Gizem Ekici
Mersin Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Uyum Masası tarafından “Göç Sempozyumu” düzenlendi. Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Gör. Doç. Dr. Eray Yağanak’ın moderatörlüğünde yapılan sempozyuma; Prof. Dr. Halil Turan, Doç. Dr. Aysun Doğan, Dr. Öğr. Üyesi Filiz Künüroğlu, Dr. Öğr. Üyesi Günnur Ertong Atar konuşmacı olarak katıldı.
“DAHA İYİ BİR YAŞAM ARAYIŞININ SONUCU”
Göç ve daha iyi yaşam arayışı konusunda bir sunum yapan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Gör. Prof. Dr. Halil Turan, Türkiye’ye gelen göçmenlerin can tehdidi ile buraya geldiklerini söyledi. Turan, “Çoğu göçmen daha iyi bir yaşam arayışı sonucunda göç etti. Ölüm tehdidinin ortadan kalkması başlı başına daha iyi bir yaşam demektir. Tabi sadece ölüm tehdidi sonucu olmadı bu göçler. İçinde birçok sebepte barındırıyor ama en temeline bunu almamız gerekiyor” dedi. 18’inci yüzyılda Avrupa’da yaşanan göçün Türkiye’de yaşanan kadar kısa sürede olmadığını belirten Turan, “İnsanlar bir adım öne geçebilmek için köylerden, kentlere göç etti. Bu göç dalgası Türkiye’de 50 yılda oldu. Birçok geleneksel değerlerden uzaklaşıp daha iyi koşullara ulaşmak isteyen insanlar göç etti. Çünkü kentte sağlık, eğitim daha kolay ulaşılabilir durumdaydı. Bu da yine daha iyi bir yaşam arayışının sonucu ortaya çıktı” dedi.
“ÇOCUKLARDA CİDDİ PSİKOLOJİK SORUNLAR BELİRİYOR”
Mülteci çocuk ve ergen uyum sürecini etkileyen faktörler hakkında bir sunum yapan Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Gör. Doç. Dr. Aysun Doğan, çocukluk ve ergenliği ayrı olarak ele almak ve bunlarında içinde psikolojiyi farklı etkileyen etmenler olduğuna dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. 2011 yılında protestolarla başlayan göçün böyle bir göç dalgasına dönüşeceğinin tahmin edilmesi zor bir durum olduğunu söyleyen Doğan, “Ülkemizde 3 milyon 736 bin 333 0-18 yaş arası göçmen var. 4 göçmen çocuktan 3’ü çatışmaya maruz kalmış. Bunlar zaten ülkemize geldiklerinde ağır bir travma ile gelmiş oldular buraya. Bizim esasen ilenebileceğimiz konu göç öncesi yaşam değil. Göçten sonra nasıl bir yaşam içinde olduklarına bakmamız gerekiyor. Çocuklarda ciddi psikolojik sorunlar beliriyor. Bunlardan bazıları depresyon, kaygı bozukluğu, intihar eğilimi gibi. Bu noktada eğitimde yeniliklere gitmemiz gerekiyor” diye konuştu. Eğitim hayatında kopuşların çok fazla olduğunu belirten Doğan, “Ekonomik yetersizliklerden dolayı birçok göçmen öğrenci okuluna devam edemiyor. Bunun yanında kültürel farklılıklar, ayrımcılık, çalışmak zorunda olmak gibi sebeplerde var. Ekonomik sorunların çözümlenmesinin ardından okul yaşamına devam edebilmesi için bir göçmen öğrencinin, öğretmeninin tutumuna dikkat etmesi gerekiyor. Öğrenciler dışlanma etkeninden kurtulmalı ve kabullenilmeli. Şimdiyi değil, 20-30 yıl sonrasını hesap ederek hareket edilmeli” dedi.
“HAZIRLIKLI OLMADIĞIMIZ BİR SÜREÇTİ”
Suriyeli öğrencilerin okul başarılarının ve psikolojik sağlıklarını iyileştirme yolları konusunda sunum yapan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Gör. Dr. Öğr. Filiz Künüroğlu, 2011 yılından itibaren 5 milyon 6 bin Suriyelinin ülkesini terk etmek zorunda kaldığını belirtti. Künüroğlu, “Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin yüzde 47’sini 0-18 yaş aralığı oluşturuyor. Bu sayı bize eğitimle daha yakından ilgilenmemiz gerektiğini gösteriyor. Aslında dünyaya bakarak Türkiye’de daha yüksek oranda eğitime ulaşım görüyoruz. Hazırlıklı olmadığımız bir süreçti bu yüzden sistemsel bazı aksaklıklar yaşandı fakat yine de onların eğitim hakkını sağlamaya çalışıyoruz. Tabi bizim burada sormamız gereken bir soru da ‘Mülteci öğrenci ne hisseder?’. Bunun alan araştırmasını yaptığımızda kişiden kişiye büyük farklar olduğunu gördük. Bu farkların aşılması için karşılıklı bir uyum süreci yaşanması gerekiyor. Bu noktada eğitimciler olarak bizlerin ve daha küçük yaş gruplarına hitap eden eğitimcilerin ayrıştırmak yerine kaynaştırma noktasına başvurması gerekli” dedi.
“ÖNÜNE EĞİTİM İLE GEÇEBİLİRİZ”
Yüksek öğretimde Suriyeli öğrencilerin sosyal uyum ve toplumsal kabulüne ilişkin bazı yansımalar konulu sunum yapan Mersin Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Gör. Dr. Öğr. Üyesi Günnur Ertong Atar, “Yerinden edilme durumu tarihin hiçbir zamanında olmadığı kadar çok artık. Buna önlem almak bir yana bununla yaşamayı nasıl öğrenmemiz gerektiğini konuşmalıyız. Eğitim kısmında dünyadan biraz daha iyi bir duruma geldik. Ben üniversite öğrencileri ile ilgileniyorum ama durum ilkokuldan da pek ayrı değil. Dilsel noktada öğrenciler birçok sıkıntı yaşıyor. Anlaşamamanın en büyük etkeni dil. Bunun yanı sıra kültürel etkenlerde var. Sosyal hayat içerisinde yaşadıkları sıkıntıları çok sık dile getiriyorlar. Bunların temelinde uyum sağlanamamış olması var. Türkiye’nin yerlileri kabullenme konusunda epey bir sıkıntı yaşıyor. Bu da ayrıştırmaya sebep oluyor. Bunların önüne eğitim ile geçebiliriz” dedi.
Konuşmaların ardından merak edilen sorular cevaplandı. Katılımcılara teşekkür belgesinin takdim edilmesiyle sona erdi.