HEDİYE EROĞLU
Akdeniz Ziraat Odası Başkan Vekili Turgut Demir, Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk olarak önemli açıklamalarda bulundu. Mersin’in sahipsizliğine dikkat çeken Demir, Mersin tarımının kendi başına olduğunu söyledi. Demir, “Hükümetlerimiz hep göz ardı eder Mersin’i. Biraz tarım, biraz turizm vardır. Her şeyden biraz biraz vardır” dedi.
“ÇİFTÇİMİZ ÜRETİYOR”
SORU: Tarım olmazsa olmazımız ama tarımda Mersin olarak, Türkiye olarak neredeyiz?
T. DEMİR: İlimizin 340 bin tarım alanı bulunuyor. Akdeniz Ziraat Odası olarak hizmet alanımız Akdeniz, Mezitli, Toroslar ve Yenişehir ilçelerini kapsıyor. 25 bin civarı kayıtlı üyemiz var. 16 bin civarıysa aktif üyeye sahibiz. Tarla alanı olarak da ilimizde 167 bin dekar araziye sahip. Bunun 140 bini meyve, 32 bini sebze alanı. İlimiz öncelikle narenciye açısından çok önemli. İl bazında limon, muz, yenidünya, keçiboynuzu, çilek, kabak ve şeftali üretiminde ön sırada yer alıyoruz. Çiftçimiz üretiyor ama sıkıntıları da artarak devam ediyor.
“HÜKÜMETLERİMİZ HEP GÖZ ARDI EDER MERSİN’İ”
SORU: Mersin bu yapısıyla karşılaştırırsak hangi sıralarda seyrediyor?
T. DEMİR: Ürün bazlı değişiyor bu durum. Narenciyede dikenli limonda en ön sırada yer alıyoruz. Ama portakal ve mandalina üretiminde Hatay bölgesi bizi geçti. Portakal ve üretiminde yeni çeşitlerle beraber Adana bizi geçti. Ama genel toplama baktığımız zaman Mersin narenciye piyasasında ülkenin ilk 5’inde. İhracatçı firmalar da ise limanın Mersin’de olmasından dolayı ilerdeyiz. Diğer bir komşu ilimiz olan Antalya bizden sebze konusunda çok ilerde.
Mersin devlet hazinesine katkı sunma konusunda 6’ıncı il ama alma konusunda 24’üncü il. Hükümetlerimiz hep göz ardı eder Mersin’i. Biraz tarım, biraz turizm vardır. Her şeyden biraz biraz vardır.
“YANLIŞ BAŞTAN BAŞLIYOR”
SORU: Bunun temelinde çok bölünmüş araziler olmasından dolayı mı oluyor?
T. DEMİR: Amerika’da çiftçi başına 60 dekar gibi bir alan düşüyor. Bizim merkez ilçemiz Akdeniz’e baktığımızda 10 dekar gibi bir alan kalıyor çiftçi başına. Erdemli’de ortalama biraz daha düşüyor. Tarsus’ta biraz daha yükseliyor. Aslında düşük bir alan değildi. Sizin o 10 dekarda ürettiğiniz ürünün katma değerine bakmak lazım.
Biz üretim kısmında bir hata yaptık. 90’ların başında bizim 600 bin ton narenciye üretimimiz vardı. Bu narenciye üretiminin 300 bin ton civarını ihraç ediyorduk. 90’lı yılların başında ülkemizin nüfusu 45 milyon civarındaydı. Şimdi ne kadar nüfus, 82 milyon. Üretimimiz 6 buçuk milyon tona çıktı. Nüfus 2 katına çıkarken iç pazara kalan kısım da 14 katına çıktı. Normalde 2 katına çıkması gerekiyordu. Neden böyle oldu? Pamuğu, mısırı, buğdayı ektirmediler. Damlama sulama sisteminin yaygınlaşmasıyla birlikte herkes narenciyeye döndü. Her taraftan böyle bir keşmekeşle gidiyoruz. Yanlış baştan başlıyor yani.
“PARA KAZANAN KISIM NEDEN ÖZELLEŞTİRİLİR Kİ?”
SORU: Tarımı, sanayiye katamadık, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
T. DEMİR: SUMA Fabrikası kuruldu zamanında organize sanayide. Devletteydi o zamanlar. İkinci kalite üzümü çok güzel fiyatlara alıyordu ve üzüm piyasasını dengeliyordu. Ama biz orayı özelleştirdik. Para kazanan kısım neden özelleştirilir ki? Dengeliyordu bu piyasayı. Özel sektördeki meyve endüstrisi veya Suma fabrikaları, serbest piyasa ekonomisiyle hareket etti. Siz herkese narenciye ürettirirseniz ve ikinci kalite narenciye yüzlerce tonsa alacak kişi istediği fiyata alır. Biz bunu kendi elimizle yaptık. Yani biz hiçbir şey planlayamıyoruz. Bizi yönetenler iyi yönetmeli.
“GIDA SEKTÖRÜNÜ DIŞARIDAN BAĞIMLI HALE GETİRDİK”
SORU: Mersin bu konuda biraz daha bir şeyler yapamaz mıydı? Hala bir limonata fabrikamız yok.
T. DEMİR: Ankara’ya gittik, Mersin lobisini oluşturalım dedik. Ancak milletvekillerimiz ortak bir çatıda buluşamıyor. Özel sektör tarımda devletten çok daha önde gidiyor. Biz kendi kendine yetebilen bir ülke olmanın kıymetini bilemedik. Gıda sektörünü tohumlarla, makinelerle, eğitimle her taraftan talan ederek dışarıdan bağımlı hale getirdik. Oradan gelen ne olduğu belli olmayan şeylerle besleniyoruz. Belki kanser olacağız ve yine ilacı onlar bize verecekler. Bu planlı bir zincir.
“MESELE TEK TARAFIN KALKINMASI DEĞİL, TOPLUMSAL KALKINMA”
SORU: SERA A.Ş bu şekilde hayata geçerse gelecekte ne olacak?
T. DEMİR: Aşağıdakiler yani taşra teşkilatları yukarıdan hükümeti ne kadar doğru bilgilendiriyorlar bilmiyorum. Doğru bilgilendirilseler durum bu hale gelmezdi. Geçen yıl insanların soğan ve patates depoları basıldı. Şimdi patatesin hepsi aynı anda çıkarsa piyasaya ve depolanmazsa kaç günde biter piyasada? 2-3 ay sonra ne olacak? Biz bir yandan depoculuğu özendiriyor, diğer yandan depolama diyoruz. Beni ülke yöneticisi olarak düşünürsek bir taraftan üretenleri düşünürken diğer taraftan tüketenleri de düşünmem gerekir. Mesele tek tarafın kalkınması değil, mesele toplumsal kalkınma. Ben ekonomist değilim ama gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen milli gelir yüksektir. Dünyada cennet varsa orası Türkiye, Türkiye’de cennet varsa orası Mersin. Biz ülkemizin kıymetini bilemiyoruz.
“BÜYÜK BALIK KÜÇÜK BALIĞI YİYECEK”
SORU: Ciddi bir ipotekli arazi söz konusu bankalarda ne olacak bunlar?
T. DEMİR: Satılacak, büyük balık küçük balığı yiyecek. Her yerde haller var. Bu haller ne olacak, oradaki insanlar ne olacak? Açıkçası ben bu konuların bir yere varacağını düşünmüyorum. Herkes bildiği konuyu konuşmalı. Herkes ıspanağı, narenciyeyi konuşmamalı. Bizim ülkemizde tarımı maalesef herkes çok iyi biliyor. Biraz parası olan da hemen bu sektöre yöneliyor. Arabayı alınca ona plaka takmadan sürememeniz lazım. Ama az bir bahçesi olan hemen istediği fidanı dikiyor. Planlı programlı olması lazım bunların, nereden geldiği belli olmayan fidanı dikmemeniz lazım.
“ÇİFTÇİ ZATEN HEP AĞLAR”
SORU: Ben hala bir şeylerin kurtarılabilir olduğunu düşünüyorum. Siz bu konuda ne söylersiniz?
T. DEMİR: Ben kaybedilmiş gözüyle bakmıyorum. Bazen büyüklerimizin yanına gidip soruyoruz, ‘çiftçinin hali nasıl?’ diye, ‘Ben diyor kaç yıllık çiftçiyim, çiftçi zaten hep ağlar’ diyor. Çiftçi hep ağlar ama 90’lı yıllarda ton başına 125 dolar narenciyeye destek vardı. 2019 yılında ton başına narenciyeye verilen teşvik 50 lira oldu, bu da 8-9 dolara tekabül ediyor. Bize uygun görülen ihracat teşviki bu. Bizim ithalatı değil, ihracatı arttırmamız lazım.
TARIMDA DÖNÜŞÜM ŞART
SORU: Bazı ülkelerin tekeline bağlı kalmadan Körfez ülkelerine tekrar inebilir miyiz, yeni pazarlara açılmalıyız diyorduk. Ancak siyasi konjektör buna izin vermiyor, ülkenin dış politikası da değişken. Bu sorun bize nelere mal olur?
T. DEMİR: Ülkemiz kendi başına yetebilen bir ülke değil. Nerdeydik, ne yaptık sonuca bakmalıyız. Çiftçiye verilmesi gereken teşvik Anayasa’da zaten belli. Siz o rakamlara sadık kalmış mısınız, kalmamışsınız. Gerisi beni ilgilendirmiyor. Çiftçi alamadığına rağmen yine de satıyor, ihracatını yapıyor. Bizim vatandaşımız girişkendir. Ayak bağı olunsa da dünyanın her yerinde pazar bulup satıyor. Bir de bu kabiliyete sahip olmayan kişiler var. Kapasiteleri belli, öğrendiği bir ataerkil çiftçilik var. Biz bu çiftçiyi eğitebilirsek eğiteceğiz, dönüştürebilirsek dönüştüreceğiz. Yapamazsak da onu bu şekilde kabulleneceğiz. Bizim bunu vatandaşlıktan çıkarmak ya da arazisini elinden almak gibi bir durumumuz olmaz. Kendisi olmadı çocuğunu alıp yetiştirmek gerekir. Bu kadar engele rağmen biz yinede yaparız.
“HERKES KENDİ GÖREVİNİ LAYIKIYLA YAPMALI”
SORU: Gerçek anlamda doğru teşvikler verilse durum daha iyi olur mu?
T. DEMİR: Bilgiler aşağıdan yukarıya doğru gitmiyor. Bu bilgiler doğru gitmezse doğru kararlar alınamaz, doğru kararlar alınamazsa aşağıya bunlar doğru yansımız. Bu konu bu kadar basit. Herkes kendi görevini layıkıyla yapmalı ve hak ettiği yerde oturmalı. Yanlış bilgi verip aldatıyorsa da cezasını çekmeli. Bir tüccar düşünün narenciye bahçesinden bir kabala alacak 100 ton mal gördüler, sonra bir telefon geldi bahçe bitti 5 ton mal çıktı. Böyle bir şey mümkün mü, o zaman kişi iflas eder.
“VATAN BİZİM VATANIMIZ, BAŞKA ÇİFTÇİMİZ DE YOK”
SORU: Özellikle tarımda ortak akıla ihtiyacımız var diyoruz ama neden olmuyor?
T. DEMİR: Kesinlikle, tarımın paydaşlarının tamamının bir arada olması gerek. Vatan bizim vatanımız, başka çiftçimiz de yok. Tarımda çalışan nüfus çok ciddi bir şekilde fazla. Tarım yok olursa bu insanlar işsiz kalır. Bu yüzden daha çok desteklemek gerekiyor. Suriyelileri bile tarım sektörü süspanse ediyor. Sektörde ciddi miktarda Suriyeli kayıt dışı olarak çalışıyor. Ama bir çiftçimiz borcu var ise ilaç bile alamıyor. Ama sonra bir Suriyeli geliyor, bir kağıt gösterip bir poşet ilacı alıp gidiyor. Kimsenin sağlık hakkı elinden alınsın istemeyiz ama bu ülke için alın teri döken insanın da sosyal güvence hakkından yararlanamaması çok acı. Tarım Bağ-Kur’u ucuz tarım sigortası diye veriliyor ama içinde hiçbir güvence barındırmıyor. Artık zaten ucuz bir tarafı da kalmadı.
Tarımdaki her türlü çöküş bir kaostur. Bizim kalkınmamız tarımla başlayacak. Tarımda düzelirsek gerisi gelir.