GÖÇ İDARESİ’NDEN AKADEMİYE ‘SİYASET’ TEPKİSİ!


 

Türkiye’de 5 milyonu aşan göçmenlerle ilgili yaşanan sorunlara çözüm üretmekle görevli Göç İdaresi’nden, siyasilerin uluslararası arenada ki söylemlerinin akademide karşılık bulmamasına tepki geldi!

Hediye EROĞLU

Mersin’in ev sahipliğinde düzenlenen “Uluslararası Öğrenci ve Akademisyenler Sosyal Uyum Buluşması”nda akademisyenlere seslenen Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, yaklaşık 2 yıldır Türkiye’de göç politikaları ve uyum faaliyetleri adına önemli işler yapıldığını söyledi.

Bunların bilinmemesinin eleştirileri beraberinde getirdiğine dikkat çeken Ok, “Cemil Meriç ‘insan bilmediğinin düşmanıdır’ der. Her şey bilmekle başlıyor, o yüzden bilgi ve akademi biçim için çok önemli. Doğru bilgiyi toplayacak ana damar, kaynak biziz. Bundan yola çıkarak bilgiyi ve veriyi analiz etmemiz, Türkiye’nin göç politikalarını şekillenmesi noktasında fikirlerimizi açık yüreklilikle ortaya koymamız gerekiyor. Bizim bu perspektife ihtiyacımız var” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün göç politikalarını dünyanın hiçbir ülkesinin geliştiremediği, gerçekleştiremediği bir kapasite ile akılla, bilimle ve mantıkla kurguladığını, yürüttüğünü ve yönettiğini belirten Ok, Balkanlar üzerinden Avrupa’ya gitmeye çalışan Suriyelilere çelme takıldığını, Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya geçmeye çalışan insanların teknelerinin batırıldığını, Amerika sınırında yaşanan insanlık dışı dramını anımsattı.

Türkiye’nin ise gelenekler, kural ve kanun bazlı yaşamı öğretmesi ile bir zamanlar köprü vazifesi gören Anadolu’nun bugün artık göçe hedef ülke haline geldiğini savundu.

“GÖÇ YOLCULUĞU HİÇ DURMAYACAK, ARTARAK DEVAM EDECEK”

“Bugün bazı konuşmadığımız parametrelerden dolayı ülkemiz göçe hedef konumunda” diyen Ok, “Çok yakın coğrafyamızda insani dramlar yaşanıyor ve bunun sonucunda bugün ülkemizde 3.6 milyon geçici koruma statüsüne sahip Suriyeli kardeşlerimiz var. Biz kardeşlerimiz ve misafirimiz kavramını, insanlık ve vicdan borcumuzdan alıyoruz. Siz bundan uzak durduğunuz müddetçe göçü politik olarak yönetmeniz mümkün değil.

Çünkü göç yolculuğu hiç durmayacak, artarak ve katlanarak devam edecek.

Yoksulluk, kıtlık ve su kaynaklarına erişimin azaldığı bir durumda, hiç konuşmadığımız iklim göçü gibi bir tehlike kapımızda olduğu müddetçe bu mobilizasyon durmayacaktır.

Biz bununla ilgili kısa, orta uzun perspektifte bir takım politikalar geliştirmek durumundayız. Bu politikaları geliştirirken de dayanabileceğimiz, akıl alabileceğimiz, fikrine itimat edebileceğimiz, bizi güçlendirecek tek nokta akademi noktasıdır” dedi.

“AVRUPA’YA TEPKİ, AKADEMİDE KARŞILIK BULMUYOR” ELEŞTİRİSİ

Siyaset yapıcıların; Birleşmiş Milletler ve uluslararası kamuoyu nezninde ifade etmesine rağmen zaman zaman ifade şekli ve biçimi nedeniyle siyasi bir retorikten kaynaklandığı için bazı geniş halk kitlelerine ulaşmayıp, akademide karşılık bulamadığı söylemlerini de dile getiren Ok, “Dünya 5’ten büyüktür derken medeniyeti elinde tutanlar dünyanın geri kalan kısmının kaynaklarını bu kadar hoyratça tüketmemeli. Yakın dönem politikaları ve yakın coğrafya için şunu da açık yüreklilikle ifade etmemiz gerekiyor; evet 100 yıldır cumhuriyet geleneklerimizle batının felsefesi, modernitesi, bilimi, sanatı, finansı, kültürüne hayır demiyoruz ama batının bir de insanlık ve vicdan saç ayağına oturmayan bir başka yüzü var. Orada kanlı ve karışık, eli ve aklı var. İşte o ikinci Avrupa, elini bu coğrafyadan çeksin, bu coğrafyanın zenginlikleri, bu coğrafyanın çocuklarına yeterde artar bile.

“KAPILARI AÇARSAK 2 AYDA TÜRKİYE’YE 50 MİLYON KİŞİ GELİR”

Akademi zaman zaman eleştiri getiriyor, insan bilmediğinin düşmanıdır. Bizim de hangi disiplinde öğretim üyeliği hayatımıza devam ediyorsak edelim, siyasi coğrafyayı ve tarihi bir kere daha okumamız gerekiyor. ‘Sınır kapılarını açalım Avrupa’ya gitsinler’ deniyor. Böyle yaparsak 2 sene içinde Türkiye’ye 50 milyon insan dolar. Bu rakamı akademik bir modülleme ile veriyorum. Teknelerin batırıldığı bir Akdeniz’den Afrikalılar geçemediğine göre Avrupa’ya gidebilmek için Ortadoğu üzerinden Anadolu’ya yönelecekler. Bangladeş, Afganistan, Pakistan zaten akın akın geliyor. Batı sınırlarını açarsak Anadolu’ya yönelecekler.

Derdimiz büyük. Büyüdükçe dertlerimiz de büyüyecek. Ama bunlarla hep birlikte mücadele edebiliriz. Göçün kriz değil, fırsat olan kısmına odaklanmamız gerekli. Etkin bir sınır denetimi ile göçü kaynağında durdurarak düzensiz göçle mücadele etme azmimizi sonuna kadar gerçekleştireceğiz.

“YABANCI TERÖRİSTLER ÜLKELERİNE GÖNDERİLİYOR”

Cumhuriyet tarihinde hiç yapılmayan bir şey de yapılıyor son 5 aydır ayrıca tarihimizde ilk defa yabancı terörist savaşçı olarak kavramsallaştırdığımız insanları ülkelerine gönderiyoruz. Bunların ilk 10’unda da Avrupa Birliği ülkeleri var. Direk ülkelerine gönderiyoruz. Türkiye kimsenin oteli değil. Hem bu coğrafyayı karıştıracak, kardeşi kardeşe kırdıracaksınız, hem de bu savaşçıları almayacaksınız. Hem terörü üreteceksiniz hem de terörün maiyetini, terörize ettiğiniz ülkelere yükleyeceksiniz. Böyle bir şey yok. Düzensiz göç ile mücadele edeceğiz. Yakalama sayılarımızın artması sayıların arttığını değil, etkin bir şekilde mücadele ettiğimizi gösteriyor” diye konuştu.

AKADEMİSYENLERE UYARI: “SÖYLEYECEĞİMİZ ŞEYLER İNSANLIK SUÇUNA DÖNÜŞMEMELİ”

Uyum politikalarının eleştirilmesine de tepki gösteren Ok, şöyle devam etti; “Uyumdan kastımız ahenkti. Biz buna entegrasyon, asimilasyon demedik, kendi anlam dünyamız ile bir ruh verelim istedik. Uyum kalıcılık demek değildir. Yazdığımız, çizdiğimiz, konuştuğumuz şeylerden mesulüz. Bizim sözün şehvetine kapılıp göçü sadece Suriyeliler üzerinden dillendirmeye çalışmak gibi bir lüksümüz yok, olamazda. Alimler edepli olmalı. Hocaların sorumluluğu ve yükümlülüğü var. Akademik unvan sahibi siyasetçilerin çıkıp da; bir takım meseleleri sadece Suriyeliler üzerinden anlatmaya çalışmaları ve modern zamanlarda göçmenin adının sadece Suriyeli olması büyük bir haksızlık. Söyleyeceğimiz şeyler insanlık suçuna dönüşmemeli.

“TÜRKİYE, YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜNE NEDEN VATANDAŞLIK VERMESİN?”

Uyum politikaları yapılıyormuş, uyum faaliyetleri yapılıyormuş diye kıyamet kopuyor.  Uyumdan kastımız ahenkti. Biz buna entegrasyon, asimilasyon demedik, batılını yaptığı gibi yapmadık. Kendi kelimemizle, kavramsallaştırmamız, kendi anlam dünyamız ile bir ruh verelim istedik. Uyum kalıcılık demek değildir. Uyum bir şekilde gelmiş olanlar ve günü geldiğinde gidecek olanların burada biz Türk medeniyetini, örfünü, kanununu, gördük ve öğrendik’ diyebilerek, mutlu ve huzurlu bir şekilde geriye dönebildiği zaman buranın elçisi olabilmelinin adıdır. Kalıcı olanında bu ülkeye katma değer üretebilmesinin adıdır. Sosyal uyum budur. Yani şunu mu yapmalı, devlet aklı? Uyumsuzluk, kargaşa, kaos, kavga… Batının bizim gurbetçilerimize yaptığının aynısını bizde buraya gelmiş insanlara mı yapalım? Suriyeliler burada geçici koruma statüsü ile kalıyorlar. Günü geldiklerinde geri dönekler. Stev Jobs gibi bilişim harikası çıkaran batının yaptığını Türkiye neden yapmasın? Yetişmiş insan gücüne neden vatandaşlık vermesin? Vatandaşlık dediğiniz bir aidiyet, ruh ve kimliktir. Burası için üretebilecek herkese kapı açık. Tüm dünya zaten bu tip göçlerle, vatandaşlıkla ileriye gidiyor. Göç alıp da ileriye geriye gitmiş hiçbir ülke yok. Göçü sevelim, herkesi buraya alalım diye konuşmuyoruz. Göçü kriz değil, fırsat olarak görüp, yönetmeyi konuşuyoruz. Sahada sıkıntılar yaşanıyor ama bunu aşıyoruz. Bu işin teolojisine de ihtiyaç var. Yani bu işe bir ruh, mantık, felsefe vermek gerekiyor ki bunu akademi yapacak”.

“PROJE ÜRETİN”

Son olarak, ev sahibi toplum olarak da misafir toplumdan beklentilere de değinen Ok, “Beklentilerimizi de en açık ve net bir dil ile sadece akademimiz ifade edebilir. Devlet bürokrasisi değil. Onlara demeliyiz ki; ‘Türkçe öğrenin, bizim 100 yıllık cumhuriyet geleneklerimiz çok güçlü, anayasamız, kanunlarımıza uyum sağlayın, günlük yaşam pratiklerini geliştirin’. ‘Uyum sağlayın’ demek bizim egemenlik hakkımız. Ama onların da bizim üzerimizde hakkı var. Zaten göçle yoğrulmuş coğrafyanın çocuklarıyız.

Biz akademisyenler olarak toplumun en eğitimli üst katmanıyız. Siyasetçiyi de, devlet bürokratını da, polisi de, jandarmayı da biz yetiştiriyoruz, bizim elimizde şekilleniyorlar. Karbon olarak emanet aldığımız insanı elmas da, kömür de biz yapıyoruz.

O yüzden bizim beklentimiz çok büyük. Göç Araştırmaları Merkezi’nin dergisi ve online iletişime açık kütüphanesine ilginizi bekliyoruz. 20 farklı dilde hizmet verebiliyor.

Özellikle sosyal uyum projelerimize katılımınızı bekliyoruz. Proje üretin. Valilikler, il müdürlükleri aracılığıyla bize iletin. Her türlü gayretiniz ve çabanızın yanınızdayız” dedi.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA