HEDİYE EROĞLU

Göçmenler Avrupa'ya geçme hayaliyle sınırda bekleyişlerini sürdürüyor. Yunanistan’a giriş yapmak isteyenler günlerdir olduğu gibi polis şiddetiyle karşılaşıyor. Denizden sınırı geçmek isteyen göçmenler ise ölümle burun buruna.

Yaşanan insanlık dramına sessiz kalmayan Akdeniz’e Göç Edenler Bilim, Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Akdeniz Göç-Der)  Başkanı Selahattin Güvenç’ten, “İnsan hayatı siyasi pazarlık konusu yapılamaz, sınırları açın!” çağrısı geldi.

Nobel Oteli’nde konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan Güvenç’e, İstanbul Göç-Der. Mezopotamya Göç-Der. Serhat Göç-Der, HDK Mersin Göç ve Mülteci Meclis Girişimi de destek verdi.

KAPİTALİST DEVLETLERİN GÜÇ SAVAŞLARI EN ÇOK MASUM İNSANLARI ETKİLEDİ

Ortadoğu’da uzun yıllardır devam eden kapitalist devletlerin güç savaşlarının en çok masum insanları etkilediğine dikkat çeken Güvenç, “Uluslararası güçlerin ve aktörlerin doğrudan yer aldığı veya dolaylı olarak yürüttüğü bu savaşlarda milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Yine milyonları aşan yaralanmaların yanında sayısız insan hakkı ihlali de gerçekleşmiştir. Bu savaşların bir başka yakıcı tarafı ise, kadim topraklarını terk etmek zorunda kalan, yaşadıkları yerleşim yerleri yerle bir edilmiş mültecilerin durumudur. Ortadoğu savaşlarından ötürü milyonlarca mülteci ve sığınmacı başta Türkiye toprakları olmak üzere birçok farklı coğrafyaya göç etmek zorunda kalmış, gittikleri topraklarda insanlık onuruna sığmayacak muamelelere maruz kalmışlardır. Yine Avrupa topraklarına ulaşmaya çalışan binlerce sığınmacı ve mülteci özellikle Akdeniz ve Ege denizini aşamadan hayatlarını kaybetmişlerdir.

MÜLTECİLER, İNSAN KAÇAKÇILARININ İNSAFINA TERK EDİLDİ

Çeşitli sebeplerden ötürü Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan göçmen ve mültecilerin yaşadıkları olumsuzluklar, son günlerde Türkiye ve Suriye arasında yaşanan çatışmalı süreçle birlikte vahim bir boyuta ulaşmıştır. Türkiye ve Avrupa ülkeleri arasında uzun yıllardan beri bir siyasi pazarlık konusuna dönüşmüş olan mülteciler, İdlip'te yaşanan çatışmalardan sonra, yeniden insanlık dramının baş aktörleri durumuna gelmişlerdir. İdlip’ten çıkıp Türkiye’nin sınırına dayanan insanların sayısı milyonları aşmıştır. Yine başta Suriyeliler olmak üzere, birçok etnik kökene mensup mülteci ve sığınmacılar, Türkiye hükümetinin ‘sınır kapılarını açtık’ açıklamasından sonra Avrupa’ya geçmek için sınır kapılarına doğru hareket etmiş, ancak Yunanistan ve Bulgaristan'ın sınır kapılarını açmaması sonucu geçiş sağlayamamışlardır. İnsan kaçakçılarının insafına terk edilen mülteciler, aynı zamanda soğuk, açlık, susuzluk ve hastalıklarla yüz yüze kalmışlardır. Belirli bölgelerde ismi konulmamış kamplar oluşturan mültecilerin sınırı geçme çabaları, Yunanistan ve Bulgaristan hükümetlerinin engellemelerinden ötürü sonuçsuz kalmıştır. Özellikle Yunanistan güvenlik güçlerinin gaz bombalı, sopalı, silahlı saldırıları sonucu, aralarında çocukların da olduğu çok sayıda mülteci yaralanmış, bazı mülteciler ise hayatını kaybetmiştir. Yine Ege denizi ve Meriç nehri üzerinden Yunanistan'a geçmeye çalışan mülteciler ölüm tehlikesiyle yüz yüze kalmaktadırlar. Deniz ortasındaki mülteci botlarının, Yunanistan sahil güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğramaları basına yansımıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, BM Rehber İlkeleri, 1967 Protokolü gibi uluslararası birçok sözleşmeye göre mülteci hakları uluslararası hukukun güvencesi altındadır. Ancak yaşanan insanlık trajedisi, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler dahil, sözleşmelere taraf devletlerin sorumluluklarını yerine getirmediklerini açıkça ortaya koymaktadır” diye konuştu.

KAYGILIYIZ! SÖZLER YERİNE GETİRİLMELİ

Süreçle ilgili kaygılı olduklarını vurgulayan Akdeniz Göç-Der Başkanı Selahattin Güvenç, tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bu trajedide mültecilere dönük devletlerin politikaları sonucu ırkçılık düzeyine varan tutumlar geliştiğini işaret etti. Yetkililer aracılığıyla nefret söyleminin topluma empoze edildiğini ifade eden Güvenç, “Yaratılmak istenen yabancı düşmanlığının kısa ve uzun vadedeki sonuçlarının erişebileceği boyutlar hepimizi tedirgin etmektedir.

Akdeniz ve Ege denizinde defalarca tecrübe edilmiş olan mülteci ölümlerinin yeniden yaşanmaması için başta Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan olmaz üzere tüm AB ülkelerini ve BM’yi mülteciler konusunda hukuksal ve vicdani sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz. Birleşmiş Miletleri, mülteciler konusunda hukuksal ve vicdani sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.

Sınırda bekleyen mültecilerin yaşam, sağlık, beslenme ve barınma hakları derhal temin edilmeli, sınır kapıları açılarak istedikleri ülkelere erişimleri sağlanmalı, bunun için gerekli olan adımlar ivedilikle atılmalıdır. Başta da ifade ettiğimiz gibi hiçbir insan hayatı siyasi pazarlık konusu yapılamaz.

“ÖLÜMÜ DEĞİL YAŞAMI SAVUNALIM”

Acil olarak çözülmesi gereken bu sorunların yanında esas olarak göç ve mülteci sorununu en aza indirmenin tek ve en önemli yolu ise Ortadoğu sahasında yürütülen savaşların derhal sonlandırılması, çatışmaların sona erdirilmesi ve insanların topraklarında yeniden güven içinde, insanlık onuruna yakışır bir şekilde, barış içinde birlikte yaşamalarının temin edilmesidir. Mültecilik, savaşların ve anti demokratik uygulamaların birer sonucudur. Mülteci olma konusu kendisini en güvende hisseden insanların dahi bir gün başına gelebileceğini bilinmelidir.

Biz altta imzası olan tüm kurumlar olarak: 'Zorla göçertme zulüm, travma ve insanlık suçudur. Sınırsız, sömürüşüz, sürgünsüz birlikte yaşanılabilir bir dünya savaş koşullarında herkes bir gün mülteci olabilir. Ölümü değil yaşamı savunalım. Diyoruz ve tüm kamuoyunu söz konusu soruna ilişkin duyarlı olmaya davet ediyoruz” dedi.