Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Fukuşima’da 11 Mart 2011’de yaşanan nükleer felaketin yıl dönümü nedeniyle yürüyüş ve basın açıklaması yaptı. Açıklamayı yapan Aycan Özkan, “Fukuşima nükleer felaketi sonrası, bölgede yaşayanların yüzde yetmişinin kansere yakalanma riskinin olduğunu öğrendik” dedi.
AYŞENUR ÖNAL
Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Fukuşima’da 11 Mart 2011’de yaşanan nükleer felaketin 9’uncu yıl dönümü nedeniyle açıklama yaptı. Taş Bina önünde toplanıp Özgür Çocuk Parkı’na yürüyen kalabalık ‘Akkuyu Fukuşima olmayacak!’ ‘Nükleer santral ölüm demektir’ ‘Nükleeri değil, yaşamı savunuyorum’ gibi sloganlar attılar.
Açıklamayı NKP adına okuyan Aycan Özkan, “Bugün buradan yine insan eliyle yaşanan bir felaketin yıldönümü nedeniyle toplanmış bulunmaktayız. Kurulmaya başlandıkları 1950’lerin ortalarından bu yana onlarca nükleer santral kaza oldu. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun verilerine inanacak olursak çıkan olumsuzluklar sadece çevre ile sınırlı kalıyor. Peki, gerçekten öyle mi? Çernobil’de yaşanan felaket, o dönemin Türkiye yöneticilerinin kazayı hafife alma, yok saymalarına rağmen başta Karadeniz Bölgesi olmak birçok ülkenin diğer bölgelerinde de kanser vakaları artmaya başladı. Öyle ki o dönemin bakanı basının önünde radyasyonlu çay içme şovu ile hala belleklerimizde” diye konuştu.
“DOĞA VE YAŞAM DEĞİL, KAR-ZARAR HESABI”
Fukuşima’yı hatırlatan Özkan, “9 yıl önce bugün gerçekleşen Fukuşima nükleer felaketi sonrası ise Japonya topraklarının yüzde onu radyasyon ile kirlendiği ve bu topraklardan binlerce yıl tarım yapılamayacağı ve bölgede yaşayanların yüzde yetmişinin kansere yakalanma riskinin olduğunu Japonya hükümetinin açıklamalarından öğreniyoruz. Felaketin yaşandığı dönemde Japonya Başbakanı görevinden istifa etmiş ve ‘Ben, dünyaya nükleer enerji olmadan işleyebilen bir toplumun gerekliliğini anlatmak istiyorum’ diyerek nükleer karşıtı hareketin bir aktivisti haline gelmiştir. Fukuşima felaketi o zamandan bu yana ABD’ de bile kendini hissettirmiştir. Yaşanan felaket sonrası Japonya hükümeti yurt içinde ve yurt dışında kurulacak nükleer santrallerin güvenliğini çıkardıkları yasalar ile arttırmış ve Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santrali üstlenen firma Mitsubishi şirketi maliyetin artması nedeni ile projeden çekilmiştir. Buradan bile doğa ve yaşam değil, kar-zarar hesabı yapılmasına rağmen bu kararı tabi ki olumluyoruz” dedi.
Özkan konuşmasına şu şekilde devam etti;
“Ancak AKP hükümeti boş durmamış, gerek Mersin Akkuyu, gerekse de Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santraller için ‘vergi cenneti’ olan Jersey adalarında kurduğu EUAS ICC üzerinden santrallerin inşaatına devam etmektedir.
“NÜKLEER SANTRAL ÇETESİ İÇİN Mİ VAR?”
Felaketten dersini alan dünya ülkelerinin aksine AKP, enerji politikalarını yeni nükleer felaketlere davetiye çıkarmak üzere özenle sürdürüyor. 2020 yılındayız, AKP hükümeti hala topluma nükleer santrali dayatarak Mersin, Sinop, İğneada‘ya nükleer santral kurdurmak istiyor. Bunu sadece bir akıl tutulması olarak açıklayabilir miyiz? Yoksa neoliberal kapitalizmin doğayı ve yaşamı yok etme pahasına içinde bulunduğu krizden kurtulmasına yardımcı olmak mı? Buradan, Mersin’den soruyoruz; Bu kentin, ülkenin ve dünyanın milyonlarca yıldır süregelen doğası, ekolojisi, kültürü talanı ve yağmayı kendilerine rehber edinen bir avuç nükleer santral çetesi için mi var?
"NÜKLEER KARŞITI OLMAK YAŞAMI VE VAR OLMAYI SAVUNMAKTIR"
Şirketlerin doğayı bir sermaye birikim aracı olarak görmesine, iktidarın da eşe dosta ve akrabaya rant dağıtmasına sessiz kalmayacağız. Bizler biliyoruz ki nükleer karşıtı olmak yaşamı ve var olmayı savunmaktır. Ölümü ve yok oluşu seçmiyoruz, mücadele ediyoruz ve bundan sonra da devam edeceğiz. Her kesimden herkesi bu yok oluşa sürüklenmeye karşı mücadeleye davet ediyoruz!”