Haber Merkezi
İSİG tarafından hazırlanan raporda salgının bir sınıf sorunu olduğu ifade edilerek hasta ve ölüm oranlarının en fazla üretim merkezlerinin bulunduğu işçi yoğun kentlerde görüldüğü belirtildi.
Raporda “Salgının bir işçi sınıfı hastalığı/sınıf sorunu oluşunu daha da pekiştirdi. Salgının ikinci ayında sermayeyi koruyan ve işçi sınıfını sürü bağışıklığına iten politikalar, virüsün işyerlerinde ve işçilerin yaşam alanlarında hızla yayılmasına sebep oldu” denildi.
"EN TEMEL SAĞLIK İHTİYAÇLARI KARŞILANMADI"
Ölüm sayısının ‘en az’ olduğunu vurgusu yapılan raporda devletin elindeki verilere rağmen ölümlere dair detaylı bir bilgi paylaşmadığı aktarıldı. Raporda hükümetin koronavirüsle mücadele süreci şöyle özetlendi:
Maske krizi, halk sağlığını korumak için izlenen politikaların yetersizliğini ve plansızlığını kanıtladı. Salgın sürecinde halkın en temel sağlık ihtiyaçları dahi karşılanamadı. Salgının ikinci ayında bir yandan ‘evde kal’ çağrıları devam ederken, diğer yandan hafta sonları ve resmi tatilleri kapsayan sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Ancak ‘üretmeye mecburuz’ anlayışıyla işçiler bugünlerde de işyerlerine gönderilmeye devam edildi. Adana’da sokağa çıkma yasağında polisin, dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle Suriyeli tekstil işçisi genci vurarak öldürmesi, salgın koşullarında işçilere dayatılan çalışma rejiminin ve çalışmak zorunda olanların “ölüm” cenderesini resmetmekteydi. 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda sosyal mesafe gerekçesiyle polis tarafından DİSK üyeleri gözaltına alınırken; şantiyelerde, tarlalarda, tersanelerde ve pek çok işyerinde işçiler dip dibe çalıştırılmaya devam edildi. Cumhurbaşkanı sokağa çıkma yasağının olduğu günde ziyaret ettiği şantiyede sosyal mesafe gereği uzaktan işçileri selamlarken, işçilerin sosyal mesafe önlemleri olmadan kalabalıklar halinde istiflenmesi, karantina uygulamalarının sınıfsal yönünü ‘normalleşme sürecini’ gösterdi. Mayıs tarihli SGK ‘özel’ genelgesiyle işçilerin Covid-19’a yakalanmasının iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmeyeceğine karar verildi. Böylelikle işçilerin salgın günlerindeki hukuki hak arama yollarına ağır bir darbe indirildi. Salgının ikinci ayının sonlarında kontrol altına alınmadan ‘normalleşme’ adı altında ekonomik hayatın canlandırılması politikaları hız kazandı ve temas riskinin en fazla olduğu alanlardan birisi olan AVM’lerin açılması gibi hazırlıklar yapıldı. Bu koşullarda bilim insanları tarafından tartışılan salgının ikinci dalgasının hedefinde doğrudan yine işçilerin olacağı açığa çıktı.
"ÜRETİM SÜRÜYOR, COVİD-19 SEBEPLİ İŞ CİNAYETLERİ ARTIYOR"
Salgının ilk iki ayında ortaya çıkan vakaların ve çalışırken Covid-19’a yakalanarak ölen işçilerin sayısının işyerlerinde alınan önlemlerin yetersizliğini gösterdiği ifade edilen raporda ‘en az’ 128 işçinin koronavirüs sebepli iş cinayetlerinde öldüğü belirtilerek "Üretim sürüyor, Covid-19 sebepli iş cinayetleri artıyor" denildi ve şu verilere yer verildi:
Hayatını kaybeden emekçilerin 9’u kadın 119’u erkek. Hayatını kaybeden emekçilerin yaş ortalaması 50. Hayatını kaybedenlerin 98’i ücretli (işçi ve memur), 30’u ise kendi nam ve hesabına çalışan. Covid-19 nedenli iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin işkollarına göre dağılımı şu şekilde: Ticaret-büro işkolunda 37, sağlık işkolunda 31, belediye-genel işler işkolunda 11, turizm-konaklama işkolunda 8, tekstil işkolunda 7, taşımacılık işkolunda 5, savunma-güvenlik işkolunda 5, bankacılık işkolunda 4, metal işkolunda 4 ve diğer işkollarında 14 işçi. Kaybettiğimiz işçilerin en az 18'i (yüzde 15) sendikalı idi. Salgının ilk iki ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden işçilerin 78’i (yüzde 60) İstanbul, 9’u Kocaeli, 7’si İzmir, 5’i Bursa, 3’ü Ankara, 3’ü Gaziantep ve 23’ü de diğer illerde çalışmaktaydı. Salgının ikinci ayı olan 11 Nisan-10 Mayıs arasında en az 204 işyerinde 13 bin 43 işçide Covid-19 tespit edildi.
"YAŞAMAK VE YAŞATMAK İÇİN ÖRGÜTLENMEK TEK SEÇENEĞİMİZ"
Raporda salgının işçiler arasında hızla yayıldığı ifade edilerek, hükümetin ekonomi ve çalışma politikaları eleştirildi. “Kuralsızlığın salgın hali: İşten atmalar, ücretsiz izin, yıllık izin kullandırma dayatması” denilen raporda şirketlerin işçiler üzerindeki hak gasplarına yer verildi.
'Normalleşme' süreciyle ilgili olarak ise “Mayıs ayı ile birlikte insan temasının yüksek olacağı, başta AVM’ler olmak üzere özel ve kamusal alanların açılması ve bu alanlara ilişkin karantina tedbirlerinin kaldırılması, mevsimlik tarım işçilerinin iş yoğunluğunun artması, üretime ara veren neredeyse bütün işyerlerinde üretimin tekrar başlaması salgının gerek işyerlerinde gerekse işçilerin hane, toplu taşıma, pazar, market gibi yaşam alanlarında yayılacağını ortaya koymaktadır” yorumu yapıldı.
Raporda “Yaşamak ve yaşatmak için örgütlenmek tek seçeneğimiz” denildi ve şu taleplere yer verildi:
Temel ve zorunlu sektörlerde gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri, bunların dışındaki sektörlerde ücretli izin hakkı, salgın süresince bütün işçilere İşsizlik Fonu’ndan insanca yaşanacak düzeyde gelir, kaynakların, halkın ve işçilerin sağlığı için kullanılması.