GİZEM EKİCİ
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, Toprak Bayramı Haftası ile ilgili bir mesaj yayınladı.
Toprağın farkındalığını yaratmak amacıyla, kutlama yapmak için 15.06.1945 yılında 4760 sayılı ‘Toprak Bayramı Kanunu’ yayımlandığını açıklayan Birim, “İlk geniş kapsamlı kutlama 2010 yılında Bakanlık ve Tarım İl Müdürlükleri’nde kutlanmış ancak halkımıza ve köylülerimize fazla duyurulamamıştır. ‘Toprak Bayramı Kanunu’ 11 Haziran 1945’te çıkarılan ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun devamı niteliğindedir. Bu kanun 1973 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. 18.07.2005 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5403 sayılı ‘Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’ da toprak kayıplarını durduramamıştır. Amaç dışı kullanım, vasıf değişiklikleri halen devam etmektedir” dedi.
“1 CM TOPRAK OLUŞUMU İÇİN 200-400 YIL GEREKLİDİR”
Toprağın tarımsal önemi daha ilk çağlardan beri anlaşıldığını vurgulayan Birim, “Arkeolojik araştırmalar toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiştirmek amacıyla kullanılmasının Milattan en az 8000 yıl önce başladığına işaret eder. Toprak uzun süre herhangi bir ıslah işlemi ve madde ilavesi yapılmadan kullanılmıştır. İnsanların toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi müdahalesi ise daha fazla verim alma hırsı yüzünden gübrelemedir. İlk ıslah işlemi ise teraslamadır. Günümüz şartlarında toprak bitkisel üretim için hala vazgeçilmez bir yetiştirme ortamı olarak kullanılmaktadır. Dünya yüzeyinin yalnızca yüzde 3’ü tarım üretimine uygun olup her yıl bu toprağın 75 milyar tonunu erozyonla kaybetmekteyiz. 1 cm toprak oluşumu için 200-400 yıl gereklidir. Tarım faaliyetini sürdürebilmemiz için 60 cm derinliğinde toprağa ihtiyaç duyulur. Bu katmanın oluşabilmesi için gerekli süre ise 20.000 yıldır” diye açıkladı.
“BÜYÜK BİR ALEMDE, CANLILARIN BİRBİRLERİNİ NE DENLİ TAMAMLADIKLARI GÖRÜLMEKTEDİR”
İnsanın doğadan etkilenerek sosyal yapısını düzenlemesi olgusu en iyi toprak sürecinde tanımlanabildiğini söyleyen Birim, “Çevremizde gördüğümüz küçücük bir bahçede büyük-küçük, çiçekli-çiçeksiz, meyveli-meyvesiz, güzel kokan-kokmayan, tek yılık-çok yıllık bitkiler aynı ortamda konaklamakta, beslenerek varlıklarını sürdürmektedir. Bir yanda hububat tarlaları bir yanda endüstriyel bitkiler, bir tarafta diğer bitkiler insan eli ile yine insanoğluna hizmet etmektedir. Maalesef insan da bunun kıymetini bilmeyerek toprağı ve çevreyi kirletmektedir. Toprakta son yılların teknik imkanları ile birbirinden farklı özelikte, milyonlarca toprak canlısının olduğu ve bunların bir kısmı birbirini destekler bir kısmı ise birbirini yok ederken, bir kısmın da birbirini kontrol etmekte olduğu gözlemlenmiştir. Bütün bu olgular ile büyük bir alemde, canlıların birbirlerini ne denli tamamladıkları görülmektedir” dedi.
“EKOLOJİK DENGENİN BOZULMASI ARTIK HEPİMİZİN BİLGİSİ DAHİLİNDEDİR”
İnsanın halkanın dışında değil, içinde bulunduğunu belirten Birim, “Topraktan insana beslenme zincirinde bütün canlıların bir şekilde topraktan beslenerek, bir sonraki aşamaya, besin kaynağı hazırladıkları belirlenmektedir. İşte topraktaki beslenme zincirinde meydana gelebilecek bir aksama, yanlış müdahaleler neticesinde, insanın beslenme ilişkisini bozmaya başlamış, daha ciddi boyutları ulaşması beklenmektedir. Gelişmenin temelinde de yeme-içme, barınma diğer bir ifade ile enerji bulunmaktadır. Yeryüzünün yaşam kavgası da enerji temin etme ile başlamıştır. İnsanın enerji temininde diğer canlılardan daha üstün gelmesi, enerji temin etme yöntemlerini ve kaynaklarını da farklılaştırmıştır. Günümüzde hayati bir önem arz eden enerji yaşamın vazgeçilmez tek unsuru olarak üretim ve tüketim aşamasında çeşitli çevre sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Artan nüfus ve dolayısıyla artan enerji ihtiyacına bağlı olarak, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının yoğun bir şekilde tüketilmesi ve beraberinde ekolojik dengenin bozulması artık hepimizin bilgisi dahilindedir” ifadelerine yer verdi.
Birim açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Asırlardır toprağın aşırı derecede kullanılması, teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, hava ve suyun kirlenmesine neden olan bazı kirleticiler, toprakta da kirliliğe neden olur. Hızlı nüfus artışına paralel olarak tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesi toprak kirliliğinin artmasına neden olmaktadır. Tarım ilaçları, kimyasal gübreler, egzoz gazları, radyoaktif atıklar, asit yağmurları ve endüstriyel atıklar toprak kirliliğine neden olan etkenlerden bazılarıdır.
“TOPRAK İÇERİSİNDEKİ CANLI SAYISI BUGÜN YERYÜZÜNDEKİ İNSAN SAYISININ 1,5 KATIDIR”
Bir gram verimli toprak içerisinde 1 milyar bakteri, 10 milyon aktinomised, 1 milyon protozoa, 10 milyon alg, 1 milyon mantar ve bin maya bulunmaktadır. Bir çay kaşığı organik maddece zengin, verimli toprak içerisindeki canlı sayısı bugün yeryüzündeki insan sayısının 1,5 katıdır. Tarımsal üretim için, yüzde 3'ün altına düşmemesi gereken topraktaki organik madde miktarı ülkemiz topraklarının yüzde 85' inde bu oranın çok altındadır.
Toprak kirliliği sonucunda toprakta yaşayan canlıların hayatları tehlikeye girer. Bitkiler topraktaki zehirli maddeleri kökleri ile alıp kullandıklarından zarar görürler. Bitkiler tarafından alınan bu zehirli maddeler besin zinciriyle diğer canlılara ve insanlara geçtiğinden tüm canlılar zarar görür.
“GELECEK KUŞAKLARA TEMİZ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM BIRAKMALIYIZ”
Günümüz başta kanser ve diğer ciddi rahatsızlıkların sebebinde hava ve toprak kirliliği yatmaktadır. Uzmanlar tedbirler alınmadığı takdirde 25 yıl içerisinde marazi hastalıkların daha ciddi boyutlara ulaşması mümkün hale gelecektir demektedirler. Bu yüzden toprakların korunması gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşıdığından bizler de bu değerli hazinenin farkında olmalı ve Toprak Bayramı Haftası’nda toprağın önemini daha iyi anlayarak, gelecek kuşaklara temiz ve sürdürülebilir yaşam bırakmalıyız.”