Polis tarafından küfür, hakaret, cinsel taciz, tehdit ve işkenceye uğradığı iddia edilen Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Sevil Rojbin Çetin’in yalnız olmadığını belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Kadın Komisyonu üyesi Şerife Kılıç, “İşkence uygulamalarına derhal son verilmeli ve failler hakkında yasal işlem başlatılarak cezalandırılmalıdır” dedi.
AYŞENUR ÖNAL
İnsan Hakları Derneği (İHD) Kadın Komisyonu, evinde gözaltına alınan ve polis özel harekat birlikleri tarafından işkenceye maruz bırakıldığı iddia edilen ‘Rojin Çetin’ hakkında açıklama yaptı.
Türkiye’de 26 Haziran 2020 tarihinde yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltı kararı verilen 64 kişiden 42’sinin evlere yapılan baskınlarla gözaltına alındıklarını belirten İHD Kadın Komisyonu üyesi Şerife Kılıç, “Gözaltına alınan arasında 70 yaşında ve hasta Makbule Özbek ve birçok siyasetçi, sivil toplum kuruluşu üyeleri, sendikacılar da bulunmaktadır. Gözaltına alınanlar arasında bulunan Diyarbakır’da ikamet eden Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Sevil Rojbin Çetin’in işkence ile gözaltına alındığını öğrenmiş bulunmaktayız” diye açıkladı.
KÜFÜR, HAKARET, CİNSEL TACİZ!
Rojbin Çetine yapılan insanlık dışı müdahaleyi anlatan Kılıç, “Tarafımıza aktarılan bilgilere göre; saat 05.00 civarında siteye gelen polis özel harekat birlikleri tarafından kapısı çalınmadan, direk kırılarak içeri girilmiş ve polis yanında getirdiği iki köpeği Rojbin Çetin’in üzerine salmıştır. Köpekler tarafından vücudunun farklı yerlerini ısırılan Rojbin Çetin’in vücudunda kanamaların ve yaraların olduğu görülmüştür. Polisler tarafından Rojbin Çetin’in sırtına ayakla basılmış, ezilmeye çalışılmış ve sırt bölgesinde bot izleri meydana gelmiştir. Vurularak, darp edilerek gözü ezilmiş ve dudağı patlamıştır. Evinde üç buçuk saat boyunca arama yapılmış ve bu süre zarfında şiddet görmüş ve ters kelepçe ile yüz üstü tutulmuştur” dedi. Kanser hastası olduğunu bildiren Rojbin Çetin’in beyanına rağmen polisin tavrını değiştirmediğini belirten Kılıç, “Rojbin Çetin’e evinde tutulduğu süre içinde cinsel tacizde bulunulmuş ve kendisinin yarı çıplak fotoğrafları çekilmiştir. Yine defalarca küfür ve hakaretlere uğramıştır. Yürüyemeyecek duruma getirilmiş olan Rojbin Çetin ifadesinin alınması için adliyeye tekerlekli sandalye ile çıkarılmıştır. Yine öğrenilen bilgilere göre ‘Evin 5'inci katta olsaydı, sen aşağı atlamış olurdun’ şeklinde tehdit edilmiştir. Daha sonra Mardin TEM şubede gözaltında tutulmak üzere Mardin’e gönderilmiştir. Rojbin Çetin’in görmüş olduğu işkenceyi belgeleyen avukatı da ayrıca ifadeye çağrılmıştır” diye ifade etti.
“KADIN MÜCADELESİNE DE DARBE VURULMAK VE SİNDİRİLMEK İSTENMEKTEDİR”
Kadın siyasetçilere ve aktivistlere yönelik baskı ve yıldırma politikasının yoğunlaştığını ve süreklileştiğini belirten Kılıç, “Kadın mücadelesine, demokrasiye ve insan haklarına yönelik baskının yansıması olarak, kadın mücadelesine de darbe vurulmak ve sindirilmek istenmektedir. Resmi gayri resmi gözaltı alanlarında yapılan işkence, yaşamın bir rutini hale getirilmeye çalışılmaktadır. Oysa işkence, insanlığa karşı telafisi mümkün olmayan bir suçtur” dedi. Türkiye’nin imzalamış olduğu ‘İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin yıl dönümünde bu olayların yaşandığını söyleyen Kılıç, “Anayasa’nın 90. Maddesi ile garanti altına alınmış olan sözleşmenin çiğnendiğini, yok sayılmış sayıldığını ve hükümsüz kılındığını da görmekteyiz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesine göre; hiç kimse, işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz” diye konuştu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSIN!
Türkiye’nin 2017 yılında imzalamış olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin 3. maddesi, ‘Kadına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır’ örneğini de veren Kılıç, diğer maddeleri şöyle sıraladı;
“İster kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir demektedir. Yine aynı sözleşmenin 4. maddesi, taraf devletlere gerek kamu gerek özel alanda tüm bireylerin özellikle kadınların şiddetten arınmış yaşama haklarını sağlamak ve korumak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri görev olarak yüklemiştir. Aynı sözleşmenin 5. maddesi ise, taraf devletlere, kadınlara yönelik şiddet eyleminde bulunmaktan kaçınma ve devlet adına faaliyet gösteren devlet yetkililerinin bu yükümlülüğe uygun davranma görevini de yüklemektedir.
Anayasa’nın 90. Maddesine göre de ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır’ hükmü eklenmiştir.”
“İŞKENCE UYGULAMALARINA DERHAL SON VERİLSİN!”
Hukuka aykırı yapılan her türlü işleme son verilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıç, şu önerilerin acilen uygulanması gerektiğini vurguladı;
“İşkence uygulamalarına derhal son verilmeli ve failler hakkında yasal işlem başlatılarak cezalandırılmalıdır. Türkiye, imzacısı olduğu ve işkenceyi suç sayan sözleşmemelere uymalı ve bu işkence vakalarına dönük önleyici tedbirleri almalıdır. İşkence görenlerin muayeneleri Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Protokolüne uygun olarak yapmalıdır. İşkencenin önlenmesinde etkili ve önemli bir araç olan ‘Ulusal Önleme Mekanizmasının işlevlerini yerine getirmek üzere yetkilendirilmiş olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, iktidar politikalarına uygun davranmayı bırakıp bu işkence iddialarına karşı görevini derhal yerine getirmelidir, getiremiyorsa feshedilmelidir.”
İşkenceye karşı mücadele anlamında TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu ve tüm ilgili kurum ve kuruluşları mücadeleye çağıran Kılıç, “İnsanlığa karşı işlenmiş olan bu suçlara karşı ortak zeminde ses vermelerini talep ediyoruz. Sevil Rojbin Çetin’ler yalnız değildir, mücadelemizle yanındayız” dedi.