Ayrıca depremlerle birlikte tsunami tehlikesinin tüm Akdeniz için geçerli olduğunu bildiren Demir, Akkuyu için faciaya zemin yaratıldığına vurgu yaparak, jeolojik koşulları göz ardı etmeyen yerleşim planlamasının hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
HEDİYE EROĞLU
Türkiye’de artan deprem hareketliliği Mersin için de uyarılarda bulunan uzmanları hatırlattı. Deprem hareketliliğini ve Mersin’in durumunu gazetemize anlatan Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi Erkan Demir, bir kez daha depremin değil plansız/denetimsiz yapılaşmanın insan hayatını tehlikeye attığına dikkat çekerek, yetkilileri uyardı.
“DEPREM ÜLKESİYİZ”
SORU- Son günlerde artan deprem hareketliliğine karşı ne söyleyebilirsiniz? Mersin’de bu depremlerden etkilenebilir mi?
E.DEMİR: Bir deprem ülkesiyiz. Ülkemizde hasar yaratabilecek 550 diri fayın varlığını Elazığ Sivrice, Van Başkale, Manisa Akhisar, Karlıova, Çankırı ve en son Manisa’da bu yıl içerisinde meydana gelen depremlerle bir kez daha hatırladık. Türkiye’deki diri faylar tüm yaşam alanlarımızı bir örümcek ağı şeklinde sarmaktadır.
MERSİN İÇİN DEPREM TEHLİKESİ TARİHİ BİR GERÇEK
Gerek diri fayların varlığı gerekse geçmiş dönemlerde yarattığı hasarlarla tarihsel kayıtlarda iz bırakmış depremler ülkemiz ve Mersin özelinde olası deprem tehlikesini açığa çıkarmaktadır.
Tarihsel olarak son 100 yılda ülkemizde 24 tane hasar yapan, 7.0 ve üzeri büyüklüklerde depremler meydana gelmiştir. Bu durum neredeyse her 5 yılda bir ülkemizde 7 üzerinde bir depremin yaşandığı ve yaşanacağı anlamına gelmektedir. Geçmişte büyük hasarlarla can ve mal kayıplarıyla atlattığımız deprem kayıtları ve bu depremlerin kaynağı olarak bugün haritaladığımız diri fay hatları gelecekte yaşanacak olası depremler için bize net adresler göstermektedir.
Bilimsel olarak baktığımızda; Bölgesel ve yerel düzeyde diri fay hatları üzerindeki gerilimler yaşanacak yeni depremlerle enerjisini açığa çıkaracaktır. Bir deprem ülkesi olarak yaşadığımız depremlerden ders alarak yaşam alanlarımızı bu tehlikelere karşı daha güvenli hale getirmek zorundayız.
MERSİN 3 KEZ DEPREMLE YERLE BİR OLDU!
SORU: Mersin’de deprem riskleri açısından durum ne?
Konumsal olarak Mersin’i etkileyebilecek Fay hatlarına baktığımızda, Mersin: Doğu Anadolu Fayı sismik kuşağı - Ecemiş fay zonu ve kentimizin doğusunda bulunan Afrika - Anadolu ile Arap - Anadolu plaka sınırlarıyla güneyden kuzeye doğru uzanan Ölü Deniz fayının kesim noktası içerisinde yer almaktadır.
Tarihsel deprem kayıtlarında (526, 1303, 1514 yıllarında) kentimizin 3 kez depremlerle yıkıldığını göstermektedir.
Yakın tarih kayıtlarına baktığımızda Ecemiş Fayın üzerinde 6.0-7.0 büyüklüğünde bir depreme 300-500 yıldır rastlanmamış olması enerji birikiminin artmış olabileceğini ve en son 1940 tarihinde 5.8 büyüklüğünde bir depremin olması bu fayın enerjinin açığa çıkmadığını ve tektonik olarak kentimiz geleceği açısından ciddi bir deprem riski taşıdığını göstermektedir.
AKKUYU’DA FACİA OLABİLİR
Akkuyu’da inşa edilen Nükleer Santral tüm bu deprem riskleri ile bölgesel düzeyde olası bir facia için zemin yaratmıştır.
Sadece bu verilerle Mersin için her an olabilecek ve ciddi hasarlar vereceğinden şüphemiz olmayan depremlere hazırlıklı olmamız gerektiğini söyleyebilirim.
MERSİN’DE ZEMİN KÖTÜ!
SORU- Mersin ve yakın yöresi için en önemli tehlike, bölgedeki aktif faylar ile bu faylara olan uzaklıkların oluşturduğu belirtilmekte (Prof. Dr. Selim inan tarafından). Bu faylar nelerdir, bilgi verebilir misiniz?
E. DEMİR: Mersin aktif fay hatlarına yakınlığı, yapı stoğunun yer aldığı kötü zemin koşulları ve tarihsel kayıtların açığa çıkardığı deprem riski açısından olası yıkıcı depremlere hazırlıklı olmalıdır. Mersin’i etkileyecek fay hatlarına baktığımızda bunlar;
1. Ölü Deniz Fay Sistemi: Güneyde Lut Gölü ile kuzeyde Kahraman Maraş arasında yaklaşık 1000 km uzunluğa sahip Afrika ve Arabistan Levhalarının sınırın oluşturan ve bu fay sistemi üzerinde özellikle tarihsel dönemler içersinde büyük depremler (Antakya 115 yılında meydana gelen depremde 260.000, Türkiye-Suriye sınırında 533 yılındaki depremde 130.000, Antakya-Suriye sınırında 847 yılındaki depremde 70.000, Halep-Suriye sınırındaki 1138 yılındaki depremde 230.000, Kilikya (Adana) bölgesinde 1268 yılında meydana gelen depremde ise 60.000 kişinin yaşamını yitirdiği, 1822 yılının Ağustos ayı içersinde ve 1871 yılının Nisan ayı içersinde Antakya ve yakın yöresinde meydana gelen depremlerde Antakya kentinde çok büyük hasarlar saptanmıştır) gözlenmiştir.
Bu bölgede oluşabilecek 7 ve üzerinde büyüklüğe sahip bir depremde Mersin’in özellikle doğu bölümünü etkileneceği söylenebilir.
2. Doğu Anadolu Fayı: Yaklaşık 600 km uzanıma sahip olan fay Kahraman Maraş civarında Ölü Deniz Fayı ile kesişir ve Türkoğlu yakınında güney batıya doğru uzanarak Karataş - Yumurtalık Fay Zonunu oluşturur. 1998 yılında 6.2 büyüklüğündeki Adana-Ceyhan (Mersin de bazı binalarda çatlamalara neden olan) ve 2001 yılında 4.9 büyüklüğündeki Osmaniye depremleri bu fay zonunun aktif olduğunu kanıtlamakta ve gelecek yıllarda önemli deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
Karasantı-Karataş Fay Zonu Gülek ile Karataş arasında uzanan önemli ölçüde deprem potansiyeline sahiptir. Doğu Anadolu Fay Sisteminin güney uzantını oluşturan 90 km uzunluğunda Gölbaşı-Türkoğlu ve 145 km uzunluğunda Türkoğlu-Antakya fayları son yüzyıl içersinde önemli bir deprem üretmemiş olup, bu bölümde yoğun bir enerji birikimi söz konusudur.
3. Orta Anadolu Fay Sistemi: Kuzeyde Hafik ile Güneyde Anamur arasında çok sayıda parça ile yaklaşık 700 km’lik bir uzanıma sahiptir. Çamardı ile Gülek Boğazı arasındaki bölümü olan Ecemiş Fay Zonu için tarihsel kayıtlarda 1717 ve 1835 yıllarında Ecemiş yakınlarında iki adet yıkıcı özellikte depremin meydana gelmiştir. Bu Fayının batıya devamını oluşturan Gülek Boğazı ile Anamur arasında uzanan Namrun Fayı ile Mut Fayı; güneyde yer alan Ovacık Fayı; Silifke ile Mersin kıyı şeridi ile Namrun Fayı arasında yer alan çok sayıda küçük ölçekli faylar ile Tarsus kuzeydoğusunda ve doğusunda uzanan fayların deprem üreten aktif faylara karşılık gelmektedir.
KIBRIS YAYINA DİKKAT
Mersin ve yakın çevresinde son yüz yılda, 3-3.9 büyüklüğünde 36 adet, 4-4.9 büyüklüğünde 16 adet ve 5-5.9 büyüklüğünde 3 adet olmak üzere toplam 55 adet deprem kayıt edilmiştir.
4. Kıbrıs Yayı: Akdeniz içersinde ve Kıbrıs’tan geçen önemli bir kırık hattı daha bulunmakta olup, Akdeniz’de meydana gelen depremlerin kaynağını oluşturmaktadır. Afrika ve Anadolu Levhalarının sınırını oluşturan bu yayda tarihsel ve aletsel dönemler içersinde 6 ve daha büyük ölçekli depremler kaydedilmiştir
“BİR DEPREMİN YARASINI SARAMADAN YENİSİNİ YAŞIYORUZ”
SORU - Aktif fay hatlarına karşı bir şey yapılmakta mıdır? Ne yapılmalıdır?
E. DEMİR: Aktif fay zonlarında şimdiye kadar ne yaptık, gerçekleşen her deprem ile hasarlı binalar, can kayıpları, yaralanmalar devasal maddi hasarlar yaşadık. Özellikle bu yıl bir depremin yarasını saramadan diğerini yaşar hale geldik.
Ülkemizde yaşanan depremlerin her yıl çok ciddi can ve mal kayıplarına neden olduğu ve Türkiye’nin 18 il, 80 ilçe ve 502 köy aktif fay zonlarının üzerinde yer aldığı gerçeği ile; Bir an önce fay yasası çıkartılmalıdır. Fay yasası ile; Vatandaşların hem can, hem de mal güvenliği için fay zonları yerleşime kapatılmalı bu alanlar için imar planı yapılmamalıdır.
EN BÜYÜK KEHLİKE DENETİMSİZ YAPILAR!
SORU - Mersin’i bekleyen en büyük tehlike zemin ve bina kalitesi midir? Bu konuyla ilgili yıkıcı etkileri yok edecek veya en aza indirecek bir çalışma var mıdır? Ne yapılmalıdır?
E. DEMİR: Kentimiz açısından en büyük tehlike denetimsiz yapı üretim sürecidir. Erdemli-Mersin-Tarsus arasında yapılaşmanın yoğunlaştığı kıyı şeridi; alüvyonal taşıma gücü düşük, gevşek, yeraltı su seviyesi yüksek kötü zemin koşullarına sahiptir. Bu kötü zemin koşullarına zemin etüdleri yapılmadan, yapılsa da denetlenmeden başlayan bir yapı üretim süreci bina kalitesi ne kadar yüksek olsa da ki değil, Kötü zemin nedeniyle zemine uygun gerekli önlemler alınmadan yapılan binalar nedeni ile olası depremlerde binaların yıkıcı hasar görmesi kaçınılmazdır. 1998 Adana depremi somut bir örnektir.
Yeni Deprem Yönetmeliği kapsamında maalesef hala ne Yapı Denetim Firmalarında, ne de Belediyelerde jeolojik hizmetler denetlenmemektedir. Denetimin olmadığı yerde sağlıklı bir üretimden bahsedemeyiz. Yaşanan her deprem sonrası hasar bilançosunun bu derece yüksek olmasının en önemli nedeni bu alanda yasaların yetersizliği ve denetimsizliktir. Önerdiğimiz fay yasası ile aktif fay zonları yapılaşmadan arındırılmalı ve jeolojik koşulları göz ardı etmeyen yerleşim planlaması ve uygulamaları hayata geçirilmelidir.
AKDENİZ’DE TSUNAMİ TEHLİKESİ VAR!
SORU: Ayrıca tsunami tehlikesi bizim için de geçerli mi acaba?
E.DEMİR: Mersin için daha doğrusu Akdeniz kıyıları için bir tusunami tehlikesi bulunmaktadır. Akdeniz’in tabanında gerçekleşen dalma-batma ile oluşabilecek düşey hareketler Akdeniz içerisinde bir Japonya yada Endonezya kadar büyüklükte olmasa da tsunamiye neden olabilecektir. Tarihsel dönemlerde Türkiye kıyılarında 3000 yıllık zaman dilimi içersinde 80’e yakın tsunami kaydedilmiş, bunların 30 tanesi Marmara Denizinde diğerleri Ege ve Akdeniz kıyılarında meydana gelmiştir. Tarihsel kayıtlarda Milattan sonra 365 yıllarında Kaş ile Antalya kıyılarında tsunami izlerinden, Antakya bölgesinde 115 yılında oluşan depremde 260 bin kişinin, 847 yılında 70 bin ve Kilikya Adana-Tarsus) bölgesinde 1268 yılında 60 bin kişinin öldüğü belirtilmektedir. Ölü sayısının fazla olması bir tsunamiye mi işaret etmektedir? Bu konuda elde yeteri kadar araştırma ve kanıt bulunmamakla birlikte araştırma yapılması gereken özel bir alandır.