AYŞENUR ÖNAL
Giresun’da yaşanan sel felaketinin ardından gözler sık sık doğal afetler ile gündeme gele Mersin’e döndü. Yıllardır can ve mal kayıpları ile hem vatandaşın hem de çiftçinin sırtında büyük bir yük olan sel afetlerinin Türkiye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi yıl içinde Mersin’de de artarak görülmesi bekleniyor.
Konuyla ilgili açıklamalar yapan Jeoloji Mühendisleri Odası ve Çevre Mühendisleri Odası, yıllardır sözde var olan ‘İklim Değişikliği ve Eylem Planı’nın uygulanması gerekildiğini vurguladı. Felaketlerin çok öncelerden beri ’Geliyorum’ dediğini vurgulayan meslek odaları, sellerin kader değil etki-tepki olduğunu belirtti.
“DEVLET ELİ İLE DOĞA OLAYI AFETE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Türkiye’de yaşanılan her yağmur suyunun artık sele dönüştüğünü söyleyen Jeoloji Mühendisleri Odası Mersin İl Temsilcisi Erkan Demir, “Her defasında aynı yerlerde oluyor. Karayollarımızın bir anda kapanabiliyor. Baktığımızda böyle bir mühendislik harikası olamaz. Biz sürekli yetkilileri uyarıyoruz, aslında yasal düzenlemelerde var” dedi. Yerel yönetimlerin bilimi ve mühendisliği bir kenara bırakarak kararlar aldığını belirten Demir, “Bir yağmur Giresun ve Ordu’da can ve mal kaybına neden oldu. Bu çağda yaşanmaması gerekilen bir olay. Artık doğa olayı değil, afet oldu. Devlet eli ile doğa olayı afete dönüştürüldü” diye konuştu.
Felaketlerin yaşanmaması için çok fazla önlem almaya çalıştıklarını vurgulayan Demir, “Karadeniz’i bir nebze anlarız, toprak yapısı heyelana müsait. Mersin özeline döndüğümüz zaman Mersin Toroslar’a paralel ilerliyor. Biz de kentimizi ova dediğimiz verimli tarım arazilerine kurmuşuz. Sadece manzarası olsun, kıyı şeridi olsun diyerek konutlarımızı inşa etmişiz. Durum böyle olunca da felaketten kaçmak mümkün olmuyor. Geçtiğimiz yıllarda çok fazla vaka yaşadık. Ne hikmetse alınan önlemler sadece göstermelik. Zaten yapılaşma birçok dereyi kapatmış” dedi.
“YİNE AYNI ŞEYLER YAŞANACAK!”
Sellerin yanı sıra fay yasası için de çok fazla uğraştıklarını kaydeden Demir, “Ülkemizde yıkıcı depremler oldu, dereler nasıl yapılaşma için mümkün değilse, fay hatlarının üzeri de uygun değil. Bir fay hattının üstünde bekliyoruz, deprem olunca neden deprem oldu. Sel içinde bu şekilde. Ezbere bir durum, biliyoruz ama önlem almadan yaşamımıza devam ediyoruz. Gönül ister ki binaların üst yapıları kadar alt yapıları da sağlam olsa. Heyelan ve sel sonrası binaların 1 metre olan temelleri ortaya çıkıyor. Bu noktada da bina temeli ya kayıyor ya da balçık doluyor. Bu açıdan hepimize görev düşüyor. Çıkarttığımız yasaların arkasında durursak bu tarz afetler yaşamayız. Bir çabamız olmadığı ortada. Yakın zaman da sonbahara gireceğiz yine aynı şeyler yaşanacak” sözlerine yer verdi.
“ANORMAL DURUMLARI ZATEN BEKLİYORDUK AMA HIZLI OLDU”
Doğaya müdahale ettikçe doğanın katliamını hızlandırıldığını belirten Demir, “Normalde ağır işlemesi gereken bir süreçti ama bu süreç hızlandı. 50-100 yıl sonrasında beklenen süreç şimdiden yaşanıyor. Dolu, hortum Türkiye’nin iklimine uygun değildi. Anormal durumları zaten bekliyorduk ama hızlı oldu. Biz yapılaşma konusunda sıkıntılı bir şehiriz. Can kaybı az olsa bile çok ciddi mal kaybı oldu. O tarım arazilerinde insanların 10-20 yıllık emekleri çöp oldu. Bilim insanları olarak araştırmalar yaptık ama yerel yönetimdekiler bizim araştırmalarımızın ne olduğunu bile sormadı” diye isyan etti.
“ARTIK SİYASETÇİLER DE KENDİ YALANLARI İLE YÜZLEŞMELİ”
En yakın zamanda ki olası bir yağmur ya da depremin geçmiş dönemde yaşanılan afetlerden kat be kat daha fazla olacağını söyleyen Demir, “Mersin’de sel olur, dere yataklarımız kapalı, açmak için kim neyi bekliyor? İlla afet mi olması gerekiyor? Bununla ilgili çevre bakanının da bir sözü vardı ‘Artık dere yataklarını kesinlikle imara açmayacağız’ dönüp baktığımızda havada kalmış. Beklemiyorduk deyip işin içinden çıkmak çok kolay, artık siyasetçiler de kendi yalanları ile yüzleşmeli. Rahmet dilemek yetersiz, acının düştüğü yere bakmak lazım. Giresun’da yardım için giden askerler nitelikli ve eğitimli değildi. Bunu çığ felaketinde görmüştük. Afet yaşıyoruz ama sonrasında ne yapılacağını da bilmiyoruz. Kent merkezinde yine bir nevi yardım yapıldı ama köylerde durumlar daha kötüydü. Bunları tekrar tekrar değerlendirmek ve basit bir afet gibi atlatabilmek için hangi adımları atmalıyız bunu konuşmamız gerek” sözlerine yer verdi.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE EYLEM PLANI İLE İLGİLİ NELER YAPILDI?
Giresun’da yaşanan sel felaketinin 7 ilçeye zarar verdiğini kaydeden Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Can ise, “Doğankent, Dereli ve Yağlıdere'de 17 bina yıkıldı, 361 bina hasar görmüş durumdadır. 12 Temmuz 2020 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Karadeniz Bölgesi'ndeki 6 ili kapsayan (Trabzon, Rize, Samsun, Giresun, Ordu, Artvin), 15 maddelik 'İklim Değişikliği Eylem Planı'nı açıklamış olası bir sel, taşkın ve heyelana karşı alınacak önlemler saptanmış alınacak tedbirler sıralanmıştır. Saptanan öneriler ve alınacak önlemler 15 madde ile sınırlandırılmış ve günümüze kadar açıklanan iklim değişikliği ve eylem planı ile ilgili neler yapıldığı sorusu akıllara gelmektedir” dedi.
ÖNLEMLERİN ACİL ALINMASI GEREK!
1960’lı yılların başlarında ve ortalarında Türkiye’de afet sayısında ciddi bir artış olduğunu kaydeden Can, “Özellikle fırtına, sel/taşkın ve benzeri afetlerinin 2015 yılından itibaren yine ciddî bir şeklide artış eğilimine girmiş olması ele alınabilecek politika ve tedbirlerin aciliyetini ortaya koymaktadır. Belirtilen afetlerin gerçekleşme nedeni ve etki alanı öngörülmediği ve hesaplanmadığı takdirde can ve mal kayıplarının ne düzeyde olacağı, kent güvenliği ve kentin dirençliliğinin sürdürülebilmesi konusunun ciddi düzeyde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Doğal çevrenin etki düzeyi kent güvenliği yaklaşımlarını doğrudan etkilemekte hasar görebilirlik (maddi ve manevi) ve kapasite değerlendirme modelinin boyutunu tanımlayabilmektedir” diye açıkladı.
ETKİ-TEPKİ MODELİ!
Can konu ile ilgili açıklamalarını şu şekilde sürdürdü;
“Doğal afet riskini arttıran ve kentlerin doğal tehlikeler karşısında dayanıksız hâle gelmesine neden olan faktörlerin Etki-Tepki Modeli’ne uygun olarak hasar görebilirlik sürecinin unsurları olan temel nedenler, dinamik baskılar, güvenli olmayan koşullar boyutunda incelenerek ve nihayetinde ülkemizde mevcut doğal afet tehlikeleri ile birlikte hasar görebilirliğin nedenleri ortaya konulmalıdır.
Çözüm konusunda da kentler artık afetlerin merkeze olan kent planlaması modellerine, kritik alt yapıların sürdürülebilirliğinin sağlanmasına, iklim risk yönetimlerine, bütünleşik afet planlarına bu kapsamda sel afet planlarına ve kent selleri yönetimine ihtiyaç duymaktadır”
‘İKLİM VE AFET YÖNETİM PLANI’
Mersin yerelinde de iklim krizinin etkilerine ve afetlere daha az maruz kalmak içim ‘İklim ve Afet Yönetim Planı’ uygulanması gerektiğini vurgulayan Can, şu önerileri sundu,
“Bölgesel tehlikeli alanların belirlenmesi. İklim Değişikliği ve doğal afetlere karşı kritik alt yapının oluşturulması. Daha güvenli inşaat sistemleri ve kentsel gelişme. Kent güvenliği bağlamında bir koruma kültürü geliştirilmesi. Temiz ve sürdürülebilir çevrenin oluşturulması ve İklim krizine ve afetlere karşı bilinç düzeyinin artırılması gerekmektedir.”