GİZEM EKİCİ
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin 40’ıncı yılında, Mersin’deki bazı sivil toplum kuruluşları darbeye tepki göstermek bir araya geldi.
Mersin 78’liler Girişimi öncülüğünde Özgür Çocuk Parkı’nda yapılan ve Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri başta olmak üzere çeşitli dernek, sivil toplum kuruluşu, sendika ve siyasi partinin destek verdiği açıklamada, “12 Eylül’den bu yana süreklileşen darbelere karşı demokratik ittifak! Ortak mücadele” pankartı açıldı.
12 EYLÜL’DEN TEKÇİ REJİME, DARBECİLER YARGILANSIN!
Mersin 78’liler Girişimi Dönem Sözcüsü İbrahim Bilen, okuduğu basın açıklamasında, “12 Eylül’den tekçi rejime, darbeciler yargılansın!” çağrısı yaptı. 12 Eylül darbecilerinin; parlamentoyu ortadan kaldırdığını anımsatan Bilen, “Yasama, Yargı, Yürütme yetkisini kendilerinde topladılar, ağızlarından çıkan her emir kanun oldu. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi başta olmak üzere, cezaevlerini Nazi toplama kamplarına çevirdiler. Milyon gözaltı, sayısız işkence, işkencede ölümler; 50 idam; hâlâ bulunamayan kayıplar; yasaklanan ve yakılan milyonlarca kitap, dergi ve gazete; işinden, okulundan atılan on binlerce işçi, memur, öğrenci, öğretim görevlisi; pasaport verilmeyen, vatandaşlıktan çıkarılan; fişlenen ve yaşamları paramparça edilen milyonlar…
İKTİDARI DARBE REJİMİYLE BÖLÜŞTÜLER
1983'den 2000’li yıllara kadar kurulan sözde sivil hükümetler, Milli Güvenlik Rejimi çerçevesinde iktidarı darbe rejimiyle bölüştüler. Toplumun her kesimine dönük resmi şiddet dalgasına karşı, toplumsal muhalefetten doğru bir direniş ve dayanışma hattı oluşturulamaması sonucu sahneye itaatkâr, sessiz bir toplum modeli çıktı. Muhalif kesimlerin parçalı ve birbirinden bağımsız olarak geliştirmeye çalıştıkları yeni örgütlülükler, ölçüsüz ve yok edici şiddet ile karşılaştı. 12 Eylül Rejiminin kapattığı partilerin mirasçıları, 1991'de Kürt muhalefetinin de desteği ile hükümet oldu. "Demokratikleşme" programıyla iktidar olmalarına ve Kürtlerden de destek görmelerine karşın, bu programı askıya aldılar. Sivil yönetimler, askerin MGK üzerinden bir nevi hükümet ortağı konumuna itiraz etmemekle, 12 Eylül rejiminin kalıcılaşmasına en büyük katkıyı sundular. Böylece 12 Eylül temel kurumlarıyla 2000’li yıllarda da sürdü ve Eylülist düşünce ve davranış kalıpları canlı kaldı ve toplumda içselleşti. Türkiye'nin 12 Eylül darbesiyle hesaplaşamayışının sonucu, 15 Temmuz darbe girişimi, devamla tekçi rejim oldu. Türk tipi tekçi rejim, 12 Eylül rejiminin zemini üzerinde gelişti” dedi.
12 EYLÜL’DE NELER YAŞANDI?
12 Eylül’de yaşananlara da vurgu yapan İbrahim Bilen, şunları söyledi; Türkiye 12 Eylül darbesiyle hesaplaşamayınca ne oldu ne oluyor, açıklayalım... Meclis devre dışı edildi. Devleti Erdoğan sözcülüğünde, dar bir ‘derin/oligarşik muktedirler’ yönetiyor. İçeride ve dışarıda, anti Kürt, “beka” aldatmacasıyla, hileli yönlendirmelerle, ayrıştırma, bölme, Kayyım ve savaş politikalarıyla yürünüyor. Yalnızlaştırma ve dışlama politikalarıyla, HDP siyaset dışı bırakılmak isteniyor. Gerçek bir ‘bekanın’ ve istikrarın ülke içinde ‘Toplumsal Barış’ ile sağlanacağı açıkken,
başka ülkelerin topraklarına müdahale ediliyor. Kayyım atamaları üzerinden demokrasiye, hukuka, halkın seçme, seçilme ve siyaset yapma hakkına darbe yapılıyor, haklarına ve iradesine sahip çıkan halka baskı ve şiddet uygulanıyor. Milliyetçi, Siyasal İslamcı, hayali Yeni Osmanlıcı diktatoryal iktidar, doğası gereği demokrasinin kırıntısına dahi karşı. Bu da, darbe rejiminin katmanlaşarak sürmesine ve darbelerin birbirini takip etmesine yol açıyor.
TOPLUMSAL SÖZLEŞMEYE İHTİYAÇ VAR
İhtiyaç nedir, ona gelelim... Öncelikle bir ‘Toplumsal Sözleşme’ ye ihtiyaç vardır. Bu sözleşmenin ilk adımı öncelikle “Toplumsal Barış” olma durumundadır. Çünkü silahların ve cenazelerin eşliğinde demokrasi olmaz. İçeride ve dışarıda silahların susması gerekiyor. Yargı bağımsızlığına, acil olarak da adaletli bir yargıya ihtiyaç vardır. Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi toplumsal barışın olmazsa olmazı sorunların demokratik çözümüne ihtiyaç vardır. Darbeci siyasetle, yüzleşme sağlanmalıdır. 1960 Darbesi’yle yüzleşmemenin ürünü 12 Mart Darbesi’dir. 12 Mart Darbesi’yle yüzleşmemenin ürünü 12 Eylül Darbesi’dir. 12 Eylül Darbesi’yle yüzleşmemenin ürünü ise 28 Şubat Postmodern Darbesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimidir ve de akabinde kanun hükmünde kararnameler ve OHAL üzerinden inşa edilen tekçi rejimdir.
Darbeler ve darbeci siyasetin bütün yanlarıyla halka anlatılması, şeffaf bir halkı aydınlatma hareketinin toplumsallaşması, temel bir öneme sahiptir. Bütün bunlar için de, demokratik halk güçlerinin, barış ve demokrasi talepleri etrafında birleşmesi gerekiyor. Aşılması gereken sorun budur. Meselenin esası, darbecilerle suç ortaklığını reddedelim”. Ayrıca Mersin Halkevleri 12 Eylül cuntasına ilişkin fotoğraf sergisi ve söyleşi etkinliği düzenledi.