AYŞENUR ÖNAL
İnsan Hakları Derneği (İHD)Kadın Komisyonu Mersin Şubesi, Mersin’de kadınlara yönelik baskılamalara dikkat çekti. Süren davalar hakkında açıklama yapan İHD, mahkemeleri takip ettiklerinde eril bir dil ile karşılaştıklarını vurguladı.
Konuya dair İHD Kadın Komisyonu adına açıklama yapan Zeynep Benli, “Dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. Devletin ve yasaların koruyamadığı kadınlar yaşamak için mücadele ediyor. Haklarımız için Mersin kadın Platformu ile birlikte kadın mücadelesi için alanlarda olmaya devam ediyoruz. Şiddetin tamda yanı başımızda olduğu gerçeğini bilerek, yerelimizde takip ettiğimiz davalar hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için bu açıklamayı yapıyoruz” dedi
SUÇLULARA İNDİRİM, TAHLİYE!
Mersin’de görülen davalara değinen Benli, “15 Eylül 2020 tarihinde saat 14:20’de 4. Ağır Ceza Mahkemesinde sanık Özkan Yarbi tarafından pompalı tüfek ile boşandığı eşini kasten yaralama suçundan yapılan yargılamada: Dosyanın adli tıp da olması nedeniyle beklenmesine karar verilerek duruşması 27 Ekim’e ertelenmiştir. 16 Eylül 2020 tarihinde 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan babaları tarafından istismar edilen üç kız kardeşin yargılanması devam etmiş olup duruşması 10.11.2020 günü Saat 14:00’a ertelenmiştir. Bu davada sanık avukatları babalarına komplo kurduklarından bahisle üç kız kardeşin miras peşinde olduğunu iddia etmişlerdir. Sanık avukatı davada zaman aşımı iddiasında bulunmuştur. Mağdurların 15 yıl sonra şikayette bulunmalarını husumete bağlamışlardır. Dosyaya yayın yasağı konulmasını talep etmişlerdir. Sanık avukatları üç kız kardeşlere karşı seslerini yükselterek sanki suçlu onlarmış gibi babalarına komplo kurduklarını iddia etmişlerdir. Mahkeme sanığın tahliyesine karar vermiştir” ifadelerine yer verdi.
“SANIK AVUKATLARI ERİL DİL KULLANIYOR”
Sanık avukatlarının eril dil kullandığına değinen Benli, “Mağdurların hassasiyetini hiçe sayarak savunma yapmaları hepimizi üzmüştür. Kardeşlerin can güvenliği olmasına rağmen hakim tutuksuz yargılamaya karar vermiştir. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar davaları hassasiyeti göz önüne alınarak iyi hal indirimi ve tutuksuz yargılama gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir. Ödüllendirme niteliğindeki bu kararlar şiddettin önünü daha çok açmaktadır. Davaların uzatılması faillerin dışarıda dolaşıyor olması bizleri üzmektedir. Bunun bir örneği olan Feray şahin davası sürmektedir. Mersin’de üç yıl önce kaldığı evde, o sırada polis olan Fatih Burak Aykul tarafından öldürülen Feray Şahin 19 Eylül 2020’de ölümümün üçüncü yılı nedeniyle anma etkinliği düzenlendi. Duyarlı yurttaşlar Mersin, Gaziantep, Ankara’da anma etkinlikleri ve basın açıklaması gerçekleştirdiler. Mersin Toros Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi, 23 yaşındaki Feray Şahin suçsuz, savunmasız ve masum olduğu halde Fatih Burak Aykul tarafından ateş edilerek öldürülmüştür. Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında kasten adam öldürmekten dava açılmasına rağmen katil bir buçuk yıl, ödül gibi bir ceza ile yatıp, çıktı. Aile, bu facia nitelikli karara itiraz ederek Yargıtay’a başvurmuştur. Hiçbir şey olmamış gibi dolaşan sanığa isyan edilmektedir” dedi.
“KADINLARIN MÜCADELESİNE SET ÇEKİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR”
Benli açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
“Mersinde çocuk istismarı, kadın cinayetleri ve şiddete yönelik tepkisini dile getiren ve yasal haklarını takip eden, İstanbul Sözleşmesinin uygulamasını isteyen kadınlara emniyet son bir ay içerisinde idari para cezaları keserek kadınların mücadelesine set çekilmeye çalışılmaktadır. Son olarak basın açıklaması yapan 12 kadına para cezası kesilmiştir. Salgın hastalık nedeniyle sokaklarda düşüncelerini dile getiren kadınlara ceza kesilirken başka şehirlerde devlet eliyle toplu açılışlar ve davetler v.s. yapılmaktadır.
Basın yasağı konularak kadın cinayetlerinde sanıklar serbest gezmekte ve hatta kadına ve çocuğa yönelik şiddet uygulamaya devam etmektedirler. Devlete soruyoruz. Bu uygulamalardan vazgeçilmesi için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?
Yeni çıkan uygulama ile pandemi süresinde mahkemelerde devam eden cinayet, istismar ve yaralama davalarının kapalı yapılmasına karar verilmiştir. Dava takiplerinde kadınların birbirine destek olması ve şeffaf yargılanmanın önü kesilmiştir. Devletin bu şiddet sarmalına son vermesi ve yasaları uygulaması için gereken ilk adım İstanbul sözleşmesini uygulamaktır. Biz İHD’li kadınlar daha önce dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz.
“BİZ KADINLAR UYARIYORUZ!”
Biz Kadınlar Uyarıyoruz! AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz günlerde İstanbul Sözleşmesi’ne atılan imzanın geri çekileceğini söyledi. İHD Kadın Komisyonu olarak bu açıklamayı toplumsal cinsiyetçi bakış açısının ve kadına yönelik şiddetin daha da artacağı endişesi ile çok tehlikeli buluyoruz.
T.C. Devleti 2011 yılında “ilk imzacı devlet” olarak bu sözleşmeyi imzalamış, meclisin onayında geçirmiş ve sözleşme ile kadına yönelik şiddet alanında birçok “yükümlülüğü” kabul etmiştir. Bu sözleşme devlet tarafından imzalanmış olsa da bugüne dek yeterince uygulanmamış, özellikle yargı makamları, sözleşmeye “mesafeli” davranmıştır. Oysa sözleşme kadınların ve LGBTİ+ birey ve örgütlerin mücadeleleri sonucunda kazanılmış bir haklar bütünüdür.
“DEVLETLERE SÖZLEŞME İLE BÜYÜK GÖREVLER YÜKLENMİŞTİR”
Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı yasakladığı gibi ayrımcılığın kadına yönelik şiddetin bir biçimi olarak gerçekleştiğini hüküm altına almaktadır. Kadına yönelik şiddet, yaşamın hangi alanında yaşanırsa yaşansın imzacı devletlere sözleşme ile büyük görevler yüklenmiştir. Çok önemli olarak sözleşmenin 12. Maddesi genel yükümlülükler bölümünde taraflara, ‘din, örf, adet, gelenek’ ve ‘sözde namus anlayışının’ kadına yönelik şiddetin, gerekçesi olamayacağını da hatırlatmaktadır.
Bilindiği gibi T.C. Devleti, Anayasasının 90. Maddesi ile uluslararası sözleşmeleri, iç hukukun ‘üstünde’ kabul etmiştir. Yıllarca, bu sözleşmeyi imzalamakla övünen AKP, bugün sözleşmeden imzasını çekmeyi düşünmektedir. Kadına ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddetin bu kadar yoğun yaşandığı bir coğrafyada İstanbul Sözleşmesi yeterince uygulanmasa dahi “bir yasal güvence” sağlamaktadır.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Sözleşmeden imzanın çekilmesi devlet eli ile meşrulaştırılan şiddetin arkasında yatan militer ve otoriter anlayışının, giderek güçleneceğini göstermektedir. Bizler insan hakları savunucusu kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesine sonuna kadar sahip çıkacağımızı ve kadın kurtuluş mücadelesini, kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha dile getirmek ve siyasal iktidarı kadınlar adına uyarmak istiyoruz.
Son olarak HDP yönelik yapılan operasyonlarla demokrasiye birkez daha zarar verilmiştir. Devlet çözümsüzlük politikasından vazgeçmelidir. Siyasi soykırım olarak değerlendirilen bu gözaltılarına Türkiye’den ve yurtdışından büyük tepkiler gösterilmiştir. Mersin ve birçok şube basın açıklamasıyla bu tür hukuksuz uygulamaların karşısında olduğunu dile getirmiştir.”