Haber Merkezi
Mersin’in merkeze uzak ilçelerinden Çamlılayla’da yaşanan su sıkıntısı halkı isyan ettirirken siyasiler de bu sesi yönetimler duyurmaya çalışıyor.
Son olarak Tarsus Ülkü Ocakları Başkanı Ziya Körüklü, salgın sürecin içerisinde su kesintisine dikkat çekerek bir dizi açıklamalarda bulundu.
Salgın sebebi ile insanlığın zorlu bir sınavdan geçtiğini vurgulayan Körüklü, “Bilim Kurulu ve uzmanlarımızın dikkatle vurguladığı ‘Evde Kal’ sloganını tamamlayan maske -mesafe -temizlik sağlık üçgeninin dışına çıkmayarak kendimize, ailemize, milletimize ve devletimize katkı sağlamayı hedeflemekteyiz .
Tarsus Ülkü Ocakları olarak bu süreçte devletimizin aldığı tedbirleri uygulamak ve uygulanmasını sağlamak üzerimize vazifedir.
Ülkemizde yaygın olarak görülen salgın sürecinde Tarsus Ülkü Ocakları olarak sosyal medyayı daha aktif kullanmaktayız. Gerek salgına yönelik vatandaşlarımızın daha duyarlı olması konusunda gerekse eğitim konularında sosyal medyada yeterli bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerimiz hızla devam etmektedir” dedi.
“SU KULLANIMI ZARURİ”
Bu sıkıntılı süreçte kişisel ve fiziki temizliğin önemine dikkat çeken Ziya Körüklü, yeterli derecede temiz olabilmek ve salgından korunabilmek için gerekli düzeyde su kullanımının zaruri olduğunu vurguladı. “Fakat kimi evlerimizde su sıkıntılarının yaşandığına şahit olmaktayız” diyen Körüklü, “Bu talihsiz olay geçenlerde Çamlıyayla ilçemizde gerçekleşmiş ve birçok ev su kesintisi ile karşılaşmıştır. Böyle bir süreçte MESKİ’nin ne yapmaya çalıştığını anlamak zordur. İnsanlarımızın bu şekilde mücbir durumda bırakılması, her şeyden önce bu sorumsuzluğa sebep olan sorumluların vebalidir.
“BÜYÜKŞEHİR SOSYAL BELEDİYECİLİKTE DE SINIFTA KALDI”
‘Sosyal belediyecilik’ diye ilk günden bas bas bağıran Mersin Büyükşehir Belediyesi ve MESKİ idarecileri sıkıntının had safhaya ulaştığı bu süreçte insanlarımızı su sıkıntısı altında bırakmışlar; daha önce verilen sözler gibi sosyal belediyecilik’te de sınıfta kalmışlardır.
Vahap Seçer ve idarecilerinin ‘sosyal selediyecilik’ten anladığı şey, radyoda, seçim gezilerinde söz vermesine rağmen alın teri ile çalışan ve evlerine ekmek götüren arkadaşlarımızı işten çıkartmak olmuştur. Bu da yetmediği gibi işe aldıkları insanların maaşlarını arttırırken işlerinde kalan arkadaşlarımız çıkartılamayınca maaşları düşürülmüştür. Kimsenin parasında, ekmeğinde değiliz, fakat birisinin elinden ekmeğini alıp diğerine vermek adaletli olmak değildir. Biliyoruz ki, adalet yakın zamanda tecelli edecek ve gerek maaşları düşürülen arkadaşlarımız yeniden hak ettikleri maaşları alacaklar gerekse işten çıkartılan arkadaşlarımız yeniden işlerine döneceklerdir. Türk devleti, bunu yapanların bağlı oldukları mecralar gibi peşkeş yuvası değildir ve olmayacaktır!” dedi.