GİZEM EKİCİ
COVİD-19 pandemisi tüm hızıyla sürerken bir yandan sağlık çalışanları diğer yandan vatandaşların yaşamlarını yitirmesine Mersin Tabip Odası’nın tepkisi dinmiyor.
Pandemide geçen son 12 ayda 929 kişinin bulaşıcı hastalık kaynaklı yaşamını yitirdiği Mersin’de artan vaka sayıları ve ölümlere karşı Tabip Odası’ndan iktidara, “Ölüyoruz sesimizi duyan yok” tepiksi geldi!
"SESİMİZİ DUYURAMADIK”
Odada yapılan basın açıklamasında Oda Başkanı Dr. Mehmet Antmen, seslerini merkezi yönetim ve yerel yöneticilere duyuramamaktan bir kez daha dert yandı.
“Ve bunun sonucu olarak da tükeniyor, ölüyoruz” diyen Antmen, “İlimizde COVİD'den ölen üçüncü hekim, beşinci sağlık çalışanı; Dr. Nezih Aydoğan henüz 58 yaşındaydı. Hiçbir kronik hastalığı yoktu. Temmuz, Ağustos aylarında emekli olmayı ve biraz nefes almayı düşünüyordu ama uygulanan yanlış pandemi politikaları, sağlık çalışanlarının yaşamını hiçe sayan uygulamalar nedeniyle 15 Aralık'ta kaybettik.
Bizler bugün onu anmak, tabip odamızın eğitim salonuna fotoğrafını asmak, Tarsus Belediyemizce yakında açılacak Kent Müzesine isminin verilmesini sağlamak gibi küçük bazı girişimlerle adını yaşatmaya çalışacağız. Ama bu hiçbir zaman için onu geri getirmeyecek ve acımızın azalmasını sağlamayacak.
MERSİN’DE 20 SAĞLIK ÇALIŞANI TEDAVİ ALTINDA
Mersin, aktif çalışan sağlık çalışanları açısından da ciddi sıkıntıları bünyesinde barındırmaktadır. Şu an hastanede ve yoğun bakımda tedavi görmekte olan 10'u hekim olmak üzere 20'nin üzerinde sağlık çalışanı bulunmaktadır.
“HASTANELER DOLU”
Mersin halkı açısından da durumun iyi olmadığını özellikle vurgulamamız gerekiyor. Günde minimum 20 vatandaşımızın öldüğü, bin 500 civarında yeni vakanın olduğu bir dönem yaşıyoruz. Her ne kadar Sağlık Bakanımız yoğun bakım ve servis doluluk oranlarını yüzde 70'ler civarında söylüyor ise de COVİD'li hastalara özellikle kamu hastanelerinde ayrılan servis ve yoğun bakım yatağı açısından durumun çok daha vahim olduğunu, doluluk oranlarının yüzde yüz olduğunu çok rahat söyleyebiliriz.
“PARA TALEP EDİLİYOR”
Kamu hastanelerinin böylesine dolu olmasına bağlı olarak özel hastanelerde COVİD hastaları yatırılıyor olsa da bazı özel hastane yöneticilerinin hastalardan günlük altı bin TL'ye varan paralar talep ettiğini biliyoruz. Biz bunu kabul edilebilir bulmuyoruz ve Sağlık Bakanlığı'nın özel ve vakıf hastanelerinin olanaklarını kamu iradesi ile yurttaşların hizmetine sunmaları gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
“YOKSULLUK ÖLDÜRÜYOR”
Başkan Antmen, hem TTB ve hem de Mersin Tabip Odası olarak sürecin başından bu yana bu hastalığın sağlık bakanlığı tarafından iyi yönetilmediğini ve daha çok da yoksul insanların yaşamlarını kaybettiklerini söylediklerin de anımsattı.
Kentte salgın nedeniyle oluşan ölümleri de değerlendiren Antmen, “COVID-19 ölümüne yol açan bireysel faktörler üzerine yapılan araştırmalarda yaş ve eşlik eden hastalık/hastalıkları baskın bir faktör olarak tanımlanmıştır. Bu bireysel faktörler arasında sınıf/yoksulluk üzerinden analiz edildiğinde yoksulların daha çok hastalandığı ve öldüğü görülmektedir. Yoğun nüfuslu bölge, kalitesiz konutlar/gecekondu, yeşil alanın olmaması/yetersizliği, barınma eksikliği, işsizlik ve yoksulluk, eğitimsizlik gibi daha düşük sosyoekonomik ‘güvencesizlik göstergelerinin’ COVID-19 vaka ve ölüm oranlarını belirlemede önemli faktörler olduğu tartışılmazdır.
MERSİN’DE 12 AYDA 929 KİŞİ ÖLDÜ
Bir milyon 840 bin 425 nüfuslu Mersin’de 1 Ocak 2020-13 Aralık 2020 tarihleri arasında toplam 929 ölüm bulaşıcı hastalıklardan olmuş; bunların 825'i Mersin'de, 104'ü Mersin dışında defnedilmiştir. Mersin'in toplam bir milyon 378 bin 5 nüfuslu 5 büyük ilçesinde bulaşıcı hastalıktan toplam ölüm il dışında defnedilenler hariç 721'dir. Bu ölümleri 100 bin nüfusa göre ilçelere dağıttığımızda yoksul nüfus arttıkça bulaşıcı hastalıktan ölüm sayısı da artmaktadır.
TARSUS’TA DURUM DAHA VAHİM
Tarsus'ta bulaşıcı hastalıktan ölüm sayısı Mezitli ilçesinin dört katından fazladır. 1 Ocak 2020-13 Aralık 2020 tarihleri arasında Mersin merkezde yer alan 4 ilçedeki bütün mahalleler arasında sosyoekonomik durumu ve yaşam koşulları en iyi olan 21 mahalleyi (67 ölüm; 266 bin 128 nüfus) sosyo ekonomik durumu ve yaşam koşulları en kötü 23 mahalle ile (168 ölüm: 266 bin 857 nüfus) karşılaştırdığımızda bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümlerin yoksul mahallelerde 2,5 kat fazla olduğunu görüyoruz (il dışında defnedilenler hariç).
100 bin nüfusa göre en fazla ölümün görüldüğü Tarsus ilçesinin mahalle bazlı verilerine ulaşabilseydik bu fark kesinlikle daha da açılacaktı. (Bu bilgiler TTB Pandemi 9. Ay değerlendirme Raporundan alınmıştır.)” dedi
İŞTE TALEPLER
Tüm bu yaşananlardan sonra bir kez daha önerilerini sıralayan Mehmet Antmen, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizde dokuz ayı geçen bir süredir devam eden COVID-19 salgınının ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumları olan hastanelerde karşılanmasından vazgeçilmeli, toplumsal bulaşıcılığın önlenmesine yönelik tedbirler yaşama geçirilmelidir.
Salgınla mücadelenin tedavi ve bakım hizmetlerine sıkıştırılamayacağı, salgının sadece yataklı tedavi kurumlarında karşılanması durumunda sağlık altyapısı buna yetmeyecektir. Önümüzdeki günlerde hastalığın seyrinin ağırlaşacağı, yatak ve yoğun bakımlarda yer bulmanın daha da güçleşeceği öngörüsü ile talep ve uyarılarımız dikkate alınmalı, TTB'nin açıkladığı tedbir paketi bir an önce uygulanmalıdır.
Yoğun bakım verileri sağlık çalışanları ve toplum ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı COVID-19 hastalarına uygun, yeterli donanım ve sağlık çalışanına sahip erişkin ve çocuk yoğun bakım yatak sayısı kamu ve özel-vakıf hastaneleri için ayrı ayrı açıklanmalıdır.
TÜM HASTANELER HALKIN HİZMETİNE SUNULMALI
Sağlık Bakanlığı özel ve vakıf hastanelerinin olanaklarını kamu iradesi ile yurttaşların hizmetine sunmalıdır.
Pandeminin gelmiş olduğu vahim tablo göz önüne alınarak başlangıç olarak özel ve vakıf hastaneleri için çıkarılan genelge uygulanarak, SGK ödemeleri de yapılarak her il için tüm hastaneleri sürece dahil eden değerlendirmeler yapılmalıdır. Yoğun bakım ihtiyaçlarında il içi ve iller arası hastaneler için iyi bir koordinasyon kurularak, COVID-19 hastalarını kabul etmeleri sağlanmalıdır.
KHK’LAR GERİ DÖNMELİ
KHK'larla haksız-hukuksuz biçimde işlerine son verilen sağlık emekçileri görevlerine iade edilmeli, göreve atanmayı bekleyen sağlık çalışanları da göreve başlatılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı şimdiye kadar yürüttüğü politikalardan vazgeçerek salgınla mücadelede başarılı olmanın ön koşulu olan şeffaflık, akıl ve bilimin kılavuzluğunda belirlenmiş politikaları toplum ve sağlık meslek örgütlerinin katılımı sağlanarak yaşama geçirmelidir.
“PANDEMİ KURULU TOPLANMALI”
İlimizde 8 aydır toplanmayan İl Pandemi Kurulu bir an önce toplanmalı ve İl Hıfzıssıhha Kurulu da sadece içişleri bakanlığının genelgelerini onaylamamalı, ilimize özel önlemlere yönelik kararlar almalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyururuz”.