HEDİYE EROĞLU
Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksoy, Mercan TV’de yayınlanan Arka Plan Programı’na konuk oldu.
Bir çok olumsuzlukta olduğu gibi pandemi sürecinde de en çok kadınların etkilendiğini söyleyerek, en büyük mağduriyeti kadınların yaşadığını vurguladı. Bu süreçlerde şiddetin çok daha fazla görünür olduğunu vurgulayan Göksoy, bununla birlikte kadınların kendilerini ifade edebilecekleri alanların da daraldığını vurguladı.
“Bir kişi daha eksilmemiz gerekiyor” diyerek yaklaşık 2 ay önce Mimoza Kadın Derneği’ni kurarak yola çıktıklarını vurgulayan Göksoy, “Bir birimize ihtiyacımız var” dedi.
“KADINLAR OLARAK BİZİM DE BİR ŞEYLER YAPMAMIZ GEREKİYOR”
SORU: Mimoza Kadın Derneği nasıl yola çıktı?
Ç. GÖKSOY: Şiddetin tüm kalıplarını kadınlar olarak yaşamaktayız. Kadınlar olarak birbirimize güç vermemiz gerekiyor. Böyle bir süreçte bu birlikteliği sağlamak adına Mimoza Kadın Derneğini kurduk. Yönetim kurulumuzda sosyal hizmet uzmanı, avukat. Psikolog, sosyolog gibi farklı meslek gruplarından uzmanlar var.
Biz belki kurucu 7 kişi ile yola çıktık ama bunu büyütme hedefimiz var. Büyütürken aynı zamanda kadınların kendilerini ifade edebilecekleri alanla birlikte, şiddetin ve toplumsal cinsiyet rollerinin ne demek olduğun uda görünür kılmayı amaçlıyoruz. Kadınlar olarak bir şekilde bizim de bir şeyler yapmamız gerekiyor. Kadın kimliğimiz ile var olup, mesleki kimliklerimiz ile de diğer kadınlara ulaşmaya çalışacağız.
İLK İŞ OLARAK YASALARI ÖĞRENİYORLAR
SORU: Yol haritanız nedir?
Ç. GÖKSOY: Ana tüzüğümüz aslında şiddet ve toplumsal cinsiyet temelli çalışmaları içeriyor. Bunun içinde projeler üreterek Avrupa hibe fonları ve yerel kaynaklara ulaşmayı planlıyoruz. Sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerle ortaklaşa kadınlar için var olabilmenin yollarını arayacağız. Bir ılı doldurmadan AB fonlarından yararlanamıyoruz ama yerel kaynakları kullanarak yapabileceğimiz çok şey var. Bunun için de ilke eğitimsel süreçlerimizi başlattık. Bizlerin de sonuçta öğrenebileceğimiz ‘ancak ve ama’larla yönetildiğimiz yasalarımız var. Bu yasalar içerisinde neler var ve neleri kaybettiğimize bakıyoruz. Kendi iç eğitimlerimiz ile kamuoyu açısından da geliştirdiğimiz eğitimlere başladık. Son olarak kadın ve teknoloji eğitimine katıldık.
“ÖNCE SORUNLARA ÇÖZÜM TALEBİ, BİLİNÇLENMEYE ENGEL”
SORU: Bilinçlenme ve farkındalık süreçlerini daha hızlı aşıp, acil sorunlara somut çözümler üretme talebi var. Bu çalışmalarınız için bir engel mi?
Ç. GÖKSOY: Kesinlikle öyle çünkü kadınlar her alanda geri planda tutuluyor. Bu doğal afet sürecinde hem çalışan kadınlar hem ev kadınları çok olumsuz etkilendi. Ev içi emek sarf eden kadınlar çok fazla yıprandılar. Ama önce bir bilinç kazandırmak gerekiyor.
Ancak bilinçlenmediğimizde ürettiğimiz çözümlerin verimli ve sağlıklı olduğundan çok da bahsedemeyiz. Kaynaklara ulaşabilmemizin yolları kısıtlanmış oluyor. Kendimizi ifade etmemiz için önümüzde koskoca bir engel oluyor. Dolayısıyla en başında teknolojiden, hak ve hürriyetlerimize kadar her alanda bilinçlenmemiz gerekiyor.
ÇALIŞMA ALANIMIZ MERSİN İLE SINIRLI DEĞİL
SORU: Mersin’de kadına şiddete karşı özellikle Akdeniz bu konuda sorunlu bir bölge olarak öne çıkıyor. Akdeniz’e özgü bir çalışmanız olacak mı?
Ç. GÖKSOY: Aslında Mersin kadın cinayetleri açısından üst sıralarda yer alıyor. Artık manşetlerdeyiz. Ancak bizim hedeflerimiz arasında sadece Mersin endeksli bir çalışma yok. Çukurova’ya hitap eden bir yaklaşımımız olacak. Bölgesel çalışmaların yapılabileceği bir dernek olmayı hedefliyoruz. Elbette ki önceliklerimiz içerisinde kadınların bize en fazla ihtilaç duyduğu alanlar, sokaklar olacaktır.
Önümüzdeki hedeflerden biri de mahalle temsilcilikleri üzerinden kadınlarla bağ kurmak ve hukuki veya psikolojik boyuttaki ihtiyaçların karşılanabileceği alanlar yaratmak.
Birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteren o kadar çok örnek yaşıyoruz ki. Bu durum; kadınların yaşadıkları mağduriyetler karşısında nerelere başvurabileceğine dair eksikliklerimiz olduğunu da gösteriyor. Bizler belki öncü olabiliriz ama bir çok kadını da göremiyoruz.
“BİR KADIN DERNEĞİ NASIL ÇALIŞIR GÖSTERECEĞİZ”
SORU: Çok sayıda kadın derneği var bu bir handikap mı?
Ç. GÖKSOY: Bir bütünen derneklere baktığımızda tabela derneği ağlısı var ama biz bunu aşacağımıza eminiz. Ama bir kadın derneğini nasıl çalışma yürütmesi gerektiği konusunda da, biraz yol ve yöntemi öğretebilecek konuma gelebileceğimizi düşünüyoruz.
En kısa sürede tüm sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve ilin mülki amirlerini ziyaret edeceğiz.
Biz kadının sığınmaya ihtiyaç duyduğu zaman gidebileceği güvenli alanlara ihtiyacımız var. Bunu sağlayabilecek Emniyet ve Valilik ile diyalog oluşturmamız gerekiyor, onlara ihtiyacımız var. Bu nedenle bu ziyaretler önemli.
Yerel yönetimler açısından da kadınların kendilerini ifade edebilecekleri, yaşam alanlarına ihtilacımız doğacak ki bu projelerle de onlara gideceğiz.
STK’ları ziyaretimizde de görünür alanlardaki kadınların ihtiyaç ve temennilerini içeren raporlar hazırlayıp, kapılarını çalacağız.
Neden Mimoza’yı tercih etmeleri ya da neden Mimoza’nın köprü olabileceğini tartışacağız onlara.
SORU: Ülkemizdeki kadın profilini nasıl görüyorsunuz?
Ç. GÖKSOY: Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun yapmış olduğu bir araştırma var. 2009 ve 2020 dönemini kapsayan araştırmada şiddete uğrayan kadınların aradığı telefon hatlarına göre; hattı arayanlarda yüzde 70, sığınma evi talebinde yüzde 78, acil vakalarda yüzde 30, psikolojik şiddet yüzde 93, fiziksel şiddet yüzde 80 artmış, komşudan ile içi şiddet ihbarı yüzde 100. demek ki bu toplumun artık bir şeylere ihtiyacı var. durduk yerde insanlar birbirleri ile ilgili yaklaşımlarını farklılaştırmaz. Bu sonuçlara dair yerel ve genel politikalara ihtiyaç var.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLARIN KIRMIZI ÇİZGİSİ
SORU: Kazanılmış hakların alınması da söz konusu. Bugün İstanbul Sözleşmesi hala tartışılıyor. Bu kazanılmış haklar geri alınır ise ne kaybedeceğiz?
Ç. GÖKSOY: Hem ülke olarak hem cins kimliği açısından çok şey kaybedeceğiz. 6284 sayılı kanun Aile Koruma Yasası içerisinde.Bu yasanın İstanbul’da yapılması bir öncü, Türkiye’de bunun ilk imzacısı ki bu Avrupa açısından önemli bir imaj kazanımı.
Ancak gelgellim erk zihniyet, erk siyasi düşünce yine politikalarını kadınlar üzerinden şekillendirmeye devam etmekte.
Çok fazlasıyla kalıplara sığdırılan ve kadınlar üzerindeki geriletme planlarının amacı da asılında kendilerine göre bir şekillenme yaratmaya başlanmasıdır. Kadın için üniversite kurulması gibi. Bunlar aslında tamamen politik yaklaşımlar ki biz kadınlar olarak bunları reddediyoruz. 6284 sayılı kanun Aile koruma Yasası’nın iptaline karşıyız, bunun kadınlar için vazgeçilmez kriter arasındadır.
Bölgemizde kurum kuruluşlarla ortaklaşa yapacağımız çalışmaların önemli bir başlığı İstanbul Sözleşmesi. Saha çalışmaları yaparak neden reddettiğimizi kadınlara da anlatacağız. Her ne olursa olsun İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz.
BİLİNÇLİ KADINLARIN BİRAZ DAHA ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI
SORU: Bilinçli kadınların biraz daha elini taşın altına koyması gerekmiyor mu?
Ç. GÖKSOY: Eğer biz kadınlar olarak bu toplumun değişimini, dönüşümünü hedefliyor isek sonuçta bir şekilde bir arada olmamız gerekiyor. Sınıflandırma içerisine girmeden tek kimlik kadın örgütlülüğünü oluşturmak olmalı bizim hedefimizi. Dolayısıyla herkese ihtiyacımız var. Çalışma alanlarını büyütebilmenin yollarını birlikte aramalıyız. Mimoza Kadın Derneği’ne üye olmayabilir ama gönüllüsü olabilir veya fraklı alanlarda kendinizi ifade edebilirsiniz.
SORU: Mersin’de kadın temsili, kadın varlığı ne açıda acaba?
Ç. GÖKSOY: Cinsiyet Eşitliği İnceleme raporlarına göre; Büyükşehir Belediyesi’nin yüzde 73’ü erkek, yüzde 6’sı kadın. Bu rakam Türkiye ortalamasının yüzde 11 oranında altında. Bu bir bütün olarak istihdam da geri plandayız. Bu tarz çalışmaları raporları, Mersin de, Türkiye’de önüne alıp değerlendirmeli.
Mersin’de kadın muhtar sayımızda artış var ancak bunlar yeterli değil. Eşit temsiliyetin olduğu her alanda kadınlar kendilerini daha rahat idare edebilirler.
KADINLAR İÇİN YERELDE ÇOK DAHA FAZLA ŞEY YAPILABİLİR
SORU: Merkezi hükümetten beklenen çok şey var ama orada mekanizma ağrı işliyor. Yerel yönetimlerde ise süreç daha hızlı işleyebiliyor. Kadınlar adına ilk kıvılcımın yerelden başlaması çok daha kolay değil midir?
Ç. GÖKSOY: Kesinlikle öyle. Yerel yönetimler toplumun inşasının en büyük ayaklarından bir tanesi. Kadınların da gidip rahatlıkla kendilerini ifade edebilecekleri alanlar olmalılar. Örneğin kadın danışma merkezleri, şiddet ile ilgili hatların olması, personel alımlarında kadınlara öncelik tanınması, kadın yaşam alanı yani sığınma evlerinin oluşabilmesi gibi kadına ait bir çok proje geliştirilerek, kadın kuruluşları ile yapılabilecek çok şey var. Aslında çok kolay ama bir o kadar da kendilerince zorlaştırdıkları bir alana dönüşüyor. Bunu çok anlayamıyoruz ama.
Örneğin belediyelerde kadın müdürlükleri ya da kadın eşitlik birimleri neden olmaz? Neden bu kadar ihtiyaç duyulmaz ki birbirimize? Toplumsal cinsiyet rolleri o kadar çok içimize işlemiş ki, bu durum kadını toplumda görünür olma noktasında geriye itiyor, erkeğin de ev içindeki yapılması gereken görevler açısından geriye itiyor.
TOPLUMSAL CİNSİYETİ ORTADAN KALDIRABİLMEMİZ İÇİN 257 YILA İHTİYACIMIZ VAR!
SORU: Sivil toplum kuruluşlarının burada itici güç olması gerekmiyor mu?
Ç. GÖKSOY: Gerçekten olmalı ki; artık toplumsal olarak bu yarayı bitirebilmenin yollarını aramalıyız. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dair 2020 küresel Cinsiyet Açığı raporuna göre; toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırabilmemiz için 257 yıla ihtiyacımız var! Yani ne bizim torunlarımız, ne de onların torunlarını bunu görme imkanı yok. Ama bu süreyi minimalize edebilmek bizim elimizde. Şimdiden başlarsak bu süreyi öne çekebiliriz.
Biz bu toplumun yüzde 52’sinioluşturan bir cins kimliğine sahip değil miyiz? Neden bizi sadece kavramlar içerisine sığdırılıp bırakıyorlar? Yüzde 52’nin gerekliliklerinin gerçekleştirilmesi sağlanmalı. Eğer ben çalışmak istiyorsam kendi çocuğumu çalıştığım iş yerinde kreşe bırakabilmeli, emzirme ihtiyacını karşılayabilmeliyim. Kadın olarak benim ilerleyebilmem çini toplumsal alanda yer açılması gerekiyor, bu da cinsiyetçi yaklaşımların bir an önce gitmesi ile gerekir. Toplumsal cinsiyet rolleri ortadan kalktığı zaman kadınlar olarak gerçekten çok ciddi anlamda ilerleme kat edeceğimizi düşünüyoruz.
“KADIN YARDIMA MUHTAÇ GİBİ GÖSTERİLİYOR”
SORU: Yerel yönetimlerin yaptıkları yardımlarda öne çıkartılan grup hep kadınlar. Neden? Bu önlenmeli mi?
Ç. GÖKSOY: Sosyal yardımlaşma sadece kadınların ihtiyacı gibi gösteriliyor. Kadın toplumda ihtiyaç temelli bir varlık olarak gösteriliyor. Eğer kadın oraya teşvik ediliyor ve oraya mahkum kalmışsa bu durum politik açıdan ne kadar geride olduğumuzun da göstergesidir. Yerel yönetimler olarak sadece kent kart vermek ya da gıda yardımı yapmak yetmiyor. Ondan ziyade kendini ifade edebileceği iş alanları yaratabilir. En azından kendi kazandığı ile ihtiyaçlarını karşılayabilmeli. Ama bütçeleme boyutuna gelindiğinde kadınlar çok rahatlıkla bütçe dışı bırakılıyor.
KADINLARA AYRILAN BÜTÇE NEDEN DÜŞÜK?
SORU: Kadına yönelik bütçe harcamaları çok düşük kalıyor. Neden? Bunlar çok büyük kaynak gerektiren konular mı?
Ç. GÖKSOY: Aslında değil. Kadınlar evde bile yaptıkları herhangi bir ürünü satabilerek ekonomilerine katkı sağlayabiliyorlar.
Aslında kadının doğasında var üretkenlik, yaratıcılık. İlk insanlık var olduğunda bile kadın analitik zeka ve duygusal zekası ile doğa ve ekoloji ile iç içe. Ancak bugün üretimden koparılıyor, yaşam alanlarından yani yeşil alanlardan, parklardan geriye itiliyor. Komşuluk ilişkilerinde bile artık kısıtlamalar var. Bu kadar çok kadınlar soyutlanıyor. Eğitimde açık öğretim oranları her geçen gün artıyor.
“BİZ BU YOLDA BİRLİKTE YÜRÜMEK İSTİYORUZ”
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
Ç. GKÖSOY: Derneğimize isim ararken mimoza çiçeğinin anlam bizi çok cezp etti çünkü; diriliş, umut, sevgi ve ışıktı aslında çıkış amacımız. Çıktığımız bu yolda kadın arkadaşlarımıza, birbirimize ihtiyacımız var. Güçlü ve kararlı kadınlar olarak birlikte yürüyebilmenin yolları var ve biz bu yolda birlikte yürümek istiyoruz.