AYŞENUR ÖNAL
Türkiye’de yerel basında maddi ve siyasi baskılar ile gazetecilik yapmak zaten zorken bir de kadın gazeteci olarak çalışmanın zorlukları gözler önüne serildi. Medya Araştırmaları Derneği (MEDAR) Etkiniz’in desteğiyle birlikte, yerel medyada faaliyetlerini sürdüren kadın gazetecilerin mesleki tecrübelerini inceleyen “Yerel Medyada Kadın Gazeteci Olmak: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” isimli bir kalitatif (nitel) araştırma gerçekleştirdi.
2020 yılını Temmuz ayında başlayan ve 3 ay süren araştırma sırasında aralarında Mersin’inde olduğu 30 kadın gazeteci ile görüşmeler yapıldı. Mülakatlardan elde edilen veriler ışığında yerel medyadaki kadın gazetecilerin mesleki durum tespiti (çalışma koşulları, mesleki donanım ve gelişim imkanları) ve ihtiyaç analizini (karşılaştıkları cinsiyet temelli ayrımcılıklar, engeller ve mesleki gereksinimleri) içeren bir rapor oluşturuldu.
KADIN GAZETECİLER YEREL BASINDA YOK SAYILIYOR!
Yerel medyadaki kadın gazetecilerin sorunlarına yönelik çözüm önerilerinin de yer aldığı kapsamlı araştırma rapordan öne çıkan bulgular şu şekilde: "Ele alınan bulgular yerel medya kurumlarında yaşanan finansal sorunların kadın gazetecilerin çalışma koşullarını ağırlaştırdığını ve “yetersiz maaş, eksik kadro ve yetersiz çalışan sayısı, orantısız iş yükü, yasal sınırı aşan mesai saatleri, teknik donanım ve ekipman eksikliği” gibi sorunlar yarattığını ortaya koyuyor.
Yerel medya kurumlarındaki ağır çalışma koşulları ve cinsiyetçi istihdam kadın gazetecilerin mesleki gelişimlerini engelliyor. Bu çalışma koşulları altında mesleki faaliyet ve gelişimlerini sürdürmekte zorlanan kadın gazeteciler, ayrıca sektöre giriş ve işe alım sırasında da cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşılıyor. Raporda yer alan ifadelere göre, yerel medyadaki çoğu kurum kadın gazeteciler özelinde ‘Evlenir, çocuk sahibi olur, çalışamaz’, ‘Geç saate kadar mesaiye kalamaz’, ‘Sahada her yere habere gidemez’ vb. sebepler göstererek işe alım sırasında erkek adaylara öncelik veriyor.
Bunların yanı sıra, rapor bulguları yerel medyada çalışan kadın gazetecilerin sıklıkla “mobbing, haksız işten çıkarma, maaş kesintisi, terfi eksikliği” gibi mesleki hak ihlallerine uğradığını gösteriyor. Yerel medya üzerindeki ekonomik, siyasi ve toplumsal baskılar kadın gazetecilerin habercilik faaliyetlerini olumsuz etkiliyor. Yerel medya kurumlarının ana finansman kaynağı genellikle kamu kurumlarından alınan resmi ilanlar ve ticari reklam gelirlerinden oluşuyor. Araştırma sonuçlarına göre, kamu kurumları ve siyasi/ekonomik yerel aktörlerle kurulan bu ticari ilişki yerel medya kurumları ve yerel gazetecilerin haber üretim süreçlerini dış baskılara açık hale getiriyor ve sansür ve otosansür pratiğinin yaygınlaşmasına yol açıyor.
KADINLAR DIŞLANMA İLE MÜCADELE EDİYOR
Bulgular yerel gazeteciler üzerindeki bu baskıların deneyimlenme biçimlerinde, cinsiyet temelli farklılıklar olabileceğine işaret ediyor. Görüşülen gazeteciler, yereldeki baskıların toplumsal cinsiyet temelinde şekillendiğini ve kişisel yaşamlarına dair ayrıntılar üzerinden (örneğin; dış görünüş, özel hayat, siyasi görüş vb.) toplumsal baskılarla karşılaştığını doğruluyor. Kadın gazeteciler erkek meslektaşlarına göre bu baskılarla daha sık karşılaştıklarını ve daha kolay hedef gösterildiklerini düşünüyor. Yerel medyada kadın gazeteciler saha görevleri için yetersiz bulunuyor, mesleki küçümsenme ve dışlanma ile mücadele ediyor.
“ASGARİ ÜCRETE MAHKUMSUN”
Mersinli kadın gazetecinin sahadaki gözlemleri ise şu şekilde;
“Yerel medya kurumları belediyeler, kamu kurumlarının desteğiyle, resmi ilanlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Ama bunun gazeteciye hiç katkısı yok. Tam tersine kurumlar küçülüyor, 5 kişinin yapacağı işi 1 kişi yapıyor ve geriye kalan 4 kişi işsiz kalıyor. Çalışırsanız da asgari ücrete mahkûm ediliyorsunuz. Bunun yanında da hayatınızı idame ettirmek için ek işe başlıyorsunuz. Yerelde gazetecilik asgari ücrete mahkûm olduğunuz, neredeyse günde 18 saat bilfiil çalıştığınız ama 24 saat telefonunuzun açık olması gereken; çaycılığından, temizlikçiliğinden, şoförlüğüne kadar kurumdaki her zihinsel ve fiziksel işçiliği yürüttüğünüz bir iş.
“OTOSANSÜR UYGULUYORSUN”
Valilikle ya da emniyetle ilgili bir haber yaptığınızda yazdığınız her şey satır satır, kelime kelime takip ediliyor ve ‘yasal süreç başlatılır’ diye dönüş yapılıyor, sürekli tehdit ve baskı altında kalıyorsunuz. Bu artık olağan bir şey haline geldi. Bir noktadan sonra zaten kendiniz otosansür uygulamaya başlıyorsunuz. Sahadayken asayiş, adliye ya da toplumsal kitle hareketleriyle ilgili haberlerde siz önerilmiyorsunuz çünkü ‘Kadınsın, itilirsin, kakılırsın...’, ‘Oradan haber çıkaramazsın!’, ‘Ağlayarak geri dönersin!’ bakış açısı var.
KADINLARA GELEN ELEŞTİRİ: “SEN KADINSIN, NE ANLARSIN!”
Kılık kıyafetiniz, duruşunuz hatta kahkahanız üzerinden bile yargılanıyorsunuz(...) Bir erkek meslektaşınızın görev sırasında rahatlıkla sergilediği bir hareketi siz sergilediğinizde çok farklı bir anlam kazanıyor. Bir basın açıklamasına, eyleme ya da bir toplantıya habere gittiğinizde bir ruj sürmüşseniz, biraz bakımlı gözüküyorsanız siz oraya gazeteci olarak habere değil de bir ‘kadın olarak’ gezmeye gelmişsiniz gibi aşağılayıcı, ötekileştirici, mesleki dışlanmaya sebep olan bir tavır takınılıyor.
Sosyal medya üzerinden gelen yorumlarda ya da hesabınıza atılan mesajlarda kadın olmanız üzerinden hakarete maruz kalıyorsunuz: ‘Sen kadınsın, ne anlarsın! Bu senin konuşabileceğin, anlayabileceğin bir konu değil’. ‘Kadın daha yumuşak başlı olmalı bu kadar sert konuşamaz, eleştiremez.’ baskısı dayatılıyor.