Haber Merkezi
Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği ve Mazlumder Adana Şubesi, Kürdistan Bölgesel Yönetiminden Mersin’e gelen ve burada saldırıya uğrayan Muştaq Mahmood Kareem ile ailesine ilişkin hazırladıkları raporu Diyarbakır’da bulunan Adli Yardım Hizmet bürosunda yapılan basın açıklaması ile kamuoyuna paylaşıldı. Raporu Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren okudu.
"AİLE SALDIRI, HAKARET VE IRKÇI SÖYLEMLERE MARUZ KALDI"
“Musthtaq Mahmood Kareem, eşi ve 3 çocuğuyla birlikte bayram tatili için Antalya’nın Alanya ilçesinde geçirmek üzere 13 Nisan Erbil’den şahsi araçları ile Türkiye’ye geldiklerini belirten Eren, “Kareem Ailesi seyir halindeyken Mersin ili Bozyazı ilçesi Gözsüzce mahallesi Sırtlan mevkiinde trafikte yaşanan problem sonrasında, hayati tehlike oluşturacak şekilde fiziki saldırıya uğramış, ırkçı söylemlere maruz kalmıştır. Görgü tanığı tarafından saldırının görüntü kaydı alınmış, mağdur ve ailesi olay yerinden uzaklaştırılarak Tekeli Jandarma Komutanlığı’na bilgi verilmiş ve Anamur Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştır. Görgü tanığı fiziki saldırı, hakaret ve ırkçı söylemlere ilişkin ifade vermiş, ayrıca görüntü kaydını adli kolluğa teslim ettiği de ifade tutanağında belirtilmiştir. Anamur Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapılan görüşmede ‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik’, ‘Kasten Öldürmeye Teşebbüs’, ‘Hakaret’, ‘Basit Yaralama’ suçlamalarından üç soruşturma yürütüldüğü bilgisi alınmıştır” dedi.
POLİSTEN "SEN BİZİM TOPRAKLARIMIZDA NE YAPTIĞINI SANIYORSUN?" SORUSU
Mağdur aile ile Anamur Devlet Hastanes'inde gerçekleşen görüşmede Musthtaq Mahmood Kareem’in eşi ve üç çocuğuyla yoğun bakım servisinde bir odada olduklarını belirten Eren, “ Çocuklarının büyük bir korku yaşadıkları ve hala olayın şokunda oldukları, aynı zamanda tahkikatı yürüten Tekeli Jandarma Komutanlığı’na bağlı kolluk görevlilerinin de yanlarında oldukları görülmüştür. Mağdur Musthtaq Mahmood Karem bizden vekalet talep ettiğinin belirtilmesi üzerine, adli kolluk görevlileri, yeminli tercüman ve mağdur şahıs tarafından tutanak tutularak vekalet ilişkisi kurulmuştur. Müşteki şahıs alınan ifadesinde, başının arka kısmına taş ile vurulduğunu, yere düştükten sonra bariyerlere tutunduğunu, saldırganların kendisini uçurumdan atmak istediklerini, yeterince Türkçe bilmemesi ve baygınlık geçirmesi nedeniyle kendisine yönelik tehdit ve hakaretlerden sadece ‘Burası Anadolu toprağı burası Türkiye sen bizim topraklarımızda ne yaptığını sanıyorsun’ cümlesini anladığını, diğer söylenenleri anlamadığı belirtmiştir” dedi.
13 YAŞINDAKİ ÇOCUK SUÇLU GÖRÜLMÜŞ
Saat 18.30 sıralarında mağdur şahısın polislerce hastaneden çıkartılarak vekillerinin bilgisi olmaksızın bilinmeyen bir yere götürüldüğünü belirten Eren, “Anamur Cumhuriyet Savcılığı şüphelilerin şikayeti üzerine Musthtaq Mahmood Kareem’in 13 yaşındaki oğlu Moohammed Mustaq Mahmood’un zorunlu müdaflik sistemi kapsamında ‘Suça Sürüklenen Çocuk’ sıfatıyla ifadesini almıştır” dedi.
3 ŞÜPHELİYE "KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS" SUÇLAMSI
3 şüphelinin Anamur Başsavcılığı tarafından ifadelerinin alınmasından sonra Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildiğini belirten Eren, “Anamur Cumhuriyet Savcılığı her ne kadar şüpheliler hakkında 'Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik', ‘Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs’ ve Mala Zarar Verme' suçlarından soruşturma açmış ise de Anamur Sulh Ceza Hakimliğince iki şahıs hakkında ‘Kasten adam Öldürmeye Teşebbüs’ suçundan tutuklama kararı vermiştir” dedi.
İŞTE TESPİTLER
Eren, hazırlanan raporda heyetin tespitleri söyle sıraladı; “Mersin ili Bozyazı ilçesi Gözsüzce mahallesinde özel araç ile mağdur Musthtaq Mahmood Kareem’in eşi ve 3 çocuğuyla birlikte seyir halindeyken trafikte yaşanan sıkıntı sonrasında şüpheli şahıslarca mağdurun aracının önü kesildiği, mağdur anlatımından anlaşılmıştır.
Şüphelilerce mağdurun başının arkasına taş ile vurulduğu, yerde sürüklendiği, uçurumdan atılmak istenildiği ve öldü sanılarak saldırganların olay yerini terk ettikleri mağdur, görgü tanığının beyanı ve görüntü kayıtlarından anlaşılmıştır.
Mağdurun ve görgü tanığının beyanları incelendiğinde, mağdurun ve ailesinin Arap ve Kürt kimliğine yönelik hakaretlerde bulunulduğu mağdur ve tanık ifadelerinden anlaşılmaktadır.
Olayın meydana geldiği yer jandarma bölgesidir. Adli kolluk olarak jandarma görevli olmasına rağmen Anamur İlçe Emniyet Müdürü ve görevli polis memurlarınca, görev ve yetki sınırları dışına çıkarak mağdur ile telkin ve yönlendirmeye dayalı avukat olmaksızın görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
İlçe Emniyet Müdürü tarafından heyetimiz üyesi avukatlar ile yapılan görüşmelerde olayın maddi hasarlı trafik kazası olduğu, olayın başka yöne çekilmemesi gerektiği, savcılığın yürüttüğü tahkikat kapsamında yapılan suç nitelemesinin bir öneminin olmadığı, görgü tanığının ifadesine itibar edilemeyeceği belirtilmiştir.
İlçe Emniyet Müdürü ile bu görüşme esnasında Anamur Kaymakamı’nın hastaneye geldiği heyetimizce görülmüştür(Gelen kişinin Anamur Kaymakamı olduğu İlçe Emniyet Müdürü tarafından söylenmiştir).
Mağdur ifadesinde saldırganların kendisine yönelik “Burası Anadolu toprağı burası Türkiye sen bizim topraklarımızda ne yaptığını sanıyorsun” dediğini anladığını, başkaca sözlerin sarf edildiğini ancak daha fazla Türkçe bilmediği için anlamadığını ve baygınlık geçirdiğini ifade etmiştir. Görgü tanığı beyanında, Kürt ve Arap kimliğine yönelik ırkçı hakaretlerde bulunulduğunu belirtmiştir. Görgü tanığının ifadesi ve rızaen teslim ettiği görüntü kayıtları ile mağdur ifadesi incelendiğinde anlatımların uyumlu olduğu, mağdura yönelik fiziki saldırı ve ırkçı söylemlerde bulunulduğu hususunda heyetimizde kanaat oluşmuştur. Kaldı ki, Anamur Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik(TCK madde 215)’, ‘Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs(TCK madde 81 ve 35)’ ve ‘Mala Zarar Verme(TCK 151. Madde)’ suçlarından soruşturma açılmış ve iki şüpheli tutuklanmıştır.
Savcılık ve Sulh Ceza Hakimliği’nin kararlarının ve mevcut delil durumunun aksine, adli kolluk olarak görevli olmayan İlçe Emniyet Müdürü ve polis amirleri tarafından ırkçı söylemlerin bulunmadığı yönünde algı yaratılmaya çalışılmış ve bu şekilde soruşturma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüste bulunulduğu hususunda kanaate ulaşılmıştır.
Mağdur aynı polis memurlarınca vekillerinin bilgisi olmaksızın hastaneden alınarak bilinmeyen bir yere götürülmüştür.
Mağdur tarafından ailesinin talebi doğrultusunda avukatlıklarını üstlenen Av. Nahit Eren ve Av. Mehdi Özdemir dışında bir avukatın kendisini temsil etmesine mağdur tarafından daha sonra dile getirilmiş olması olay örgüsü gözetildiğinde hukuka aykırı görüşmeler, telkin ve yönlendirmeler neticesinde oluştuğu, soruşturma dosyasını etkilemeye çalışıldığını açıkça ortaya koymaktadır.
ANAMUR KAYMAKAMI VE EMNİYETİNE; YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜSTE BULUNULDU İDDİASI
Eren, hazırladıkları raporun sonuç ve önerilerini şu şekilde sıraladı: “Mağdurların ırkçı söylemler ve fiziki saldırıya maruz kaldıkları, mağdurların Irak Federal Kürt Bölgesinden ve Kürt olmalarından dolayı nefret suçuna maruz kaldıkları, adli kolluk olarak görevli bulunmayan Anamur İlçe Emniyet Müdürü, Kaymakamı ve polis yetkililerinin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüste bulunulması, mağdurla görev ve yetkileri dışında olunmasına karşın görüşme, telkin ve yönlendirme bulunulması hususunda adli ve idari soruşturma yürütülmesi, nefret suçu ve siyasi saiklerle farklı kimliklere yönelen tehdit ve hakaretlere ilişkin TCK’nın 122. Maddesi değiştirilmek kaydıyla, yasal mevzuatın oluşturulması, Türkiye’nin ulusal ve taraf olduğu uluslararası yükümlüklerine tam ve eksiksiz olarak uyması, bu konuda yargı ve idari mercilerin belirtilen hususlara riayet etmesi heyetimizce önerilmektedir”.