“SAVAŞ ÇATIŞMA DEĞİL, TOPLUMSAL BARIŞ VE ÇÖZÜM ZAMANI”
18 Haziran 2021 Cuma 17:48
Dünya Mülteci Haftasında, sürgün ve zorla yerinden edilme uygulamalarına tepki gösteren Çukurova Göç ve Mülteci Araştırma İzleme Derneği, “Kürt sorunu adil, demokratik ve barışçıl yollarla çözüme kavuşturulmalı, savaş politikalarından vazgeçilerek Anadolu ve Mezopotamya halklarının birlikte yaşadığı bu kadim coğrafyada savaş değil barış ve uzlaşma hakim olmalıdır. Zorla yerinden edilme bir insanlık suçudur!” çağrısı yaptı.
Hediye Eroğlu
Sığınmacıların tercihlerinde öne çıkan iller arasında yer alan Mersin’de, 14-21 Haziran Göç ve Mücadele Haftası ile 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü, farkındalık etkinliklerine sahne oluyor.
Çukurova Göç ve Mülteci Araştırma İzleme Derneği de bir basın açıklaması yaparak, hafta kapsamında mültecilerin sorunlarına ve taleplerine dikkat çekti.
Dernek binasında basın açıklaması yapan Selahattin Güvenç, “Savaş çatışma değil, toplumsal barış ve çözüm zamanı” çağrısı yaptı.
ŞARK ISLAHAT PLANI 87. YILINDA
14 Haziran 1934 tarihli Mecburi İskân Yasası Şark Islahat Planı’nın yasal dayanağı olarak 87’inci yıl önce yürürlüğe girdiğini anımsatan Güvenç, “Planla başlayan ve günümüze kadar süren güvenlik eksenli uygulamalar, Kürt sorununun demokratik çözümü yerine dönemsel süreçlere bağlı olarak zaman zaman ılımlı mesajlar verilmiş olsa da esas olarak çatışmalı süreç hep devam etmiştir. Toplumun büyük bir kesiminde sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik travmalara ve tahribatlara yol açmıştır. 90’li yılarda 4 binden fazla yerleşim yeri tamamen yada kısmen boşaltılmış, milyonlarca insan zorla yerinden yurdundan edilmiştir. Kendi ana topraklarından üretici durumda olurken, şehirlerin varoşlarına savrulmuş, işsizlik, yoksullukla birlikte tüketici duruma düşürülmüştür” dedi.
BUGÜN KENTLERDE YAŞANAN SORUNLAR ZORLA GÖÇÜN ESERİ
Bugün kentlerde yaşanan yoksulluğun, sosyal ve toplumsal sorunların, kültür çatışmalarının kaynağı ve sebebinin o yıllarda yaşanan zorla göçertmeler olduğunu vurgulayan Başkan Güvenç, zorla yerlerinden edilen milyonlarca insanın, hiç tanımadıkları bölgelere gittiğini, yabancı oldukları kültürlere maruz kalarak, anadillerinden farklı bir dili öğrenmek zorunda bırakıldığını söyledi.
“Kendi dilinden ve kültüründen koparılan bu insanlar kimliksizleştirilme, yozlaştırılma ve kültürel asimilasyona maruz bırakılmışlardır” diyen Çukurova Göç ve Mülteci Araştırma İzleme Derneği Başkanı Selahattin Güvenç, “1990 yılarda köylerin boşaltılması sonucun da bölge kentlerine göç eden bölge halkı 2015 yılı Çökertme Planı adı altında yeniden çatışmalı süreçte başta Sur, Cizre, Nusaybin olmak üzere bölgede birçok ilçe ve şehir merkezi büyük bir yıkımla yüz yüze kalmıştır.
BİR MİLYON İNSAN İKİNCİ KEZ YERİNDEN EDİLDİ
Yüzlerce insanın yaşamına mal olan bu çatışmalı süreçte bir milyon insan ikinci kez zorla yerinden edilmiştir. Aynı şekilde 1990’lı yıllarda Şırnak ve Hakkari illerinin sınır köylerinin boşaltılması ve yakılması sonucu on binlerce Türkiye vatandaşı Kürt başta mahmur olmak üzere Irak Kürdistan bölgesine göç etmek zorunda kalmıştır.
Göçe zorlanan insanlar yıllardır bu bölgede yaşamaya tutunmaktadırlar. Sivil insanların yaşadığı mülteci kampına Türkiye ve Irak devletinin havadan ve karadan yapılan saldırı uluslararası mülteci hukukuna ve evrensel insan haklarına aykırıdır” diye konuştu.
SIĞINMACILAR PAZARLIK KOZU OLDU
BM'nin raporlarına göre dünya genelinde yaklaşık 80 milyon insanın mülteci konumunda olduğunun da altını çizen Güvenç, mülteci sorununun ülkemizde de yakıcı bir sorun haline geldiğini işaret etti.
Yaklaşık 10 yıldır devam eden Suriye’deki savaş sonucu milyonlarca mültecinin ülkelerini terk edip başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok yerine sığınmak zorunda kaldığını aktaran Selahattin Güvenç, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bu göç sırasında on binlerce mülteci sığınmacı göç yollarında, denizlerde yaşamını yitirmiştir. Mülteciler, gittikleri ülkelerde insanlık dışı muamelelere maruz kalmış, ayrımcılığa, istismara uğramış, yok sayılarak statüsüz bırakılmışlardır. En kötüsü başta AB olmak özere Uluslararası emperyalist ülkeler Mültecileri Sığınmacıları politik malzeme olarak pazarlık konusu yapmışlardır.
Başta Cenevre Sözleşmesi olmak üzere uluslararası birçok sözleşmede göçmen ve mülteci hakları kalın çizgilerle belirtilmiş ve uluslararası hukukun güvencesi altına alınmıştır. Türkiye başta olmak üzere bu sözleşmelere taraf olan devletler, hukuksal sorumluluklarını yerine getirmemektir.
Dünya Mülteci haftasına girdiğimiz şu günlerde, Göç Araştırma Platformumuzun ilan ettiği 14-21 Haziran Göçle Mücadele Haftası ve 20 Haziran Dünya Mülteciler günü vesilesiyle kamuoyuna göç ve mülteci konusunda duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Şark Islahat Plan ile başlayan ve hala devam eden sürgün ve zorla yerinden edilme uygulamalarını unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Kürt sorunu adil, demokratik ve barışçıl yollarla çözüme kavuşturulmalı, savaş politikalarından vazgeçilerek Anadolu ve Mezopotamya halklarının birlikte yaşadığı bu kadim coğrafyada savaş değil barış ve uzlaşma hakim olmalıdır. Zorla yerinden edilme bir insanlık suçudur!”.