HEDİYE EROĞLU
Ülke genelinde meydana gelen sel felaketleri ile gözler kış ayları öncesi Mersin’deki derelere çevrildi.
Mersin’de 2016 yılı Aralık ayında bir günde metrekareye düşen yağmurun 125 kiloyu aşması ile sel felaketi yaşandı. Uzmanlar kentte 15 yıldır bu kadar şiddetli yağmur görülmediğin açıklarken Toroslar ilçesine bağlı Yalınayak mahallesinde sel sularına kapılan 30 yaşlarında bir kadın ile bir erkek boğularak yaşamını yitirdi. Vatandaşlar otomobillerinin içinde mahsur kaldı. 7 ilçede okullar 1 gün süreyle tatil edildi.
Aradan geçen yıllarda Çavuşlu ve Yalınayak Derelerinin bazı kısımlarının üstü açılarak ıslah çalışmaları yapılsa da uzmanlarca bu çalışmalar yeterli düzeyde gerçekleşmedi.
Kaybolan dereler, plansız şehirleşme ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri afetler can almaya devam ederken birkaç yıl önce yaşadığı selin izleri hala silinemeyen Mersin’e; “En kötüsüne hazır olmalıyız!” uyarısı geldi.
“KAÇINILMAZ SON YAŞANIYOR”
Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir Bölge Planlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Cenap Yoloğlu, afet olarak açıklanan yaşanan olayların, dere yataklarının imara açılması ile ilgili kaçınılmaz son olduğunu dile getirdi.
Normalde bu tür dere yatakları ile ilgili ilgilenen kurumlarımız var, Devlet Su İşleri (DSİ) gibi. Bu kurumlar düzenli olarak derelerdeki su rejimi ile ilgili bilgi ve veri toplar, ölçüm yaparlar. Derelerdeki su seviyesini takip ederler. Bu veriler ışığında yaşanmış veya yaşanabilecek olayların büyüklüğü belirlenebilir ve bu da önlem alınmasını sağlar.
Örneğin Türkiye’de gerçekleşmiş en yüksek deprem şiddetini biliyoruz ve böyle bir deprem sonucu yaşanabilecekleri hesaplayabiliyoruz. Sel için de benzer ölçüm çalışmaları, veriler önlem için yol haritası çizilmesini sağlar.
“GÖZÜNÜZÜN GÖRDÜĞÜNE GÖRE DEĞİL BİLİMSEL VERİLERE GÖRE ÖNLEM ALINMALI”
Ancak bilimsel verilere göre değil, gözünüzün gördüğü suyun akışına göre düzenleme yaparsanız, gün gelir olağanüstü yağış rejimi olduğu uzaman gözünüzle gördüğünüze göre verdiğiniz karar sonucu her şey alt üst olur. Üstelik artık günümüzde bir de küresel ısınma diye bir faktör var. Yani bu tür afetlere, yaşanabilecek felaketlere karşı gözünüzün gördüğüne göre değil bilimsel verilere göre önlem alınmalı” diye konuştu.
“ALTYAPI YETERSİZLİĞİ ÇOK CİDDİ HANDİKAPLARA YOL AÇABİLİR”
Ayrıca kentlerdeki altyapının da ileriki zamanlarda çok ciddi handikaplara yol açabileceğini işaret eden Ali Cenap Yoloğlu, bu konuda şehir planlamalarında ki ciddi eksiklik ve yanlışlara dikkat çekti.
Şehir planlamalarının belli oranlara, ölçümlere göre yapıldığını ancak iklim değişikliğinin bu durumu alt üst ettiğini ifade eden Yoloğlu, “Örneğin bir yılda yağacak yağmur bir günde yağabiliyor. Bu da ani su baskınlarına ve altyapıda kapasite yetersizliğine neden açabiliyor.
Sel haberleri ile birlikte genellikle kırsal kesimlerdeki dere ataklarına yoğunlaşıldığını ancak ileride dere yatağı olmasa bile çok yoğun yağış olduğu zaman kentlerde de çok sıkıntı yaşanabileceğini söyleyen Ali Cenap Yoloğlu, “Çünkü altyapının bir kapasitesi var. Ve yaşanabilecek olumsuzluklar çok büyük kitlelerin yaşamını çok ciddi oranda etkileyecek boyutta olabilir.
“BİLİMİ GÖRMEZDEN GELDİKÇE, DAHA ÇOK BEDEL ÖDÜYOR OLACAĞIZ”
Konu en nihayetinde nereye dayanıyor; Bilimin bize gösterdiği bazı göstergeler var. Şehir planlaması ile ilgili veriler görmezden gelindiği sürece bunun sonuçları karşımıza çıkacak.
Her karşımıza çıktığı durumda da daha çok bedel ödüyor olacağız. Yakın zamanlarda yaşadıklarımız da bunun göstergesi. Umarım daha kötü bedeller ödemeyiz” dedi.
“BİRİLERİ BUNUN BEDELİNİ ÖDEYECEK Kİ DİĞER İNSANLAR ÖNLEM ALSIN”
Yaşanan afetler sonrası konunun sadece müteahhitlerin dere yataklarına ev yapmasına bağlanmasını da değerlendiren Ali Cenap Yoloğlu, şunları söyledi; “Türkiye’de bir müteahhidin her hangi kurumdan izin almadan iş yapması mümkün mü? Müteahhit belediyeden inşaat ruhsatı alıyor ve birileri de bunu onaylıyor.
Örneğin bugün sel felaketinin olduğu bölgede imar planlarının değişikliğini onaylayan belediye meclis üyeleri veya yapılaşmaya yol açacak olan onayı veren kurumlar veya şehir plancısı hakkında meslek kuruluşları veya yargı birimleri etik, ahlaki ve adli bir soruşturma yapacak mı? Yapmayacak. ‘Doğa felaketi’ denilecek ve unutulup gidilecek. Cezai yaptırımlar olmadığı sürece bu tip işlere meyilli insanların önünü açmış olacaksınız. Göz korkutacak emsal oluşturamadığımız için yaşananları herkes unutacak. Cezai yaptırım olması lazım. Birileri bunun bedelini ödeyecek ki diğer insanlar önlem alsın.
“EN KÖTÜ SENARYOYA HAZIR OLMALIYIZ”
Mersin’de örneğin 2016’da yaşanan sel felaketinden sonra kuru dere yataklarının düzenlenmesi ile ilgili çalışmalar gündeme gelmişti. Bunlar ileride olabilecek riskleri azaltmak adına çok faydalı.
Ama iklim değişikliğinin etkilerine yönelik olarak görülmemiş ama görülme olasılığı olan daha büyük ölçekli, bir anda bir yıllık yağışın olabilmesi ile ilgili daha derinlemesine çalışmalar yapılması lazım. Olay olup bittikten sonra onun tartışmasını yapmanın bizim yaşamımıza katkısı olmuyor. Önemli olan yaşanmadan olabilecek senaryoları bilip, hazırlık yapmak. Bilgi üretmek adına konuşmak önemli ama asıl mesele afet olmadan önce değerlendirme ve hazırlık yapmak. Mersin genelinde bazı senaryolar geliştirip olabilecek risklere yönelik değerlendirme yapılabilecek çalışmalardır. Bunlar gelecekteki tehlikeleri hafifletmek adına hayat kurtarıcı olabilir.
“AKADEMİ ENGELLENİYOR”
Öte yandan ne yazık ki hükümetin yaygın bir anlayışın var; özellikle kendisinin yapmak istediği projeleri engelleyecek veya desteklemeyecek çalışmalar hiçbir zaman dikkate alınmıyor. Aynı şey depremde de, selde de yangında da söz konusu. Hükümet sadece kendisini destekleyecek akademik çalışmalara geçit veriyor. Paralellik meselesi her yerde var, akademide de var. Bu da çözümü zorlaştırıyor”.