Mersin’de 39 dağ keçisinin ihaleyle avlanması ile ilgili itirazda Danıştay’ın kararı beklenirken Mersin Vegan İnsiyatifi yaban hayvanlarının zevk uğruna öldürülmemesi için eylem yaparak “Hayvan katliamına izin vermeyin” çağrısı yaptı.
Hediye Eroğlu
Tarım ve Orman Bakanlığı 2.7.12. ve 15. Bölge Müdürlükleri tarafından Mayıs ayında açılan ihalelerde, aralarında Mersin’in de olduğu 12 ilde toplamda 115 adet yaban keçisi, dağ keçisi, kızılgeyik ve karacanın avlanması için harekete geçti.
İhale kapsamında Mersin’de; Çamlıyayla Cehennem Deresi, Tarsus Kadıncık Vadisi, Hopur, Topaşır, Mut Kesteldağı, Gülnar Azıtepe, Silifke Kırtıl, Cılbayır, Hisar-Gedik Dağı ve Seyranlık kesiminde 39 yaban keçisinin avlanmasına yönelik ihaleye hayvan severlerden tepki yağdı.
İhalenin iptali için Mersin Barosu da harekete geçti ve Mersin Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak dava reddedilmesi üzerine üst mahkemeye taşındı. Devam eden yargı süreci kapsamında Danıştay kararı beklenirken, Mersin Vegan İnsiyatifi yaban hayvanlarının zevk uğruna öldürülmemesi için eylem yaptı. Mersin Pozcu GMK üzerinde toplanan Vegan İnsiyatifi üyeleri ‘Mersin’de 39 dağ keçisinin katledilmesi için yapılan ihale iptal edilsin”, ‘Avlar yasaklansın’, ‘#avcinayettir’ şeklinde pankart ile ‘Yaşam hakkının ihalesi olmaz’,’İnsana, hayvana, gezegene özgürlük’ dövizleri açtı. Veganlar; ‘avcılığı değil, yaşamı savun’, ‘katliama dur de, yaşamı savun’,’ihaleyi iptal et yaşamı savun’ sloganları attı. Mersin Barosu Hayvan Hakları Komisyon Başkanı Bilgehan Taha Solak’ta eyleme katılarak destek verdi.
Vegan İnsiyatifi adına açıklama yapan Elmas Kara, Tarım ve Orman Bakanlığı 7. Bölge Müdürlüğü Mersin Şube Müdürlüğünce, Mersin Bölgesinde yaşayan 39 yaban keçisinin katledilmesi için yapılan 01/06/2021 tarihli ihalelerin iptali istemiyle açılan davada; davanın kısmen esastan reddi gerçekleşti. Yani hayvanların katledilmemesi için açmış olduğumuz itiraz reddedildi. Danıştay yakın zamanda kararını açıklayacak ve bizler hiçbir canlının yaşam hakkı satılamaz, alınamaz diyoruz” şeklinde konuştu.
“YABAN HAYVANLARINI SATMAK YERİNE KORUYUN”
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün öncelikli görevinin hangi hayvan türünün ne kadar katledileceğini belirlemekten çok yaban hayvanlarını korumak olması gerektiğini anlatan Kara, “Son 16 yıl içerisinde 500 bin kişi avcılık sertifikası aldı. Söz de avcı gerçekte katillerin sayıları artarken, pek çok canlı popülasyonunun tükenme tehlikesi altında hayvanlar her gün yaşam savaşı veriyor. Cambrige Bilinç deklarasyonu, insan harici hayvanların hissedebilir canlılar olduğunu araştırmalarla ortaya koymuştur. Bu sebeple her hayvanın yaşam hakkına saygı duyulması gerekir. Çünkü hayvanlarda aynı bizim gibi hissedebilir varlıklardır, özgür yaşam hakları vardır. Bu yüzden danıştayın 39 yaban keçisi ve benzer tüm davalar için açıklaması gereken sonuç ihalenin iptalinden başka birşey olmamalıdır. Hayvanları yaşatmak için hep birlikte mücadele etmeliyiz ve en temelinde bu sömürü ve tahakküm ilişkilerini sonlandırmak için hayvan hakları için vegan olmalıyız. Hepinizi Yaban keçilerini savunmaya çağırıyoruz aynı zamanda tüm hayvanları savunmaya vegan olmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
“HAYVANLARIN YAŞAM HAKKINI SATMAYIN”
“Av turizmi” kapsamında katledilmesine izin verilen diğer türler arasında Anadolu yaban koyunu, ceylan, çengel boynuzlu dağ keçisi, karaca, yaban keçisi, melez yaban keçisi, kızıl geyik, yaban domuzunun bulunduğunu hatırlatan Kara, şöyle devam etti: “Bu türlerden oluşan 600’e yakın canlının yaşam hakkı, para karşılığında ihaleye açılıyor, 1 Temmuz 2020’de TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçen Kanun Teklifi’nin 15. Maddesi’ne oy çokluğu ile getirilen bir ekle yabancı diplomat ve üst düzey misafirlerin diledikleri takdirde ücretsiz olarak avlanabilmesi ve yaşam alanları tahrip edildiği için yerleşim yerlerine gelen ayı, domuz gibi hayvanların da öldürülmesine izin veriliyor. Hayvanların yaşam hakkı para ile satın alınamaz. Hayvanların yaşam alanlarının gasp edilmesinden kaynaklı onları öldürme hakkı söz konusu olamaz. Çünkü onlarda bizim gibiler, bizimle eşit yaşam hakkına sahipler. Bu konuda yapmamız gereken tek şey belki de empati kurmak! Bize yapılmasından hoşlanmayacağımız şeyleri bizle eşit hakka sahip olan hayvanlara yapmamak. Bu Kanunları çıkaranların, ek maddeleri koyanların, Danıştayın ve hatta şu an bizi duyan herkesin tam olarak bunu düşünmesi gerek. Evinizin elinizden alındığı, tahrip edildiği ve evinizin işgal edildiğini düşünün. İşgali yapanlara üstüne bir de sizi öldürme hakkının tanındığını düşünün. Ya da sizin siz olduğunuz için, eliniz kolunuz, bacağınız, diliniz, beyniniz, kıkırdağınız, deriniz, etiniz, sütünüz olduğu için sömürüldüğünüzü, katledildiğinizi düşünün. Ya da sizin insan olmanızdan kaynaklı başka birileri tarafından keyif ve eğlence için yaşam alanınızda elinde tüfekler, oklar bulunan kişilerce, para karşılığında katledildiğinizi düşünün. Sizin yaşam hakkınızı bir başkasının sattığını düşünün.”
“HAYVANLARIN YAŞAM HAKKINA SAYGI DUYMALIYIZ”
Mersin’de ihalesi bitmiş 39 yaban keçisinin katledilmesinin durdurulmasını talep ettiklerini anlatan Kara şunları söyledi: “Yaban hayvanlarının katliamı aslında bu sistemin yapmış olduğu katliamlardan göstermiş olduğu sadece biri. Tabağımıza gelenin, üzerimize giydiğimizin veya kozmetik ürünü olarak kullanmış olduğumuz eşyaların sömürü ve tahakküm ilişkileriyle veya değil nasıl oluştuğunu bilmiyoruz. Çünkü onlar bizim için sadece ürün haline getirilmiş durumda. Ne tükettiğimizi bilmiyoruz. Üzerimize giydiğimiz kıyafetler, kullandığımız kozmetik ürünleri, tabağımızda olanlar ve daha çok daha fazlasını sayabileceğimiz insanlar tarafından tüketilen şeyler; insan harici hayvanların bedenlerinden üretiliyor. İnsan harici hayvanların özgür yaşam hakkı ellerinden alınarak katledilerek ve sömürülerek üretiliyor. Bu eşitsiz ilişki biçimlerine, katliamlara, sömürüye ancak vegan olarak karşı durabiliriz. İnsan harici hayvanları seviyorsak yaşam haklarına da saygı göstermemiz gerek ve hiçbirinin birbirinden farkı yok. Yaşam hakkına olan bu saygıyı türler arasında eşit kurmamız gerekir. Veganlık bu ekoloji içerisinde bulunan canlıların yaşamına ayrı ayrı kıymet verir ve yaşam haklarını savunur. Sömürü ve tahakküm ilişkisi içerisine girmez ve hatta buna karşı mücadele eder. Görünmeyen tarafta ciddi bir hayvan endüstrisi var. Ve tek konulu kampanyaları örgütleyerek sadece görünen yüzdeki hayvanları kurtarmaya çalışabiliriz. Ya diğer hayvanlar? Bu yüzden biz inisiyatifimizinde ilkesinde bulunan ” tek konulu kampanyaları veganlığı hayvan özgürlüğü mücadelesi perspektifiyle” örgütleyebiliriz. Bu basın açıklaması sadece 39 Yaban keçisi için değil tüm hayvanlar için yapılmıştır! Tüm hayvanları kurtarabilmek, tüm eşitsiz ilişki biçimlerini, katliamları, şiddeti durdurabilmek için herkesi vegan olmaya, anti türcü mücadelenin öznesi olmaya çağırıyoruz.”