Hediye Eroğlu
7 Kasım 2019 tarihinde Mersin’in merkez Yenişehir ilçesi Bahçelievler Mahallesi’nde meydana gelen olayda, İrem Bahçe evlerinin banyosunda babasının ruhsatsız tabancasıyla başından vurulmuş halde bulunmuştu. 5 aylık hamile genç kız, kaldırıldığı hastanede 1 gün sonra hayatını kaybetti. Sezaryenle dünyaya gelen bebeği ise 3 ay sonra öldü. Olayla ilgili ifadeleri alınan aile fertleri, genç kızın intihar ettiğini önü sürerken İrem B.’nin cenazesi ailenin kabul etmemesi üzerine Şanlıurfa’da kimsesizler mezarlığında toprağa verilmişti. Genç kızın töre cinayetine kurban gitmesinden şüphelinin polis Şanlıurfa’da yaptığı operasyonda baba Kasım B. (49), ağabeyleri Mehmet Ali B. (21) ve Vedat B. (23) ile amcaları İbrahim B. (44) ve Mehmet Veyis B. (34) ile anne Saadet B. ile diğer amca Mehmet B. gözaltına alınmıştı. Ağabey Mehmet Ali B. ifadesinde, kardeşini öldürdüğünü ve aile meclisi kararıyla cinayeti işlediğini ağlayarak itiraf etmişti.
Önceki duruşmada İrem’in 3 ay sonra ölen bebeğinin babası ise eski nişanlısı ve aile bireylerinden biri olmadığı ortaya çıkmıştı. Sanık avukatı Necmi Doğan ise töre cinayeti olmadığını öne sürmüştü. Davanın 4. Duruşması 30 Aralık’ta Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Duruşmaya, tutuklu 6 sanık ile tutuksuz sanık amca Mehmet M.’nin katılması bekleniyor.
İREM’İ ÖLDÜRÜLDÜĞÜ TABANCA DURUŞMAYA GETİRİLECEK
Avukat Sabahat Gençtarih, gazetemize yaptığı açıklamada, “Anne Saadet Bahçe ile ilgili Devlet Hastanesi’ne akıl hastası olup olmadığına dair yazı yazılmıştı. O raporun gelmesini bekliyorlar. Ara bir karar yok. Sanık avukatının talebi doğrultusunda silahın incelenmesine karar verilmişti. Bu duruşmaya silah getirilecek. Nasıl yapacaksa hakim duruşmada silahı inceleyecek” dedi.
Önceki duruşmada sanıkların tahliye istediğinin hatırlatılması üzerine Gençtarih, “Sanıkların birbirleri ile olan telefon görüşmeleri ve HTS kayıtlarına bakıldığında hiçbir şekilde tahliye olabilecek durumda olmadığını değiller” şeklinde konuştu.
Gençtarih, sanık avukatının töre cinayetini kabul etmediği ile ilgili soruya, “Sanık avukatı elbette töre cinayetini kabul etmeyecek. Kadının öldüğü yer düşünüldüğünde, Urfa’dan çıkış gelişi, sanıkların tamamının birbirleri telefon görüşmeleri, suçunu itiraf eden hem sanık hem İrem’in eski nişanlısının beyanlarına bakıldığında zaten net bir şekilde itiraf etmiş durumdalar. Bunun ailece karar verildiğini, ailenin namusunu temizlemek adına İrem’in öldürülmesi için Mersin’e gelindiğini gösteriyor. Mersin’e gelip yaşadıkları ev bomboş. Odalarda doğru dürüst eşya yok. Tek amaç burada bizim algımızla mümkün olduğunca İrem kendi kendisini öldürsün diye zorladılar. Çünkü, öldüren kardeşi diyor ki “İrem demiş ki tamam ben kendimi öldüreceğim, namusumu temizleyeceğim” İrem bunu kendisi yapamayınca ben yaptım diyor. Kadına bunu zorluyorlar. Senin ölmen lazım, kendini öldürmen lazım ki namusumuz temizlensin biz köyümüze dönelim. İrem öldükten sonra da direk köye dönüyorlar. Gerçekten de olaylara bakıldığında namusumuz temizlende bizde köyümüze döndük mantığıdır bu. Başka bir şey değil. Kaldı ki net beyanları var dosyada” ifadelerini kullandı.
“TÖRE CİNAYETİNE İLİŞKİN ÇOK DELİL VAR”
Baskı ve işkence altında beyan ifade verdik diyen zanlıların hiçbirinin baskı ve işkence yapıldığına dair doktor raporlarının bulunmadığını vurgulayan Gençtarih, “Kaldı ki kişinin birden fazla ifadesi alınıyor. Kendisi bunu beyan ediyor. Eski nişanlısının beyanları var. Tek kişinin değil iki kişinin beyanı var. Dosya içinde köylülerin beyanı var; “Köyümüzde birisi ölmüşse hepimizin haberi olur, hepimiz cenazeye katılırız” diyorlar ama İrem öldüğünde köyün mezarlığına dahi koyulmadı. Cenaze Şanlıurfa’da kimsesizler mezarlığına defnediliyor. Büyük ihtimalle namus algısından dolayı köyümüzde namusunu kirleten kadın veya erkeğin cenazesi köye gömülmez diyorlar. Cenazeye kimse katılmıyor. Aradan aylar geçtikten sonra İrem’in öldüğünü öğreniyorlar. Normalde acı duyulan bir cenazede köyde feryat figan kopmaz mı? Düşünün aradan birkaç geçtikten sonra köylülerin haberi olmuş. Buda ölümü saklamaktır. Bu dosyada töre cinayetine ilişkin bir sürü delil var. Töre cinayetinden kurtulmaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu.
“MERSİN’E GELMEDİK DİYORLAR AMA OTOBÜS BİLETİ ÇIKIYOR”
Mahkemenin dosya ile ilgili mümkün olduğunca hassas davrandığını ifade eden Gençtarih şunları söyledi: “Biz kimsenin suçsuz yere cezalandırılmasını istemiyoruz ama dosyadaki deliller, sanıkların kendi ifadeleri, HTS kayıtları, mesajlar, mesela defalarca amca köyden geliyor, Şanlıurfa’dan kalkıp sözde İrem’leri ziyarete geldim diyor ama İrem’lerin evine gitmiyor. Köşede, dışarıda, marketin önünde, büfenin önünde öldüren kardeşle görüşüp içeri girmeden geri gidiyorlar. Niye yapmadınız? Niye etmediniz? Niye hala öldürülmedi demek için yapıyorlar. Bunun başka anlamı var mı? Amcalar başta Mersin’e geldiklerini kabul etmiyorlar. Daha sonra ortaya otobüs biletleri çıktı. Böyle olunca da lafı çevirip, ‘ben ziyarete geldim, hatırlarını sormak için geldim’ diyorlar. Bizim bildiğimiz ziyarete gelince evine gidersin, oturur yemeğini yer çayını içersin. Ama hiç eve girmiyorlar. Öldüren kardeş ve baba ile ile dışarıda görüşüp ta Urfa’ya geri gidiyorlar. Bunların hepsi azmettirmektir. Bir an önce öldür demektir. Zaten beyanları var. Çoluk çocuktan utanırdık, sokaktaki çoluk çocuk bile namusumuzu temizlemedik diye bizimle dalga geçiyordu diyorlar” .