MERSİN’DE SÖNÜK 1 MAYIS KUTLAMASI


 

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, Mersin’de sönük bir törenle kutlandı. Katılımın düşük kaldığı kutlamalarda geniş güvenlik önlemleri dikkat çekti. 1 Mayıs’ta hayat pahalılığından dem vuran emekçiler, insanca yaşam taleplerini haykırdı.

HEDİYE EROĞLU

Mersin’de Emek ve Demokrasi Platformu öncülüğünde düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları sönük geçti.Büyükşehir ve Yenişehir Belediyeleri’nin sponsorluk desteği verdiği kutlamalarda pandemi nedeniyle 2 yıldır 1 Mayıs’ı alanlarda kutlayamayan emekçilerin katılımı düşük kaldı. 10 bin kişilik alanda 3 bin kişi ancak bulunurken geniş güvenlik önlemleri ise dikkat çekti.

Sabah saatlerinde eski Tevfik Sırrı Gür Stadyumu önünde toplanan sendikalar, demokratik kitle örgütleri, dernekler, öğrenciler ve halkların oluşturduğu kortej, “Bu düzen dikiş tutmaz, sömürüsüz bir dünyayı biz dokuyacağız”, “Haksızlıklara, adaletsizliklere, sömürüye, yoksulluğa karşı 1 Mayıs’ta bende varım” demek için pankart ve sloganlar eşliğinde Cumhuriyet Alanı’na yürüdü.

Burada “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Yaşasın 1 Mayıs”, sloganları atan kalabalık, halaylar çekerek bayramı kutladı.

Etkinlikte Türk-İş Temsilcisi ve Yol-İş Mersin Şube Başkanı İrfan Gültekin, KESK Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü SES Mersin Şube Eş Başkanı Zeki Sinan Doğan ve sonrasında Mersin Kadın Platformu adına Tüm Bel Sen Mersin Şube Kadın Sekreteri Nesibe Keskin birer konuşma gerçekleştirdi.

 

“MÜCADELE KARARLIYIZ”

Emek ve Demokrasi Platformu adına ortak basın açıklamasını ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel – İş Sendikası’nın Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy okudu.

1 Mayıs’ın, işçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olduğunu anımsatan Göksoy, “Tüm dünyada, bu meydanda ve ülkenin her yerinde coşkuyla, umut ve heyecanla kutlanıyor. Yasaklara, baskılara rağmen umudu büyütüyoruz. Her gün 1 Mayıs, her yer 1 Mayıs, birlikte değiştireceğiz diyoruz. Bu vesileyle buradan bir kez daha Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı ifade ediyoruz.

“BİZİM AÇLIĞIMIZ %1’İN GÖZÜNÜN DOYMAMASINDAN KAYNAKLANIYOR”

Yıllardır emeğimizle, alın terimizle insanca çalışma, insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Ancak durumumuz her gün biraz daha kötüleşiyor. Sorunlarımız katlanarak artıyor. Kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Elektrik, doğalgaz, gıda, akaryakıt, ulaşım, kiralar başta olmak üzere ardı arkası kesilmeyen zamlar, enflasyon ve dövizdeki artış yoksulların, ezilenlerin, işçi ve emekçilerin yaşamını daha da çekilmez hale getiriyor. İşsizlik rekor üzerine rekor kırıyor.

TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına endekslenen maaş artışları sonucunda bugün on milyonlar açlık sınırında yaşıyor. Bizim açlığımız %1’in gözünün doymamasından kaynaklanıyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik büyürken diğer yanda sermaye kesimi servetlerine servet katıyor. Öyle ki, ülkemizde en zengin yüzde 10 tüm gelirin yüzde 54,5'ine el koyarken, en yoksul yüzde 50'nin payına ise sadece yüzde 12 düşüyor!

Çünkü 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber ediyor.

 

Sömürünün çarkları milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla döndürülmeye çalışılıyor. Güvenceli-kadrolu çalışma hakkımız yok sayılıyor,  güvencesiz istihdama mahkûm olmamız bekleniyor.

Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları, EYT’lileri ezdikçe eziyor” dedi.

 

“EMEKLİNİN ÖRGÜTLENME HAKKI ENGELLENİYOR”

On üç milyon emeklinin sendikalaşmasının önünün, anti demokratik bir şekilde engellendiğini de dile getiren Kemal Göksoy, emeklilerin sendikal mücadelesinin önündeki engeller derhal kaldırılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtti.

“Milyonlarca emekli yıllarca SGK pirimi yatırmasına rağmen, sağlıkta dönüşüm programı başladığından bu yana, devlet hastanelerine her gittiklerinde, ödedikleri muayene ücretleri ve ilaç paraları nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşamaktadırlar” diyen Göksoy, “Emekliler, çalışanlar insanca yaşamak istiyor.

Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkımız ortadan kaldırılıyor, KHK’lar ve geçici 35. Madde eliyle on binlerce kamu emekçisi hukuksuzca ihraç ediliyor. Sendikalı oldukları için binlerce işçi işten çıkarılıyor.

“KAPİTALİST BARBARLIĞIN YARATTIĞI YIKIMIN FATURASINI MİLYONLAR ÖDÜYOR”

Bu düzen yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüşmüştür. Gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor.  Nükleer, termik, jeotermik santraller,  siyanürlü maden aramaları, atmosfere, toprağa salınan zehirli gazlar, zehirli atıklar ekolojik krizi derinleştiriyor, yeni pandemilere yol açıyor.

Akkuyu Nükleer Güç Santralinin inşaatı tüm itirazlarımıza rağmen devam ediyor. Kuzeyimizde devam eden savaş, böyle bir santralin varlığının diğer tehlikeler yanında ne kadar büyük bir risk barındırdığı bir kez daha görüldü. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkemizde, gelecek nesillere yaşanabilir bir doğa bırakma mücadelemiz sürecektir. Mersin’in değişik yerlerinde devam eden taş ocakları, tarım alanlarının yapılaşmaya açılması, dikey kentleşme, balık çiftlikleri ve Atatürk Parkının liman genişletme çalışmaları ile daraltılmaya çalışılmasına sessiz kalmayacağımız bilinmelidir.

Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Seçme, seçilme hakkı yok sayılıyor, belediyelere kayyumlar atanıyor, vekiller cezaevlerine konuyor, kitlesel tutuklamalar hız kesmiyor, bir kez daha parti kapatma davaları ile halk iradesine ipotek konmak isteniyor.

 

“SÜREKLİ OLARAK İÇ VE DIŞ DÜŞMAN YARATILIYOR”

Sürekli olarak iç ve dış düşman yaratılıyor. Yukarıdan aşağıya kışkırtılan şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları bu düzenin yarattığı krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkların geleceğini tehdit ediyor.

Kürt sorununu çözümsüz kılarak toplumsal gerginliklerden nemalanmak, rant elde etmek, kutuplaşma üzerinden iktidarlarını kalıcı kılmak istiyorlar. Kürt sorunun çözümü için askeri yöntemlerin çare olmadığı-olamayacağı görülmesine rağmen ısrarcı olmak yerine, demokratik-barışçıl çözüm için iktidarı ve iktidar adayı tüm partileri sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

Sınıfsal eşitsizliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor, kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükü artıyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Bu ateşten günlerde kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor.

İktidarın tepesindekiler farklı cinsel yönelimleri hedef haline getiriyor, yaşam haklarını bile çok görüyorlar.

Üniversiteler iktidarın arka bahçesine dönüştürülürken gençler barınamadıkları için okuyamama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. On binlerce akademisyen, bilim insanı ve genç akın akın yurt dışına göç ediyor. İktidar “giderlerse gitsinler” diyerek ülkenin en aydınlık beyinlerini kaçırtarak karanlık bir geleceğin parke taşlarını döşemeye devam ediyor.

Tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla gerçekler perdelenmek isteniyor, hakikate dair çığlıklar, baskı, şiddet, sansür ve devlet zoru ile bastırılmak isteniyor.

 

DÜZEN BÖYLE GİTMEZ

Bizim değil,  sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzen böyle gitmez. Bu bozuk düzen,  bizim düzenimiz değil. Bu sömürü düzenin bize vereceği hiçbir şey yok!

Yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacı mutlu bir azınlık dışında tüm kesimlerin ortak talebidir.

Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsiz kalınmadığı, aç yatılmadığı bir dünya ve ülke istiyoruz. Birleşerek yaratacağız.

Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu,  ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı bir gelecek istiyoruz.

 

BİRLEŞEREK GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ!

Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı yeni bir toplumsal sözleşme istiyoruz. Birleşerek hayata geçireceğiz!

Düşüncenin, ifade özgürlüğünün cezalandırılmadığı, savaşların olmadığı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, cezaevleri yerine okulların yapıldığı, işkence ve kötü muamelenin yaşanmadığı bir ülke istiyoruz. Birleşerek ve ortak mücadele ile inşa edeceğiz!

Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz. Birleşerek gerçekleştireceğiz!

Çalışma hakkımızı ortadan kaldıran OHAL uygulamaları ve uygulayanları gidecek, birleşerek biz kazanacağız!

Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Birleşerek değiştireceğiz!” diye konuştu.



   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA