Mersin Tarım Platformu bileşenleri tarafından yüksek girdi fiyatlarının çiftçinin belini büktüğüne dikkat çekilerek yanlış tarım politikalarının üreciyi umutsuzluğa sevk ettiği vurgulandı.
Hasan Küçük
Mersin Tarım Platformu Bileşenleri tarafından 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle Akdeniz Ziraat Odası’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Tarım Platformu Bileşenleri adına basın açıklamasını Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Necmi Birim yaptı.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nün çiftçinin, tarım gıda ve insan yaşamındaki önemini vurgulamak amacıyla belirlenmiş, şenlikle kutlanması gereken bir gün olduğunu belirten Birim, “Ne yazık ki, hem ülkemizdeki hem de dünyadaki gelişmeler tüm bu alanlarda yaşanan sıkıntıların gölgesinde kalmış durumda. Türkiye'de çiftçilerimiz tarlalarına gübre atmakta ve ürettiklerini değerine satmakta zorlanıyor. Yalnız gübrenin değil, benzinin, mazotun, elektriğin, doğalgazın, suyun ve hayvan yeminin, tüm tarımsal girdilerin fiyatına her geçen gün yeni zamlar geliyor. Çiftçiler üretimden çekilirken ekilmeyen topraklar geri döndürülemez biçimde ekilebilir niteliğini kaybediyor ya da betona gömülüyor. Bir zamanlar kendine yeterli olmakla övünen ülkemizde artık bir kaç ürün dışında tüm ürünlerde ithalata bağımlılık maalesef artıyor. Bu duruma hiç kuşkusuz izlenen yanlış tarım politikaları sonucunda geldik” dedi.
“ÇİFTÇİNİN BORCU 187 MİLYAR’A ULAŞTI”
Çiftçiye verilen desteğin ziyan olduğunu düşünen, "üretmezlerse üretmesinler, dışarıdan daha ucuza alırız" diye ahkâm kesen, devletin yıllar boyu geliştirdiği tarımsal işletmeleri yok pahasına satan ya da kapatan, yanlış politika uygulayıcıları, artık 1980'li yıllardan bu yana verdikleri zararın telafisinin zor olduğunu bildiğini ifade eden Birim, “2000'li yılların başlarında 2 milyar TL civarında olan çiftçilerimizin borcu günümüz de 187 milyar TL ye ulaşmış durumda. Çiftçinin üretim araçları ödenemeyen borçları yüzünden haczediliyor. Gübre de yıllık fiyat artışı TÜİK verilerine göre yüzde 153, enerji fiyatlarında yüzde 100 e yükseldi. Tarımsal üretim fiyatları (Tarımsal ÜFE) yıllık bazda lifli bitkilerde yüzde 196, sebze meyvede yüzde 112, tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde 92,00 oranında arttı. Geçen yıl bir dekar buğdayın maliyeti 867 TL iken günümüz de bu rakam 2 bin 300 TL'ye çıktı” şeklinde konuştu.
“AFETE MARUZ KALAN ÇİFTÇİ GEREKLİ DESTEĞİ ZAMANINDA ALAMIYOR”
Mersin tarım kenti olmasına rağmen üretici ile tüketici arasındaki fahiş fiyat farkının bir türlü engellenemediğini anlatan Birim, “Bunu engelleyemediğimiz içinde bu işten hem tüketici hem üretici zarar gördü. Mersin ilimiz limon, muz, çilek, erik, yeni dünya, kabak, badem, başta olmak üzere birçok üründe türkiye birinciliği olan, turfanda yetiştiricilikte ise önemli iki ilimizden bir tanesidir. Fakat çiftçimiz her türlü afete maruz kaldığında gerekli desteği zamanında alamamaktadır. Yoğun tarım potansiyeli yüksek olan Mersinde sera ve açık sebzecilik, bahçecilik, bağ, bostan ve tarla ziraati yapılmakta, tarımsal girdi fiyatlarının yüksekliği çiftçimizin belini bükmektedir. Oysa içinden geçtiğimiz bu ekonomik dar boğazdan kurtulmanın tek reçetesi küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin ve üreticilerin bir araya gelerek oluşturdukları kooperatiflerin desteklenmesinden geçmektedir” ifadelerini kullandı.
“HASAT DÖNEMİ YAKLAŞTI AMA ALIM FİYATLARI BELİRLENMEDİ”
Buğday, arpa, ayçiçeği, mısır, pamuk gibi ürünlerde dışa bağımlılık artarken Çukurova’da hasat dönemi yaklaşmış olmasına rağmen alım fiyatlarının halen açıklanmadığına vurgu yapan Birim,
“Üretim planlaması olmadığı için çiftçi ne ekeceğini şaşırmış durumda. Tam hasat döneminde fiyat açıklanacağı sırada "sıfır gümrüklü ithalat"ın önünün açılması korkusu çiftçinin üretim yapmasını engelliyor. Üretilen ürünün alım garantisi yok. Üretim planı olmadığı için çiftçi hangi ürünü ekeceğini bilemiyor. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşından sonra dünyada hem buğday ve ayçiçeği gibi önemli tarım ürünlerinde hem de petrol ürünü olan tarımsal girdilerde arz-talep piyasaları karışmış durumda.
Bu koşullar altında "Dünya Çiftçiler Günü" nasıl kutlanabilir?”diye konuştu.
“TARIMSAL ÜRETİM PLANLAMASI”NA GEÇİLMELİ”
Günün kutlama değil, sıkıntıları tespit etme ve bunlara çare bulma günü olması gerektiğini anlatan Birim şunları kaydetti: “Tarım ve gıda alanında yaşanan sorunlar da bellidir, çözüm önerileri de bellidir. Bu kapsamda; öncelikle tarım arazilerimizi koruyacak şekilde ülke düzeyinde “Arazi Kullanım Planlaması” yapılmalıdır. Ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere korunan ve sulanan tarım arazilerimizde üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve Tarım Kanunu’na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek “Tarımsal Üretim Planlaması”na geçilmelidir. Ülke düzeyinde “Tarımsal Üretim Seferberliği” ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalı, artırılacak ürün ve girdi destekleri üretime ve üretene zamanında verilmelidir.
“YEM MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ”
Özellikle temel ürünlerde gerçek maliyetlere göre önceden alım fiyatı açıklanmalı, alım garantisi verilmeli, sezon sonu gerekirse fark ödemesi yapılmalıdır. Hayvansal üretim bitkisel üretimden ayrı düşünülmemeli, yem maliyetleri düşürülmeli, süt-yem paritesi 1/1.5 olarak uygulanmalıdır. Ar-Ge çalışmalarına ciddi yatırım yapılarak yerli girdi ve teknoloji üretimine yönelik çalışmalar hızlandırılmalıdır. Tarımsal hammadde ve ürün dışalımı kısıtlanmalı, dışsatım olanakları artırılmalıdır. Belki de en önemlisi tüm tüketicileri fedakarca doyurmasına karşın önünü görmekte zorlanan üreticilerimize hak ettiği değer verilmeli, çiftçilerimizin morali yükseltilmeli ve kamu yönetimine olan güveni tazelenmelidir.”