Haber Merkezi
TMMOB Mersin İl Koordinasyon Kurulu adına Genel Sekreter Seyfettin Atar tarafından il merkezi ve ilçelerde yasalara aykırı planlama çalışmaları ile ilgili bir açıklama yapıldı.
Ülkede ve kentte hem satılık hem de kiralık konut fiyatları durmaksızın arttığını belirten Atar,
toplumun alt ve orta gelir gruplarının çalışarak elde ettiği kazançlarıyla yaşanabilir bir konuta erişim imkanları kalmadığını başta büyük kentler olmak üzere tüm şehirlerde hızla derinleşen bir barınma krizi yaşandığını söyledi.
“GÖÇMENLER NEDENİYLE ÖNGÖRÜLEMEZ NÜFUS ARTIŞI OLDU”
Ülkeye 8 milyon Mersin’e ise 400 bin olarak gelen mülteciler nedeniyle öngörülemez bir nüfus artışı gerçekleştiğini anlatan Atar, “2035 yılı hedeflenerek hazırlanan çevre düzeni planları ve nazım imar planları söz konusu mültecilerin plansız yerleşmesi ile birlikte satılık ve kiralık konut fiyatlarında anormal bir artış gözlemlenmiştir. Ayrıca hükümetin programında yer alan ve 250 bin dolardan başlayıp 400 bin dolara güncellenen Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlık amacıyla yapılan konut satışları kentimizde ve ülkemizde anormal fiyatların oluşumuna neden olmuştur” diye konuştu.
Knight Frank Uluslararası Konut Fiyat Endeksi`nin 2021 yıl sonu verilerine göre Türkiye’nin nominal konut fiyat artışı bakımından yıllık yüzde 59 oranıyla dünyada ilk sırada geldiğini anlatan Atar şunları söyledi: “Türkiye’yi takip eden en yakın oranlar ise yüzde 25`in altında. OECD Uluslararası Konut Fiyat Endeksi verilerine göre ise Türkiye`de nominal konut fiyatının 286, kiralık konut fiyatının da 199 puanla ülkeler arasında en yüksek endeks skoruna sahip ülke olduğu görülüyor. Bu tabloya çözüm olacağı belirtilerek 12 Mayıs 2022 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından "Konut Finansmanı Projesi" isimli faiz indirimi paketi kamuoyuna sunuldu. Ancak açık şekilde ifade etmek gerekir ki; 2 milyon liraya kadar değere sahip birinci el satın almalar ile döviz ve altınların Merkez Bankası‘na satılarak karşılanması şartı ile alınacak konutlar için kredi faiz indirimini ve müteahhitlere projelerini tamamlamaları için kaynak aktarımını kapsayan paket, barınma krizinin öznesi olan kesimleri kapsamamaktadır. Artan enflasyon nedeniyle, kazandıkları gelirle gıda ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan geniş toplumsal kesimlerin söz konusu ayrıcalıklı kredilerden yararlanma ihtimali yoktur. 2022 yılı itibariyle Türkiye`de asgari ücretin 4.253,40 TL olduğu dikkate alındığında, konut kredisi aylık ödemesinin ortalama bir hesapla asgari ücretin yaklaşık 5 katına denk geldiği bir paket ile barınma krizine çözüm aranmaktadır. Kaldı ki açıklanan bu paket sonrasında konut fiyatlarındaki yükseliş daha da hız kazanmıştır.”
“KONUT FİYATLARININ ARTIŞIN NEDENİ GİRDİ FİYATLARI”
Daha sonrasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın yeni bir çözümü daha kamuoyu ile paylaştığını anlatan Atar, “Bu kapsamda kendi evini yapmak isteyen vatandaş için, şehir çeperlerindeki hazine arazilerinin uygun ödeme koşullarında satışa çıkarılacağı ifade edilerek; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya, Adana, Mersin gibi birçok ilde Ağustos ayında kamu arazilerinin satışlarının başlayacağı duyurulmuştur. Konut sahibi olmayanlara kent çeperindeki hazine arazileri üzerinde düşük yoğunluklu konut yapma olanağı tanıyacak olan düzenlemenin dar gelirli kesimlere yönelik sosyal konut projesi olarak sunulduğunu görmekteyiz. Sağlıklı, güvenli ve erişilebilir bir barınma olanağının kamu kaynakları ile sunulduğu model olan sosyal konut politikalarının bütüncül olması beklenir. Açıklanan çözümde; konut maliyetlerinde üreticiler için arsa maliyeti tek büyük masraf kalemi gibi gösterilmekte, inşaat maliyet kalemlerinde yaşanan çok hızlı artış görmezden gelinmektedir. Yani konut fiyatlarının artışının tek sebebi arsa değil, aynı zamanda bilimsel olmayan konut üretim pratikleri ile yanlış ekonomi politikaları neticesinde artan inşaat girdi fiyatlarıdır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı tarafından kamuoyuna açıklanan proje bu noktada iktidarın yanlış ekonomi politikalarının konut sektöründeki yansımalarının yanılsama ile üzerini örtme çabasıdır. Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanı tarafından bu proje her ne kadar düşük gelir gruplarına yönelik arsa satışı biçiminde sunulsa da kendisinin kamuoyuna yansıyan söylemleri içerisinde projenin "kent çeperinde hafta sonu kullanımına uygun ikincil konut talebine" yönelik olduğu açıklanmıştır. Özetle yeni tedbir de yine üst gelir grubuna ve müteahhitlere yönelik bir uygulama olmuştur. ” ifadelerini kullandı.
“HAZİNE ARAZİLERİNİN İMARA AÇILMASI İÇİN 2 FARKLI POLİTİKA UYGULANIYOR”
Mersin’de merkezi hükümet tarafından konut fiyatlarında ki artışlar gerekçe gösterilerek kamusal alanlar ve hazine arazilerinin imara açılması amacıyla 2 farklı politika uygulandığına dikkat çeken Atar,
“Bu politikaya bağlı olarak Çevre düzeni planı ve Nazım imar planlarında orman alanları, rekreasyon alanı, park alanı ve kamusal alan olarak belirlenen alanlar; Toplu Konut İdaresi tarafından belirli kişi ve kurumların ihtiyaçları doğrultusunda temel şehircilik ilkelerine aykırı olarak eşdeğer alan önerilmeden konut alanları planlanmaktadır. 2. politikanın eseri olarak da Nazım ve Uygulama imar planlarında Kamu Hizmet Alanı olarak projelendirilen alanlar ise Ticaret ve Konut alanı yapılaşma hakkına sahip alanlara dönüştürülüp satılmak istenmektedir” dedi.
“SİLİFKE BURUNUCU 1239 NOLU PARSELE KONUT İNŞAA EDİLMEK İSTENİYOR”
Mersin’de ki yasalara aykırı 4 imar çalışması ile ilgili bilgi veren Atar, Mersin İli Silifke ilçesi Nazım imar planları Mersin büyükşehir belediyesi tarafından onaylanarak yürürlüğe girdiğini söz konusu bölgenin Nazım İmar Planında rekreasyon alanı ve park alanı olarak planlandığını kaydetti.
Atar, “Toplu Konut idaresi tarafından hazırlatılan ve ilgili kurumlara planlama safhasında kurum görüşü sorulan alanda Rekreasyon ve park alanının yaklaşık 113.000 m2 lik kısmı planlama alanı içerisinde yer alan başka bir bölgeden eşdeğer alan ayrılmadan konut alanı amaçlı taslak nazım ve uygulama imar planları oluşturulmuştur. Bölgede yapılması düşünülen toplu konutun amacı Nükleer Enerji santralinde çalışan kişilerin barınma sorununu çözmek amacıyla inşa edilmek istendiği belirtilmektedir. Mekansal planlar yönetmeliği ve temel şehircilik ilkelerine göre imar plan değişiklikleri ile kentsel yeşil alanlar eşdeğer alan ayrılmadan konut alanı ve kentsel çalışma alanlarına dönüştürülemez ibaresi bulunmasına rağmen kanun koyucu ilgili idarenin kendi yönetmeliklerini uygulamaması, bölgeye nüfus yükü getirmesi ve plan bütününde yeşil alan miktarını azaltması kabul edilemez bir durumdur” dedi.
“KAMUYA AİT YERLERE KONUT YAPILMASI KABUL EDİLEMEZ”
2. yerin ise Mezitli Bozön ve Yenişehir Çavak Mahalleleri’nde yer aldığını anlatan Atar, “Daha önce Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile birlikte Mersin İli Mezitli İlçesi Bozön Mahallesi sınırları içerisinde 2842 parsel de yer alan toplam 594 bin 943 m2’lik orman vasıflı taşınmazın 53 bin 995 m2’lik kısmı orman sahası dışına çıkartılmıştır. Çavak Mahallesi sınırlarında 111 ada 1 parsel de yer toplam 1.054.126 m2 lik parselin 214.509m2 lik kısmı orman sahası dışına çıkartılmıştır. Söz konusu orman dışına çıkartılan bu parseller üst ölçek çevre düzeni planına aykırı olarak konut alanlarına çevrilmek istenmektedir. Söz konusu bölgeler çevre düzeni planında orman alanı olarak görülmesine rağmen söz konusu alanlarda toplu konut idaresi tarafından nazım ve uygulama imar planlarının hazırlandığı şifahen beyan edilmiştir. Kentimizde daha önce yapılan toplu konut projeleri (Halkkent, Çagdaşkent, Akbelen) çevresiyle ve kentle enteğrasyonu yapılarak seneler öncesinde tamamlanmış ve sosyal konut projeleri hak sahiplerine teslim edilmiştir. Günümüzde yapılmak istenilen projelerde ise tamamen kamuya ait korunarak gelecek nesillere aktarılması gereken orman alanları ve yeşil alanların bu amaçla kullanılması kabul edilemez bir durumdur.”
“PTT TESİSLERİ KONUT ALANINA ÇEVRİLMESİN”
Adnan Menderes Bulvarında yer alan kamuya ait PTT tesislerinin ise imar plan değişiklikleri ile konut ve ticari alanlara dönüştürülerek satılmak istendiğini vurgulayan Atar, “Özellikle son dönemde milli emlak mülkiyetinde yer alan sahil şeridindeki turizm alanları ihale yöntemiyle satılmış akabinde kentimizin en önemli çekim noktası olan Adnan Menderes Bulvarı üzerinde yer alan PTT tesislerinin konut ve ticaret alanına dönüştürülmesi için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Nazım ve uygulama imar planları hazırlatılmış ve ilgili idarelere kurum görüşleri sorulması talep edilmiştir” dedi.
“RANT AMAÇLI BİR PROJE”
Yaklaşık 14.5 dönüm yüzölçümüne sahip arsanın 11.094 m2 lik kısmının ticaret ve konut alanı olarak planlanmak istenildiğini anlatan Atar, “Söz konusu parsel yan komşusu Üniversite tesis alanı ile birlikte daha önce yapılan imar planı çalışmaları sonucunda düzenleme ortaklık payı alınarak oluşturulmuştur. Söz konusu kamusal alanlar eşdeğer alan ayrılmadan ticaret ve konut alanlarına çevrilemezler ayrıca yürürlükte olan nazım ve uygulama imar planlarında yer alan nüfus ve sosyal donatı hesapları da incelendiğinde yapılmaya çalışılan imar plan değişikliğinin tamamen rant amaçlı bir proje olduğu ve kanunlara aykırı olduğu açıkça ortadadır.
Akabinde şifahen aldığımız beyanlara göre Adnan Menderes Bulvarı üzerinde yer alan Meteoroloji İl Müdürlüğü Binası, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Binası ve Karayolları tesislerinin bulunduğu ve planlarda kamu hizmet alanı olarak planlanan alanları ticaret ve konut alanına dönüştürülerek satılması planlanmaktadır. Bütün bu yapılan çalışmaların temelinde merkezi hükümetin uyguladığı yanlış politikaların sonucunda ülkemizde ve kentimizde artık kamusal amaçlı kullanılan alanlar rant kapısı olarak görülmekte ve satılmaya çalışılmaktadır” diye konuştu.
“TIRTAR’DAKİ SATIŞ KAYGI VERİCİDİR”
Erdemli Tırtar mahallesinde hazineye ait 3. derece sit alanı olarak tanımlanan 150 dönümlük arazinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından toplu konut idaresine devri ile birlikte ihale ile satışların yapıldığının bilindiğini belirten Atar, “Son dönemde 2000’li yıllarda sağlıklı planlama süreçleri yaşanmamış ancak müktesep hak olarak kazanılmış mevcut durumda üzerinde tarım alanları yer alan kamuya ait alanların yanlış ekonomik politikalar sonucu satışları kaygı vericidir. Kentimiz, ortaya konulan endişeler ile birlikte bölgede yer alan binlerce dikili ağaç ve verimli topraklar üzerine (Tarım arazisi olan alanların yerine) yüksek katlı ve günübirlik turizm yapıları ve tesisleri oluşturulmak üzere yok edileceği gerçeği ile karşı karşıya kalınacağı açıktır. Belirtilen alanlar ile ilgili günümüzde yapılmak istenilen projelerde ise tamamen kamuya ait korunarak gelecek nesillere aktarılması gereken tarım arazileri ve yeşil alanların varlığını koruması gerektiği ve verimli tarım arazileri ve biyoçeşitlilik açısından son derece önemli olan bu tip alanların ranta açık ve kamudan uzaklaştırma çabalarının kabul edilemez olduğu açıktır” şeklinde konuştu.
“TARIM TOPRAKLARI YOK OLMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYA”
Anayasal bir hukuk devleti olan ülkemizde orman alanları, çevre ve tarım topraklarını korumayı esas aldığını vurgulayan Atar “Tarım ve orman arazilerinin, kentleşme, sanayi, turizm gibi maksat dışı amaçlarla kullanımı sonucu öncelikle tarım toprakları geri dönüşümü olmayacak biçimde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmakta yapılan yanlış politikalar sonucu ormanlarımız gün geçtikçe yok olmaya başlamaktadır. Ülkemizde verimli tarım arazilerinin tarım dışı kullanıma açılması devam ettiği sürece sınırlı miktardaki verimli tarım arazileri ve orman alanlarımız hızla azalacaktır. Hazine arazilerinde üzerlerinde gerçekleştirilen bu tür uygulamalar ile; tarım arazileri ve orman arazilerinin yapılaşma baskısının arttırılması ve planlı kırsal yerleşim birimlerinin oluşturulmasına set vuracak tehlikeyi de beraberinde getirecektir. Nitekim, biyoçeşitliliğin ve çevrenin korunması, orman ve tarım arazilerinin tabi olduğu rejim kamusal nitelik taşımaktadır. Anayasa’ya göre doğal kaynaklar gibi Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanların işletilmesi, korunması Anayasa hükümleri gereği yine Devlet tarafından yapılmaktadır. Bu vesile ile “tarım arazilerinin ve orman arazilerimizin mevcut potansiyellerinde değerlendirilmesi, doğal kaynaklarının sürdürülebilir kullanımında temel esas olmalıdır. ”
“ÜST ÖLÇEK ÇEVRE DÜZENİ PLANINA AYKIRI”
Yukarıdaki bölümlerde belirtilen ve orman dışına çıkartılan ve tarım arazileri üzerinde bulunan parsellerin üst ölçek çevre düzeni planına aykırı olarak konut ve ticaret alanlarına çevrilmek istendiğini belirten Atar şunları söyledi: “Özellikle Son dönemde ekonomik gerekçeler bahane edilerek yerleşime uygun olmayan gelecek nesillere korunarak aktarılması gereken orman arazileri, park ve rekreasyon alanlarının imara açılmasını kabul edilebilir değildir. Ayrıca ülkemizin yanlış ekonomik politikaları sonucu ilgili bakanlık bütçesinde sosyal konut ve kentsel dönüşüm alanlarına yatırım yapılması amacıyla kamusal alanların imar dönüşümleri yapılarak satılmasını reddediyoruz.
TMMOB Mersin İl Koordinasyon kurulu olarak yaptığımız incelemelerde maalesef söz dönemde ülkemizde ve kentimizde yaşanan barınma sorununun temeli yapılan yanlış ekonomik politikalar sonucu oluşan maliyet artışları, kentimize gelerek yerleşen düzensiz göçmenler ve ekonomik bedel karşılığında yurtdışında yaşayan insanlara gayrimenkul alımları ile vatandaşlık verilmesidir.
Bu amaçla kentimizde yer alan birçok kamusal alan katledilmekte, daha önce yanlış planlamaların ürünü olarak ortaya çıkan ancak verimli tarım arazilerinin ve ekili dikil tarım arazilerinin bulunduğu parseller satılmakta ve orman arazilerinin vasıfları değiştirilmektedir. Kentimizde yapılması düşünülen bu projelere karşı TMMOB bünyesinde yer alan meslek odaları olarak Anayasanın vermiş olduğu haklar kapsamında yasal mücadele içerisinde olacağımızı kamuoyuna bildiririz.”