HEDİYE EROĞLU
Mersin Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Hayati Koç, katıldığı bir televizyon programında depremlere ilişkin önemli açıklamalar yaptı. Depremler ile gündeme gelen komplo teorilerine inanılmaması için çağrı yaparak sözlerine başlayan Koç, deprem üretmenin mümkün olmadığına değinde.
“DEPREM YARATMAK MÜMKÜN DEĞİL”
“Deprem bir doğa olayıdır” diyen Dr Koç, “Dünya üzerindeki levhalar hareket halindedir. Bu hareket sırasında levha denilen parçalar farklı yönde hareket ettiğinde kırık boyunca ki biz bunlara fay diyoruz, bu enerji taşınamaz olduğunda orada bir kırılma, titreşim yani deprem meydana geliyor.
Depremleri tetikleyen doğa olayları var mıdır? Atmosferik olaylar gibi farklı olaylardan bahsediliyor ama depremi etkileyen böyle bir dış etken yoktur. Deprem faylar ve biriken enerjiler sonucu meydana gelir. Gündemimizde konuşulan gemiden atılan bir şeyler veya astrolojik döngüler mümkün değildir, böyle bir durum depremin doğasında yoktur.
Uzaydan fırlatılan titanyum çubukları gibi mümkün olamaz. Bunun var olduğunu kabul etseydik fay hattı olmayan yerlerde de deprem üretilebilirdi. Böyle bir şey yani deprem yaratmak mümkün değildir” diye konuştu.
DEPREMLERİ ÖNCEDEN BİLMEK MÜMKÜN MÜ?
Bir başka en çok sorulan sorudan birinin de; depremleri önceden bilmeye dönük olduğunu ifade eden Koç, depremi önceden tahmin etmenin mümkün olmadığını dile getirdi. “Faylar üzerinde yapılan çalışmalar ile depremin nerede olabileceğini tahmin edebiliyoruz” diyen Dr. Koç, “Son 10 bin yıl içinde deprem olmuş faylara aktif fay diyoruz çünkü enerji birikimi devam ediyor. Ama örneğin 20 milyon önce ki fayı da tespit ediyoruz ama bunlar aktif değil. En son depremin yaşandığı bölgede 500 yıl önce ve daha önce meydana gelen depremlere göre periyodik olarak konuşuyoruz. Depremleri tahmin etmemiz mümkün değil. Zaten tahmin etseydik siz orada ki binaları boşlatırdık en azından can kaybı olmazdı.
Günümüzde İstanbul’da deprem olacağını örneğin hep söylüyoruz. Umarım olmaz ama olacak. Artık her hangi bir deprem olduğunda ‘2023’ten sonra yapılan binaların hiç biri hasar görmedi veya az hasarla atlattı’ diyebilmemiz lazım. 1999’dan yeteri kadar ders çıkarmadık ama kısmen de olsa 1999’dan sonra yapılan binalarda kısmen de olsa fark görebiliyoruz.
YER KABUĞUNDA HAREKETLEN Mİ VAR? DEPREM SAYISI ARTTI MI?
Depremleri oluşturan fayların değişik karakterleri var. Doğrultulu atılımlı, bindirme veya farklı şekilde. Kırılma açısı büyük olduğu zaman daha fazla alanı etkilemiş olur. Çok büyük bir kırılma geldiğinde bölünmüş farklı uzunluğa sahip faylar, daha çok deprem meydana getiriyor. Yakın bölgelere de enerji taşıyor. Örneğin Adana’da bir fay olduğunda periyodik olarak 50 yılda deprem üretiyorsa, 10 yıl önce deprem olsa bile bu fayın erken kırılabileceğini söyleyebiliyoruz” dedi.
TÜRKİYE’NİN YARISINDAN FAZLASI FAYLARLA KUŞATILMIŞ DURUMDA
Dünya tarihinin en büyük depremlerin temel özelliklerinin plaka- levha sınırları olduğunu da dile getiren Hayati Koç, bu sınırlarda dalma batma veya yan olarak hareket eden sistemler geliştiğini söyleyerek, “En akla gelen Şili’dir. Japonya’da öyle. Ama bizim ülkemizde ki depremler daha çok yanal olarak hareket eden depremlerdir. Anadolu sıkıştırılıyor, batıya doğru hareket ediyor, kaçıyor. Bu defa da Ege bölgesinde genleşme oluyor ve normal faylar depremler meydana geliyor. Türkiye’nin yarısından fazlası faylarla kuşatılmış durumda ki bunlar da risk altında.
DEPREMLER BİRBİRİNİ TETİKLİYOR
Doğrultu atımlı fay kuşağı dediğimiz faylarda, fay tek parça kırılmıyor. Bingöl Karlıova’dan başlayan fay Hatay’da tek seferde kırılmıyor. İyi ki de kırılmıyor öyle olsa çok büyük depremler olur. Önce öncü deprem olur. Ama büyük deprem olmadan yaşadığımız depremlerin öncü mü olup olmadığını bilemiyoruz. Bunu ancak deprem yaşadığımızda anlayabiliyoruz.
Artçı depremler kırılma sonrası olan, kırılmanın olduğu yerde ki depremlerdir. Bunlarda en fazla yine geçmişe göre 7,7 deprem olduysa artçısı 6,7 olur. Ama bir fay enerji biriktiriyor, bu o faya yeni biri enerji yüklendiğinde taşıyamayacaksa kırılabiliyor. Maraş’ın ardından Hatay’da deprem olması gibi. Depremler birbirini tetikliyor” şeklinde konuştu.
ARTÇILAR DEVAM EDECEK Mİ?
Korkuya neden olan devam eden artçılara ilişkin de açıklama yapan MEÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Hayati Koç, şunları söyledi: “Bilimsel veriler; 6 ay, 1-2 yıl bu artçıların devam ettiğini ortaya koyuyor ki bizde de edecek. Bu artçıları yaşayacağız bu yüzden bilinçlenerek hareket etmemiz gerekiyor. 6 civarında olma ithali de olabilme ihtimali duruyor önümüzde ki buna göre de önlem almamız gerekiyor. Kahramanmaraş, Hatay depremleri yeni depremleri tetikleyebilir, temkinli olup, önlem almakta fayda var.”
“DENETİM SİSTEMİMİZE BAKTIĞIMIZDA HEPİMİZDE KABAHAT VAR”
“Önce iğneyi kendimize batırmalıyız” diyerek uyarılarda ve önerilerde de bulunan Koç, “Kendimizden başlayarak evimizi yapan müteahhit, sonra belediyeler ve yukarıya doğru herkesin sorumluluğu var burada. Herkes bu bilinci oluşturup ona göre önlem alınmalı.
Hevesli gençleri çok bulamıyoruz. Bunu nasıl çözebiliriz; inşaat yapana da 20 bin Tl versek, çöpçüye 20 bin, öğretmene 25 bin TL versek o zaman herkes işini severek yapsa, o çok alıyor ben neden az alıyorum demese bunları böyle çözebiliriz.
Japonya’da çocuklara anaokulunda çürük ev sağlam ev yaptırılarak algı başlatılıyor.
Denetim sistemimize baktığımızda hepimizde kabahat var. İyi bir denetim sistemi getirmemiz gerekiyor. Toplum olarak işini bilenlere saygı göstermemiz, onlara güvenmemiz gerekiyor. Onlarda bu sağlık, ölüm, ekonomik kayıplara duyarlı olup ona göre yaptığı işin bilincinde olmalı ve ona göre yapmalı” dedi.
DEPREM KADAR CİDDİ BİR DİĞER SORUN DA KURAKLIK!
Ülkenin depremlerin yanı sıra bir de kuraklık sorunu ile baş etmek zorunda kaldığını da sözlerine ekleyen Hayati Koç, “Kuraklık konusunda her şeye kısıtlama getirilmeli. Belki halı, araba yıkamayı yasaklayacağız. Bunları söylüyoruz ama uymak zorundayız. Bu yazın kulaklık daha ciddi boyutlara ulaşır, tarımda verim çok düşer, 10-20 TL’ye yediğimizi 30 TL’ye yersek, evimizde 2 gün su kesip bir gün verirlerse belki biraz uyarız. Ama seneye iyi bir yağmur yağdı, yer altı sularımız oldu kuraklığı çok yaşamadık yine unuturuz diye düşünüyorum toplum olarak.
Doğal olayların bazıları yavaş gelişir hiç farkında olmayız, bazıları da deprem gibi hızlı gelişir. Aslında deprem de enerji birikimi yavaştır ama boşalma anı hızlıdır.
Kuraklık, erozyon çok yavaş gelişen olaylar, biz bunlara ne kadar olumlu yönde katkı yapabiliyorsak ona uymak zorundayız. Önce kendimiz yapıp gösterecek sonra onlardan onu beklemeliyiz” dedi.
DEPREM SONRASI NELER OLUYOR?
Son olarak deprem sonrası ortaya çıkan olaylara da değinen Dr. Koç, “Bunların başında heyelan gelir ki sonuçta yer kabuğu hareket ediyor. Eğer eğim fazla ise toprağı tutacak iyi bir ağaçlandırma yok ise belli bir düzen oluşturulmamış ve yer altı suları da yakınsa ön tarafında da vadi gibi bir oluşum varsa ya da dolgu malzemeleri ile doldurmuşsak burada hareketlilik kaçınılmaz oluyor. Bunu da zaten görüyoruz.
Acı depremde büyük yangınlar meydana gelebiliyor ki İskenderun’da bunu gördük. Sosyolojik psikolojik etkileri şuanda daha anlayamıyoruz.
Deprem ve kuraklık etkisi ile ciddi sıkıntılar olabilir. Bunlara ivedilikle çözüm yolları aramamız ve ona göre hareket etmeliyiz” diye konuştu.