HEDİYE EROĞLU
6 Şubat depremlerinin üzerinden geçen 6 ayda hayat normale dönerken yeni sarsıntılar tehlikenin sürdüğünü hatırlatmaya devam ediyor.
Uzmanların sık sık uyardığı olası bir Adana depremi son şiddetli sarsıntı ile yürekleri ağızlara getirirken Mersin’de de korku ve paniğe neden oldu. Deprem bugüne kadar ne yapıldığı, ne gibi önlemler alındığı ve yapılması gerekenlere ilişkin çalışmalara ilişkin soru işaretlerini yeniden gündeme taşıdı.
Özellikle zemin sıvılaşması riski ve kalitesiz yapı stoğu nedeniyle büyük korku yaşanan Mersin’de depreme karşı ne gibi çalışmalar yapıldığına dair ilgili kurum ve kuruluşların sessizliği endişeleri arttırıyor.
Risk analizleri ve yapılması gerekenlere ilişkin çalışmaların kamuoyuyla paylaşılmaması, önlem ve tedbir adına neler yapıldığı bilinmezken, yönünü sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere çeviren belediyeler başta olmak üzere yetkililerin konuya duyarsızlığı tepki çekiyor.
ARTÇI DEPREMLER DEVAM EDECEK
Bu duruma isyan edenlerden biri de gazetemize konuşan Mersin Üniversitesi’nden emekli Jeoloji Prof. Dr. Selim İnan.
Adana’daki 5.5 şiddetindeki depremin, Doğu Anadolu’daki sıkışmanın devamı niteliğinde olduğunu aktaran Prof. Dr. İnan, “Bu depremler bizim için normal, enerjilerin boşalması anlamına geliyor. 5,5 büyüklüğünde depremin ardından 3 deprem daha oldu ki bunlar artçılar ve biraz daha devam edecekler. Ama 5.5 üzerine çıkacak bir deprem beklemiyoruz. Bu deprem Kozan fayında oldu ki bu fay, bağımsız bir fay. 5.5 büyüklüğünde ki bir deprem zaten hasar yapmaz. Hasar alacak binalar kaliteli yapılar olmadığı için yıkım yaşayabilir” dedi.
MERSİN’İN EN BÜYÜK AÇMAZI; ÖNLEM ALMA SÜRECİNDE GEÇ KALINMASI
Mersin’in bu depremi hissetmesinin normal olduğunu da belirten Prof. Dr. İnan, ancak Mersin’in en büyük açmazının önlem alma sürecinde geç kalınması olduğunu vurguladı.
Depremlere karşı yapılacak çok şey olduğunu dile getiren Prof. Dr. Selim İnan, “Neler yapılması gerektiği ile ilgili yıllardır söylüyoruz, belediye de bu konuda bir çalışma yaptı örneğin Afet Yönetim Daire Başkanlığı oluşturuldu ve bir toplantı yapıldı. Bu toplantılarda risk analizleri, kentsel dönüşüm çalışmaları için harekete geçildi ama geç kalındı. Mevzuat ve bürokrasiden kaynaklı ağır işliyor.
Ben 2000 yılında MEÜ’ye geldim, 23 yılda her yıl 15-20 konferans verdim. 23 yıl hiçbir şey yapılmadığını gördüm. Çok geç kalındı. Ne kadar geç o kadar erken diyerek çalışmalara bir an önce başlanmalı.
TÜRKİYE’DE SAHİLLER RİSKLİ
Kentin hangi bölgeleri riskli olabilir diye tartıştık, kentin sahil bölümlerinde zemin, dere kenarları alüvyonal zeminler. Bu bölgede en büyük binanın risk göçme, yana yatma ve oturma olabilir. Ancak 6,5-7 üzerindeki bir deprem Mersin’de yıkıcı etki yaratabilir.
Zaten Türkiye’nin deprem riski yüksek bölgeleri sahil kesimleridir. Adana’dan Muğla’ya, İzmir’e hatta Balıkesir’e kadar. Tüm kıyı alüvyonel zemin, gevşek ve yumuşak. Bu bölgelerde meydana gelecek depremlerde binanız sağlam olursa, çimentonuz kalite ise demirleriniz sağlam ise, inşaat kalitesi iyiyse, kolon kiriş bağlantıları doğruysa binanız zemine batar. Ya da binanın bir kısmı havaya kalkar.
“HALA 30- 35 KATLI BİNALAR YAPILIYOR”
Mersin’in sahil kesimleri gerçekten zemin açısından tehlike arz ediyor. Mezitli’den Erdemli’ye kadar ki kıyı sahili riskli. Biz kuzeye doğru gitmemiz lazım.
Mersin’de 2000’den sonra yapılan yapılarda pek problem yok çünkü 1999 deprem yönetmeliğine uygun yapıldı. İnşaat kalitesi biraz daha iyiydi.
Bizim yapacağımız tek şey zemini iyi seçeceğiz, binamızı sağlam yapacağız. Yüksek yapıdan kaçınacağız. Çok geniş alanlarımız var. Mersin’de 30-35 katlı bina inşaatları var maalesef, bunlar baya riskli yapılar. Mersin’de bir kentin imar planının yenilenmesi lazım. Bunun için de deprem veya afet master planı yapılması lazım. Her kent için bu plan tamamlanmalı ve neler yapılması gerektiği ortaya konmalı. Bu plan ile tüm binaların analizi yapılmalı, depreme kadar dayanıklı, nasıl, ne zaman yapıldığının haritalandırılması gerekiyor. Ayrıca zeminlerin jeolojik özellikleri ayrıntılı bölge bölge ele alınması gerekiyor. Bütüncül bir plan olmalı. Bu plan ile şehrin ne tarafa doğru gelişeceği e kaç katlı binalar yapılabileceği belirlenmeli. Bu şekilde depreme hazırlıklı bir şehir olabiliriz.
“ÇALIŞMALAR HIZLANDIRILMALI”
Ama hep geç kalıyoruz. Ve hala binalardan atlayarak depremden kaçmaya çalışıyoruz. Depreme karşı eğitim ile bilinçlendirmeyi sağlamalıyız.
Depreme karşı çalışmalarımızı biraz hızlandırmamız, neticelendirmemiz, somutlaştırmamız gerekiyor. Ne yazık ki seçim ile deprem gündemi arka plana itildi. Aslında deprem konusunda jeoloji, jeofizik olarak son derece bilgiliyiz. Amerika’dan, Japonya’dan sonra ilk 3’te belli bir konumdayız deprem bilgisi konusunda. Bize imkan verilir ise çok şey yapabiliriz ama ne yazık ki hep lafta kalıyor. İrade sahibi bir ekip olursa depreme karşı önlem alabiliriz.
“İMARI, BELEDİYELERI BIRAKMAMAK LAZIM”
Mersin’deki tüm binaları yıkma şansımız yok. Sahile çok katlı bina yapıyoruz. Buna izin verilmemesi gerekiyor. Bir daha ki toplantıya da katılmayacağım. Belediye meclisinde başkan yaptırmayacağız’ diyor ama oylama yapılıyor ve ‘evet’ çıkıyor. Bu iş belediye meclisine de bırakılmamalı bu iş. Çünkü onların uzmanlık alanları da değil bu konular.
İşimiz biraz zor, önlem almak lazım ve bu işi belediyelere bırakmamak lazım. Siyaset karıştığı zaman işler rayından çıkıyor, önlem alamıyoruz. Dolayısıyla depreme karşı yeterli savunma yapamıyoruz” diye konuştu.