KIYMET GÖKÇE
Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Çernobil felaketinin 30. yılında Uluslararası Çernobil Ağı, Yeşil Düşünce Derneği ve Nukleersiz.org ile birlikte “Çernobil ve Fukuşima’dan Sonra” konulu panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak, Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) Avrupa Başkanı Dr. Angelika Claussen, Çernobil'de reaktördeki yangını söndürmek ve dekontaminasyon çalışmaları için görevlendirilen ve kendilerine tasfiye memurları (likidatör) denilen 600 bin genç insandan biri olan Ukraynalı asker Yuriy Shumchenko ile Halk Sağlığı Uzmanı Umur Gürsoy katıldı.
Mersin Barosu Gökdelen Hizmet Birimi’nde düzenlenen panele ilginin çok az olması ve 10-15 kişinin katılımıyla gerçekleştirilmesi dikkat çekti. Panelin açılışında konuşan Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen, “Çernobil felaketinin 30. yılında bile hala orada radyasyon var ve yaşam yoksa insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını savunmak adına bizim Akkuyu’da bir nükleer santral yaptırmamız gerekiyor. Kendimiz için, gelecek nesilleriniz için, çocuklarımız için, Akdeniz havzası için bu çok önemli” dedi.
Mersin NKP Dönem Sözcüsü Erkan Demir de Mersinlilerin gelinen süreçte Akkuyu’da bir nükleer santralle karşı karşıya getirdiğini söyledi. Nükleer santraller konusunda hükümeti eleştiren Demir, nükleer karşıtı mücadelenin sadece Mersin için değil, Sinop ve İğneada için de çok büyük önem taşıdığını belirtti. Demir, “Bu noktada mücadeleyi yeniden büyütmek ve yeniden örgütlenmek bizim boynumuzun borcu” ifadesini kullandı.
“BENİMLE BİRLİKTE OLAN ASKERLERİN ÇOĞU 50 YAŞINI GÖREMEDİ”
Panelin ilk konuşmacısı tasfiye memuru Yuriy Shumchenko ise felaketin tanıklığını yaparak gerek felaketten hemen sonra gerek yıllar sonra yaşadıklarını anlattı. Çernobil felaketini çok yakından yaşayan Ukraynalı bir asker olduğunu dile getiren Shumchenko, felaketin hemen ardından Mayıs 1986’da reaktörde 2 hafta çalıştığını söyledi. Çoğunlukla reaktöre çok yakın çalıştığını aktaran Shumchenko, radyasyon nedeniyle yakındaki ormanın bile yeşilini kaybettiğini ve kırmızıya döndüğünü ifade etti. Çok yüksek radyasyona maruz kaldıklarını, özellikle emrinde çalışan askerlerin çok fazla etkilendiğini kaydeden Shumchenko, “İki hafta sonra kendimi çok kötü hissettim ve hastaneye kaldırıldım. Orada tedavi gördüm ama kan sonuçlarım kötü çıktığı için 8 ay boyunca tedavi görmek zorunda kaldım. Hayatta kaldığım için doktorlara çok teşekkür ederim. Hala yılda iki kez hastanede tedavi görmek zorundayım. Radyoaktif temizliği iyi yaptığım için hükümetten madalya aldım. Madalya almak çok iyi ama sağlığımı geri veremediler. Benimle birlikte çalışan askerlerin çoğu 50 yaşını bile göremedi, hayatını kaybetti. Reaktörde benimle çalışan tahliye memurlarından 200’den fazlası öldü” diye konuştu.
“ÇERNOBİL FELAKETİ İNSANLIK İÇİN EN BÜYÜK UYARIDIR”
Bir arkadaşının çocuğunun 11 yaşında felç geçirdiğini söyleyen Shumchenko, “Bu hastalık yaşlılar içindir, çocuklar için değil. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Çernobil felaketi insanlık için en büyük uyarıdır. Nükleer felaketler çok büyük miktarda radyasyon yayarlar ve radyasyon ne ülke ne sınır ne de zaman tanır” şeklinde konuştu.
“ÇERNOBİL’DE HİROŞİMA’NIN 200 KATI RADYASYON ORTAYA ÇIKTI”
IPPNW Avrupa Başkanı ve ‘Nükleer Felaketlerle Yaşamak-Çernobil ve Fukuşima’nın Sağlık Üzerine Etkileri’ adlı kitabın yazarı Dr. Angelika Claussen de sunumunda, felaketin ardından günümüze kadar çok geniş bir coğrafyayı ve milyonlarca insanı etkileyen radyasyonun salık üzerine etkilerini anlattı. Çernobil’de yalnızca hidrojen patlaması değil, çekirdek erimesine bağlı çok daha fazla radyoaktif maddenin atmosfere yayıldığı ve çok daha uzaklara ulaşabildiği bir patlama olduğunu belirten Dr. Claussen, şöyle devam etti:
“Çernobil felaketi, 20. Yüzyılın en büyük nükleer felaketidir ve Hiroşima ve Nagazaki’deki ortaya çıkan radyoaktif emisyonun 200 katı radyoaktif madde ortaya çıktı. Çok yoğun radoaktif madde, rüzgarın da etkisiyle santral yanında da binlerce kilometre uzakta da görüldü, dünyaya yayıldı. Hatta zamanla Amerika kıtasına bile ulaştı. Çernobil felaketiyle karaya yayılan izotop miktarı Fukişima felaketine göre çok daha büyük. Çünkü orada rüzgar denize doğru esti.”
“ÇOCUKLARDA VE YETİŞKİNLERDE KANSER VAKALARI İLE KALP-DAMAR HASTALIKLARI ARTTI”
O dönemde hem Sovyetler Birliği’nin hem de batılı ülkelerin felakete ilişkin gerçekleri sakladıklarını ve yalan söylediklerini öne süren Claussen, özellikle ilk 5 yıla ait bilgilerin kayıp olduğunu kaydetti. Felaketten sonra etkilenen ülkelerde yapılan araştırmaların hem çocuklarda hem yetişkinlerde tiroid kanserinde artış olduğunu grafiklerle anlatan Claussen, ayrıca meme kanseri, çocuklarda lösemi ve beyin tümöründe de artış olduğunu söyledi. Çocuklarda beyin tümörünün 7 kat arttığına işaret eden Claussen, şunları söyledi:
“Sizlerle yeni bir bilgi daha paylaşayım. Anne karnında radyasyona maruz kalan bebeklerde kardiyovasküler (kalp-damar hastalıkları, felç, kalp krizi) hastalıklara rastlandı. Ayrıca, yine bu çocuklarda konsantrasyon bozukluğu, öğrenme güçlüğü ve bazı nörotik bulgular ortaya çıktı.”
“830 BİN LİKİDATÖRDEN 125 BİNİNİN ÖLDÜĞÜ HESAPLANMIŞ”
Claussen, Çernobil felaketinin hemen ardından reaktörde çalışan 830 bin likidatörden 125 bininin öldüğünün hesaplandığını da dile getirerek, bu ölümlerde beyin kanaması ve kalp krizinin ilk sırada, kanserin ise ikinci sırada yer aldığını anlattı. Birçok ülkede ölü doğumlarda da artış olduğuna dikkat çeken Claussen, bunun sebebinin de kolsuz, bacaksız, beyinsiz, yani ileri derecede organ bozukluklarından kaynaklandığını, doğumdan hemen sonra ölümlerin de arttığını sözlerine ekledi.