BARIŞ ÇOBAN
Mersin Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sokağa çıkarak, kadın cinayetlerine ve şiddete karşı ses yükseltti.
Kushimato Sokağında bir araya gelen kadınlar, Özgecan Aslan Barış Meydanı’na yürüdü. “Erkek şiddetine, savaşa ve yoksulluğa karşı mücadeleyi büyütüyoruz”, “Kutsal aileniz bir yalan”, “Adalet sarayı kadınların mezarı” yazılı pankart ve dövizlerin taşındığı yürüyüşte, “Erkek vuruyor devlet koruyor”, “Tayip kaç kaç, kadınlar geliyor”, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” ile Türkçe, Farsça, Arapça ve Kürtçe “Jin, jiyan, azadî” sloganları atıldı.
“ERKEK ŞİDDETİNE, YOKSULLUĞA, GERİCİLİĞE, SAVAŞA KARŞI SOKAKTAYIZ”
Burada grup adına yapılan basın açıklamasını konuşan Güneş Doğdu, “Erkek şiddetine, yoksulluğa, gericiliğe, savaşa karşı sokaktayız” diyerek, “Bugün 25 Kasım. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü. Tüm dünyada kadınlar erkek devlet şiddetine, eşitsizliğe, kadın cinayetlerine, savaşlara karşı sokakta.
Kadınlar 1960'larda Dominik'te diktatör Trujillo'ya karşı direnişin sembolü olan Mirabel kardeşlerden aldığı mirasla dünyanın dört bir yanında diktatörlere karşı direniyor. Oratadoğu'dan Avrupa'ya, Latin Amerika'dan Türkiye'ye direnen kadınlar birbirine ilham oluyor, kadın dayanışması sınır tanımıyor.
“KADINLARI DEĞİL AİLEYİ KORUYAN POLİTİKALARA VE ERKEK ŞİDDETİNE KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ”
Dünyanın her yerinde kadın düşmanı politikalarla birlikte erkek şiddeti de artıyor. Sırtını kadın düşmanı iktidarlara yaslayan erkekler kadınları katlediyor. Türkiye'de de iktidarın 21 yıllık kadın düşmanı politikalarının sonucunda evde, işyerinde, kampüste, sokakta erkek şiddetinin her türlüsüne maruz kalıyoruz. Bu ülkede yıllardır süren kadın katliamı var. Erkekler 2022 yılında en az 327 kadını öldürdü. 213 kadın ise şüpheli şekilde öldü. 2023 yılının ilk 10 ayında en az 247 kadın erkek şiddeti ile katledildi. Kadınları değil aileyi koruyan politikalara ve erkek şiddetine karşı sesimizi yükseltiyoruz.
“BOŞANMAYI DEĞİL KADIN CİNAYETLERİNİ ENGELLEYİN”
Kadınlar en çok aile içinde şiddete uğruyor, en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınların faillerinin çoğu eş, eski eş, sevgili veya yakın akraba. Kadınları şiddete karşı koruyan 6284 uygulanmıyor, nafaka hakkına erişilemiyor. Boşanmayı önleyen politikalar kadınları şiddet gördüğü evlere mahkum ediyor. Hayatlarımız pahasına boşanmayı önleyen politikalara karşı sesimizi yükseltiyoruz. Boşanmayı değil kadın cinayetlerini engelleyin.
‘Aileye zarar veriyor, lgbti sapkınlığını artırıyor’ palavraları ile tek gecede İstanbul Sözleşmesi'ni fesh eden iktidar şimdi de bütün dinci tarikatlarla, vakıflarla kol kola girmiş aile çalıştayları düzenliyor. Anayasa değişikliği tartışmalarında LGBTİ+'lar yok sayılarak, aile yeniden dizayn edilmek isteniyor. İktidarın kadın düşmanı aile politikaları bunlarla bitmiyor. İki gün önce Meclis'ten geçirilen yasayla aile ve gençlik fonu kuruldu. Kadınlar aile içinde her gün öldürülürken, gençler her gün daha da güvencesizleşirken, iktidar faizsiz kredi adı altında daha fazla borçlandırarak evliliğe teşvik ediyor.
Üstelik gelirini de doğanın talanından elde edilen enerji kaynaklarından elde edeceğini söylüyor. Hayatlarımızı, emeğimizi yağmalayan bu düzene karşı sesimizi yükseltiyoruz. Aile değil kadınız, isyandayız!
“İKTİDARIN KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARI İLE DİNCİ GERİCİ POLİTİKALARI İÇ İÇE GEÇİYOR”
İktidarın kadın düşmanı politikaları ile dinci gerici politikaları iç içe geçiyor. Kadın düşmanlığı ve LGBTİ+ düşmanlığı dinci gericilikten güç alıyor. Kamusal ve özel alanda yaşadığımız erkek şiddeti, eşitsizlik, çocuk istismarı diyanet fetvaları, tarikat ve cemaatler aracılığıyla din ile meşrulaştırılıyor. Diyanetin her şehirde açtığı aile irşad bürolarında şiddet gören kadınlara ailelerine dönmeleri öğütleniyor. Kadınların barınma, sağlık, şiddetten korunma gibi ihtiyaçlarına ayrılmayan bütçe Diyanete ayrılıyor. Sosyal politikalardan eğitime her alanda Diyanet söz sahibi konumda. Dinci gerici örgütler kent merkezlerinde şeriat eylemleri yapma cüretini göstererek, yaşam tarzlarımıza saldırıyor, kadınları ve LGBTİ+'ları hedef gösteriyor. Hayatlarımızdaki dinci gerici kuşatmayı laiklik mücadelemizle dağıtacağız!
İktidarın dinci gericilikle beslediği LGBTİ+ politikaları her geçen gün daha da sertleşiyor. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde düzenlenen nefret mitingleri ile iktidar gerici odakları da yanına alarak adeta LGBTİ+lara savaş açmış durumda. Devletin aile politikalarının merkezinde de LGBTİ+ düşmanlığı yer alıyor. Bu nefret politikaları LGBTİ+'lara yönelik psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddeti artırıyor, nefret cinayetlerinin önünü açıyor. LGBTİ+'lar işsizliğe, güvencesizliğe mahkum ediliyor, yalnızlaştırılıyor, intihara sürükleniyor. Nefret politikalarına karşı sessiz kalmıyoruz. Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Aynı gökkuşağının altında nefrete karşı yaşamı savunuyoruz!
“GEÇİNEMİYORUZ, BARINAMIYORUZ, BESLENEMİYORUZ”
Bir yandan erkek şiddeti ile mücadele ederken bir yandan da yoksullukla boğuşuyor, şiddet gördüğümüz evlere mecbur bırakılıyoruz. Ekonomik krizin yükü artan bakım emeği yükü olarak sırtımıza yıkılıyor. En ucuz gıdaya ulaşmak için pazar pazar, market gezmek zorunda kalıyoruz. Ev kiralarımızı ödeyemiyoruz. Temel ihtiyaçlarımız pahalanırken emeğimiz ucuzluyor. Güvencesiz çalışma koşullarına mahkum ediliyoruz. Mobbinge uğruyor, işten çıkarmalarda ilk gözden çıkarılanlar oluyoruz. Evde işyerinde ekonomik şiddetin boyutları da ekonomik kriz gibi büyüyor. Geçinemiyoruz, barınamıyoruz, beslenemiyoruz. Yoksulluğa karşı sesimizi yükseltiyoruz! Bize reva gördüğünüz yaşamı kabul etmiyoruz! Kırıntıları değil hayatı istiyoruz!
Genç kadınlar her gün artan ekonomik krizle birlikte beslenme, sağlık, eğitim ve barınma gibi en temel haklarına ulaşamıyor. Erken yaşta evliliğe, doğurmaya teşvik eden devlet üniversiteli kadınlara güvensiz yurtları, bozuk yemekleri reva görüyor. Üniversiteli kadınlar KYK yurtlarında bozuk asansörlerde göz göre göre öldürülüyor, ekonomik kriz yüzünden intihara sürükleniyor. Aydın KYK yurdunda bozuk asansörde kaybettiğimiz Zeren Ertaş'ı unutmadık, unutturmayacağız!
“SAVAŞ EN FAZLA KADINLARI VE ÇCUKLARI VURUYOR”
Emperyalist savaş politikaları ve işgaller en fazla kadınları ve çocukları etkiliyor. İsrail'in Filistin'e yönelik soykırıma varan saldırılarında binlerce çocuk öldü. İktidar İsrail'in Filistin halkına yönelik soykırımına karşı boş söylemlerini sürdürürken, bir yandan İsrail ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini sürdürüyor bir yandan sınır ötesi operasyonlarla savaş politikalarına devam ediyor. İsrail'in Filistin topraklarında 75 yıldır sürdürdüğü işgal ve soykırıma karşı direnen Filistin halkının yanındayız. Rojava'dan Gazze'ye Ortadoğu topraklarında işgal politikalarına direnen kadınlarla dayanışmayı büyütüyor, işgal ve savaş politikalarına karşı yaşamı savunuyoruz. İran'da Molla rejimine, Afganistan'da Taliban rejimine karşı özgürlük mücadelesi veren kadınların mücadelesini selamlıyoruz.
İktidar kendisine yönelen hoşnutsuzluğu ayrımcılıkla, ırkçılıkla, göçmen düşmanlığı ile örtmeye çalışıyor. Oysa biliyoruz ki mülteci ve göçmen kadınlar ucuz iş gücü olarak en güvencesiz işlerde çalışıyor. Şiddet, sömürü ve eşitsizliğin en ağır biçimlerine maruz kalıyor. Göçmen, mülteci kadınlarla dayanışmayı büyütüyoruz. Bizleri yoksul bırakan göçmenler değil sermayenin çıkarları uğruna ücretli-ücretsiz emeğimizi yağmalayanlardır. Halkları birbirine düşman eden, emeğimizi sömüren patriyarkal kapitalizme karşı mücadeleyi büyütüyoruz!
“DEPREM MAĞDURLARI HALA TEMEL İHTİYAÇLARINA ERİŞEMİYOR”
6 Şubat depremlerinin ardından 9 ay geçmesine rağmen hala en temel ihtiyaçlara erişilemiyor. Kadınlar can güvenliği olmadan, taciz ve istismar riski altında konteynırlarda, çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Şiddeti önleyen mekanizmalar işlemiyor. Okullara, sağlığa, suya ulaşımın hala güç olduğu koşullarda bakım emeği yükü ilk aylardaki ağırlığıyla kadınların sırtında kalmaya devam ediyor. Kentlerimizi, yaşamlarımızı enkaz altında bırakanlara karşı sesimizi yükseltiyor, yaşamı yeniden inşa etmek için mücadeleyi büyütüyoruz!
“HAYATLARIMIZ, HAKLARIMIZ VE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTÜYORUZ”
Kadın cinayetlerinde, yağmalanan kentlerimizin enkazlarında, iş cinayetlerinde, okumak için kaldığımız yurtlardaki asansörlerde, nefret cinayetlerinde öldürülüyoruz. Bizler bu düzen tarafından öldürülürken katillerin sırtını sıvazlayan iktidar yaşamak için direnen her kesime şiddetle yanıt veriyor. Katil erkekler cezasızlıkla ödüllendirilirken, geçen 25 Kasım'da İstanbul'da yaşadığı polis şiddetini ifşa eden kadınlar, İstanbul Sözleşmesini savunan kadınlar hapis ile cezalandırılıyor. Erkek devlet şiddeti karşısında susmuyoruz! Hayatlarımız, haklarımız ve özgürlüğümüz için mücadeleyi büyütüyoruz.
Bu 25 Kasım'da da kelebeklerin kanat çırpışını özgürlük mücadelesi verdiğimiz sokaklara taşıyoruz. Erkek devlet şiddetine, yoksulluğa, gericiliğe, savaş ve işgal politikalarına karşı hayatlarımızı savunuyoruz. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” diye konuştu.