HEDİYE EROĞLU
Mersin’de MIP’in Atatürk Parkında liman genişletme inşaatı yüzünden denize 6 milyon ton asbest karışması bir kez daha Mersin Çevre Platformu tarafından uzmanların katılımıyla, ‘Denize Dökülen 6 Milyon Ton Asbestin Çevre ve Sağlığa Etkileri” konulu panelde bilimsel olarak ele alındı.
Mimarlar Odasında düzenlenen panelin moderatörlüğünü TEMA Vakfı İl Temsilcisi Perihan Saydan Pazarbaşı üstlenirken, Mersin Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Sabahat Aslan, Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari ve Mersin Tabip Odası’ndan Doktor Fatma Özdemir konuşmacı olarak yer aldı.
Sivil toplum kurum ve kuruluşlarından temsilciler ile çevreciler ve yurttaşların katıldığı panelde uzmanlar bilimsel verilerle asbest faciası gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.
“ÇOK BÜYÜK BİLİMSEL BİR SUÇ İŞLENDİ”
Panelde konuşan MERÇED Başkanı Sabahat Aslan, Mersin Çevre Platformu olarak, Atatürk Parkında ki yenileme çalışmalarına karşı yaklaşık 4 yıldır mücadele etiklerini hatırlattı. “Davalar açtık, davalarımızı önce kazandık ama daha sonra kaybettik” diyen Aslan, “Çok kitlesel eylemler yaptık. Ve davaları da bu yüzden kazandık. Ama daha sonra mevcut siyasetçiler bizim gücümüzü kırınca, buna karşı mücadele eden kitle de biraz azaldı. Azalınca da biz mücadelede zayıfladık” dedi.
“4-5 AYDIR MERSİN’DE 6 MİLYON TON ASBEST DENİZE KARIŞTI DİYE FERYAT EDİYORUZ”
Özellikle son 4-5 aydır Mersin’de 6 milyon ton asbest denize karıştı diye feryat etiklerini vurgulayan Sabahat Aslan, “Ama feryadımız duyulmuyor. Mersin Körfezinin zemini beyaz asbestten oluşuyor. Ama liman genişletme projesi ile hem asbest, hem dolgu alanı, hem de tüm deniz eko sistemini alt üst ediyor. Ayrıca bu proje ileride Atatürk Pakımızın çok büyük bir kısmının işgaline yönelik olduğu için de projeye karşı çıkıyoruz.
“ODTÜ’NÜN RAPORU BU ÇOK BÜYÜK, BİLİMSEL BİR SUÇ”
Oysa TÜBİTAK projeye dair verdiği rapor ile gerçekleri anlatmış durumda. İsteseydi belki savunmasaydı ama sanırım durum ciddi olunca sorumluluk almak istemediler ve mecburen gerçek verileri yazdılar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise bu yoruma inanmayın, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsüne, bölgeden alınan 20 karotu götürerek ‘sonuçlarını siz yorumlayın’ diye götürmüşler. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü de ne yazık ki bilimi yok sayarak, TÜBİTAK’ın yapmış olduğu bilimsel verilerin çok altında asbest miktarını göstererek, bunu denize dökebilirsiniz demiş. Bu çok büyük, bilimsel bir suçtur” diye konuştu.
Türkiye’de biri Kocaeli’nde diğeri de Ankara’da olan Asbest Bertaraf Tesisi’ne hafriyatların gönderilip yok edilmesinin toplam maliyetinin 18 katrilyon olduğunu, bu nedenle de denize döküldüğüne işaret eden Aslan, “Her gün karını katlayan MIP şirketi bu parayı ödememek için asbesti denizimize döküyor. Sağlığımız tehlikeye atılırken doğamız ve ekosistemimiz de yok ediliyor” dedi.
“MERSİN DENİZİNDE 176 BİN 335 METREKARELİK ALANDA DOLGU İŞLEMİ GERÇEKLEŞTİRİLECEK”
2872 sayılı Çevre Kanununa ve bu kanun doğrultusunda çıkarılan yönetmeliklere ÇED denildiğini söyleyen Aslan, gerçekleştirilmesi planlanan bir projenin, çevre üzerine olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin önlenmesi, en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi, seçilen yer ve proje alternatiflerinin değerlendirilmesi çalışmalarını içeren ‘karar verme süreci’ olduğunu aktardı.
“Ama maalesef liman genişleme projesinin ÇED raporu çevreyi katleden bir proje olmuştur” diyen Sabahat Aslan, MIP’in projesi kapsamında toplam 176 bin 335 metrekarelik alanda dolgu işlemi gerçekleştirileceğini aktardı. Aslan, “ÇED raporunda; ‘proje kapsamında fotoğrafta sarı ve turuncu renkli olan toplam 2 milyon 120 bin metrekare alanda toplam 3 milyon 283 bin 46 metreküp dip taramasının yapılması planlanmaktadır’ diye yazılmıştır. Bu tarama yapıldı. 1 metreküp asbest çamurunun karşılığı 2 ton dur. 3 milyon 283 bin 046 metreküp x 2 = 6 milyon 566 bin 092 ton asbestli malzeme yapar.
“ODTÜ DENİZ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİLİMSEL AHLAKA UYMAYAN YORUM YAPMIŞ”
ÇED raporunda yazılan ve TÜBİTAK tarafından analizi yapılan 20 adet karot numunesi alınmış olup veriler elde edilmiştir
TÜBİTAK’ın yapmış olduğu analizlere ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü kendisi analiz yapmadan TÜBİTAK’ın analizlerindeki asbest oranını düşük göstermiştir. TÜBİTAK analizlerinde asbest içeriğinin yüzde 1’den yüksek olduğunu belirtilmiş. Ama ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü asbest içeriğini yüzde 0.5’ten küçük olarak göstererek yorum yapmıştır. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü bilimsel ahlaka uymayan yorum yapmıştır.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü, ÇED Raporunda belirtildiği gibi yorum yapmıştır: ‘Tarama malzemesi TÜBİTAK-MAM analiz raporuna göre zararlı kimyasal içermediğinden ve asbest içeriği de çok düşük (<%0.5) ve inert (sucul ortamda inaktif) özellikte olduğundan karada faydalı kullanıma uygundur. Düşük seviyeli doğal asbest karışımlı katı tarama malzemesinin kurak dönemlerde dolgu alanlarından havaya karışmamasına yönelik tedbir olarak bu katmanın üstü başka bir inert katı malzeme ile ince bir tabakayla örtülebilir. Tarama malzemesinin liman bölgesindeki lokasyonuna göre kum/ince taneli malzeme oranı değişeceğinden, faydalı kullanım için aranan özelliklerin önceden belirtilmesi halinde uygun alandan yeterli hacimde kum oranı yüksek katı malzeme kullanıcıya sağlanabilir.
Sonuç olarak; Organik madde ve metal kirlilik değerleri düşük, ‘inert’ özelliklere yakın inorganik jeo-kimyasal (doğal katı madde) özelliklere sahip Mersin Liman bölgesinde çıkacak dip tarama malzemesinin özel dip tarama tekniği tarama faaliyetinde Liman bölgesinde minimum bulanıklık yaratacaktır. Yapılan analiz sonuçlarına göre; taranacak katı malzemenin (liman bölgesi dip sedimanı) özel amaçlı (kapakları alttan açılan) gemilerle körfez içinde belirlenen sınırlı dökü alanına boşaltımına uygun jeo-kimyasal özelliklere olduğu, tarafımızca değerlendirilmektedir. Tarama ve dökü faaliyeti süresince tarama ve dökü bölgesi çevresi dar gözenekli özel ağlarla çevrilerek ve tarama ve dökü faaliyeti süresince ince taneli malzemenin üst tabakada yayılımı ve bulanıklık etkisinin asgariye indirilecektir.
Analizlerde de görüldüğü gibi TÜBİTAK dip taramasından çıkan asbestli malzemeyi ‘tehlikeli atık’ olarak değerlendirmiştir. Tehlikeli atık yasal olarak bertaraf tesislerine taşınmak zorundadır. MIP dip taramasından çıkan asbestli malzemenin aşağıda belirtilen bertaraf masraflarından kaçındığı için 6 milyon ton asbestli malzemeyi denize dökerek çevre felaketine neden olmuştur” diye konuştu.
“ASBEST KÜRESEL BİR FACİA”
Ardından konuşan Mehmet Şeyhmus Ensari, asbestin beyaz toprak olarak da bilinen, ısıya, aşınmaya, kimyasal maddelere oldukça dayanıklı, yapısal özellikleri açısından esnek, lifli yapıda bir mineral olduğu bilgisini aktardı.
Türkiye’de asbest üretiminin ve kullanılmasının 31.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelikle yasaklandığı bilgisini anımsatan Ensari, bu yönetmeliğe uyulmadığının da altını çizdi. Ensari, “Kendi raporlarında da, ‘burada bir asbest var’ diyor, bunu kabul ediyorlar. ‘Bu asbest Toroslar’da çok olur’ deniliyor. Asbest içeriği ‘çok az’ denilerek, bilimsellikten uzaktır. ODTÜ raporu ısmarlama bir rapordur. Asbestli malzemeyi siz dolgu malzemesinde kullanamazsınız. Bu tehlikeli bir atıktır. Elinde bir asbestli malzeme var ise bu buraya en yakın Ankara’da, mantıken Kocaeli’ne göndermezler bu bölgenin bu yüzden asbeste maruz kalacağından endişem var. 500 kilometre uzağa asbesti göndermez, şurada bir yer sahaya sahte raporlarla gömebilirler. Ve bir yandan da taş ocaklarından malzeme getirilerek deniz dolduruluyor” sözlerini kullandı.
“SAĞLIK BAKANLIĞI ÖRTBAS ETME EĞİLİMİNDE”
Son olarak asbestin insan sağlığı üzerine etkilerine ilişkin bilgi veren Doktor Fatma Özdemir, asbeste bağlı hastalıkların akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesi, akciğer dokusu içerisinde asbest liflerinin birikmesi, akciğerleri ve karın boşluğunu saran zarın kanseri ve akciğer kanseri olduğunu belirtti.
“Genellikle 20 – 30 yıl, 20-50 yıl gibi yıl gibi maruziyet dozu ve süresine bağlı kalarak hastalıkların oluşması zaman alabiliyor” diyen Dr. Özdemir, “Yani bugün maruz kaldınız diyelim asbeste 20, 30 yıl sonra bu tablolarla hekimin karşısına gelebiliyorsunuz. Erken tanı zor, durumunuz zamanla kötüleşiyor ve etkin bir tedavisi de yok. Asbestin önümüzdeki 20 yılın da en büyük halk sağlığı sorunu olacağı düşünülüyor. Asbeste güvenli bir maruz kalma düzeyi yok. ‘Şu düzey güvenlidir’ diyemeyiz.
Kocaeli’nde Dilovası’nda yapılan bir çalışmada, anne sütünde ve bebek dışkılarında ağır metallere rastlanmıştı. Bu çalışmayı yapanlar yargılandı. Asbestin zararlarını anlatmak, önlemek, bununla mücadele etmek zor bu anlamda. Sağlık Bakanlığı bunu örtbas etme eğiliminde” dedi.