EREN KAVVAS

Açığa alınmalar ve meslekten ihraç ettirmeler her geçen gün devam ederken Eğitim-Sen, düzenlediği basın toplantısında mağdur olduğunu iddia eden öğretmenlerle bir araya geldi. İl binasında düzenlenen basın açıklamasına Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, CHP Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak ve sendika üyeleri katıldı.
Başkan Muşlu, laik ve demokratik bir eğitim sistemini benimsediklerini, Eğitim-Sen’in FETÖ’yle ne türden bir ilişkisi olabileceğini kamuoyunun takdirine bıraktıklarını dile getirirken, OHAL süreciyle birlikte gidişatın tek partili diktatörlüğüne doğru yöneldiğini herkesin gördüğünü söyledi.

“FETÖ, LAİKLİKTEN UZAKLAŞTIKÇA ORTAYA ÇIKTI”
Muşlu, FETÖ’nün laiklikten uzaklaştıkça orta çıktığının altını çizerek, “OHAL, Kanun Hükmünde Kararname’lerle (KHK) birlikte inşa edilen olay tek parti diktatörlüğü sürecidir. OHAL ve KHK’lar tüm muhalefet örgütlerini sindirmenin bir aracı olarak ortaya çıkmıştır. Laik, bilimsel, demokratik çizgiden koparılmış, dindar nesiller yetiştirme hevesiyle örgütlendirilmiş bir eğitim sistemi yaratılmaya çalışılıyor. FETÖ denilen örgüt eğitimde laiklikten uzaklaştıkça ortaya çıktı” dedi.

CHP’Lİ ÇAMAK: MAĞDURLAR KOMİSYONU KURULDU
CHP Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak ise açığa alınan ya da meslekten ihraç ettirilen vatandaşların haklarını savunmaları için yol gösterdi. Çamak, “CHP Genel Merkezi’nde açığa alınanlar veya ihraç edilen vatandaşlar için Mağdurlar Komisyonu kuruldu. Bugüne kadar 30 bini aşkın başvuru yapıldı. Komisyonun başında Bülent Tezcan var. Bu komisyonun çoğu hukukçulardan oluşuyor. Üstelik bu komisyona hangi siyasi görüşte olursa olsun her vatandaş başvuru yapabiliyor. Ayrıca açığa almalardan veya meslekten ihraç edilen vatandaşların, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na muhakkak başvuru yapmaları lazım. İkinci olarak TBMM Dilekçe Komisyonuna başvuru yapmaları gerekiyor. O komisyonda mecliste yer alan her partinin üyesi mevcuttur” ifadelerini kullandı.

 “ACABALAR ARTTI VE İNSANLARIN BAKIŞ AÇISI DEĞİŞTİ”
Emine Erik adında Eğitim-Sen üyesi bir öğretmen ise gözaltından çıktıktan sonra iş yerinden arandığını ve işten atıldığı öğrendiğini ayrıca  psikolojisinin de bozulduğunu dile getirerek, “Ne bir uyarı aldım ne de bir soruşturma geçirdim. Öyle bir devlet memuruydum. Çocuklarımla güzel birkaç gün geçireyim diye iş yerimden 3 gün izin aldım. Akabinde beni iş yerinden aradılar. Elime bir uzaklaştırma mektubu verdiler. Suçum ne diye sorduğumda hiçkimse bir şey demedi. Ardından beni tekrar çağırarak 14 tane soru verdiler. Soruların hiçbirisi benimle alakalı değildi. ‘Cemevi’nde yönetimdeyim, Eğitim-Sen’in üyesiyim ve başka hiçbir yerde üyeliğim yok’ diye yazdım. Çocuklarımın nerede okuduğunu sordularında devlet okullarında okuttuğumu ve hiçbir cemaat veya tarikat evine göndermediğimi söyledim. Aradan yaklaşık 10 gün geçtikten sonra gecenin bir vakti evim arandı. 1 gün gözaltında kaldım. Gözaltından çıktıktan sonra iş yerimden aradılar ve atıldığımı söylediler. Psikolojim bozuldu. Şuan ilaç kullanıyorum. İnanın ki artık kendimden süphe eder oldum. Bir Alevi bir solcu ve Eğitim-Sen üyesi olarak bu oluşumun içerisinde yer almam beni derinden üzdü. Acabalar arttı ve insanların bana bakış açıları değişti. Ama adalete güveniyorum” şeklinde konuştu ve gözyaşlarına hakim olamadı.