Çiftçi esnaf ve sanayici her geçen gün kan kaybederken, Mersin’in affet bölgesi ilan edilmeyeceği iddiaları gündeme geldi.
Mehmet Nabi Batuk
Sel afetinin ardından Mersin’i birde fırtına ve hortum vurmuş Anamur’daki cam seraların çökmesi sonucu bir muz üreticisi vatandaş hayatını kaybetmişti. Mersin’de yaşanan afetlerin ardından Valilik başkanlığında kurulan kriz masasının hasar tespit çalışmalarının da sonuna gelindiği bildirildi. Mersin’de selden zarar gören sanayici, esnaf ve çiftçinin dört gözle beklediği çalışmalarda elde edilen verilerin, Doğal Afet Bölgesi ilanı için yeterli alanı kapsamadığı ve afet bölgesinin ilan edilmeyeceği iddiaları kentin sanayici, esnaf ve çiftçileri yıktı. İddialar kamuoyunda dolaşırken konuya yönelik Mersin Valiliği Himayesinde kurulan kriz masası ve çalışma grubundan hala bir resmi açıklama hala yapılmadı.
“İLLA MERSİN’İN ORTADAN İKİYE Mİ AYRILMASI LAZIM”
Ziraat Odası Mersin Şube Başkanı Cengiz Gökçel iddialara tepki göstererek “Doğal afet bölgesi için mevcut olan yasa ve yönetmelikler çok ağır şartlar içeriyor. Kentimiz çok ağır afetler yaşadı. Aynı ayda Mersini hem sel hem hortum hem fırtına hem de kar vurdu. Kar altında olan tarım bölgelerinde hala hasar tespit çalışmaları yapılamıyor. Tüm bunlar bir yana tüm çiftçiler bu kadar sorun ile uğraşırken Mersin’in afet bölgesi olarak ilan edilmesi için illa bir deprem mi yaşamamız lazım. İlla Mersin’in ortadan ikiye mi ayrılması lazım. Bu doğal afet bölgesi ile ilgili yasa bizim koşullara göre çok ağırdır. Tüm bu yasaları yapanlar bunun değişimini de yapabilirler. Çiftçi şuan ne yapacağını bilmiyor. Devletimizin bu insanlara sahip çıkması lazım?” cümlelerini kullandı.
“YALNIZ ÇİFTÇİYİ DEĞİL TÜKETİCİYİ DE VURACAK”
Tarım Orkam – Sen Mersin Şube Başkanı Kenan Hazar, bankaların çiftçinin borçlarını ertelediğini ve sigorta ve vergi ödemelerinde bazı kolaylıklar getirildiğini ifade ederek çiftçinin ayağa kalkabilmesi için bu çalışmaların yetersiz olduğu ve Mersin’in bir an önce affet bölgesi olarak ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Bir yandan da sele neden olan nedenlerin düzeltilmesi gerektiği ifade eden Hazar, “Kentte akarsu havzalarının yapılaşmaya açan herkesin yargılanması gerekiyor. Bir an önce bu havzaların açılması ve mersinin ihtiyacına göre bir altyapının yapılması gerekiyor” dedi. Sera alanındaki ürünlerin üretiminin durması tüketiciye zam olarak yansıyacağının altını çizen Hazar, ilgili yöneticilere çağrı yaparak Mersin’in afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini ve çiftçiye teşviklerin sağlanması gerektiğini belirtti.
“SEBZELER ŞUANDA BİRDE SOĞUKTAN ETKİLENİYOR”
Sel döneminde Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’ın Kazanlı ve Adanalıoğlu bölgelerinde çiftçinin halini selde gördüğünü hatırlatan Kazanlı Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Nurettin Yiğit, Mersin zaman kaybetmeden Afet Bölgesi olarak ilan edilmesi gerektiğini ifade ederek şunları söyledi: “Mersin bir Afet bölgesi ilan edilmezse çiftçinin anası ağlar. Adanalıoğlu ve Kazanlı’da selden dolayı en az zarar gören çiftçimizin durumu %30’dur. Sera çiftçilerimizin hem maddi olarak hem de manevi olarak durumu hiç iyi değil. Çiftçinin zaten şuanda Ziraat Bankası ve özel bankalara borçları var. Ziraat Bankalarına olan borçlarını ödeyemeyince banka onları kırmızı çizgiye almıştı. Bu seferde çiftçiler özel bankalara gitmek zorunda kaldı. Özel bankalarda ben senin borcunu öderim ama sana yüksek faiz ile para veririm dedi. Yanınada senin işini devam ettirebilecek kadarıyla az bir para veririm dedi. Şimdi Ziraat Bankası’ndaki borçlarından kurtulduklarını sanıyorlar. Şimdi para bulamazlarsa bu insanlar nasıl üretim yapacak? Bu insanlar zaten çiftçidir başka bir iş yapamazlar. Yaklaşık olarak bir – bir buçuk aydan beridir havalar mevsim normallerinin üzerinde soğuk gidiyor. Bu gece biz ölçtük sera bölgesinde hava -6,5 dereceyi gösteriyordu. Şimdi selden etkilenen sebzeler şuanda birde soğuktan etkileniyor. Bu bir ciddi ürün kaybına ve kalitesizliğe neden olacak. Birde selin vurduğu kök çürüklüğü meydana gelen bitkilerde ölenler öldü kalanlarda şuan bir stres içerisinde. Kalan bitkilerden alınan verim çok düşük olacak. O sebzeyi eski sağlıklı hale getirilebilmesi için bu sefer işçilik ve maddiyet bakımından olağanüstü bir çaba harcanıyor. Devletin çiftçisinin yanında olmasını bekliyoruz. Yoksa bütün çiftçiler bırakın üretim yapmayı elinde olan arazilerini bile kaybedebilir. Aileleri bile yok olabilir.”