Balkanlar’dan Yakındoğu’ya çok geniş bir coğrafyada Osmanlı kültür dünyasının en özgün mimarisini yaratan Usta’nın, bir yandan evrensel bir tasarım dili geliştirirken bir yandan da yere özgü biçimleniş kaygısıyla mimarlığın öznelliğini ortaya koyduğunu söyleyen Sakar, “Süleymaniye ve Selimiye Külliyeleri ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Sinan’ın mimarlığı, günümüzde tüm dünya tarafından ‘üstün evrensel değer’ olarak tanınmaktadır.
Mimar Sinan uzun askerlik hizmeti döneminde çok farklı coğrafyalarda bulunmuş, farklı kültürler tanımış, Anadolu’nun, Balkanlar’ın ve üç imparatorluğun başkenti İstanbul’un mimarlığını özümsemiştir. Bu büyük içselleştirmenin sağladığı görgü, taklit edilemez bir biçimleniş duyarlılığı ortaya koymuştur. Sinan, geliştirdiği tasarım yaklaşımı ile sonraki yüzyılların mimarlığını da belirleyen bir önder olmuş ve denebilir ki tek başına 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun yapılı çevre kültürünün simgesi olmuştur.
Ancak, kuşkusuz Sinan sonrası yalnızca Büyük Usta’ya öykünen, onun sınırları içinde kendine bir yol bulmaya çalışan Osmanlı mimarlığı ülkenin yapılı çevre kültürünü modern çağa taşıyamamıştır. Günümüzde halen ısrarla çağın ruhunu hiç anlamadan tekrar tekrar üretilen Sinan taklidi cami mimarlığı, ne yazık ki bir toplumsal söylenceye indirgenmiş uzak geçmişin anılarını diriltmeye çalışan hayalet görüntüsünden öteye gidememektedir. Oysa ki çağdaş yaşam çağdaş mimarlığı da gerektirir” dedi.
“ÇAĞDAŞ YAŞAM; MİMARLIĞI VE KENT KÜLTÜRÜNÜ DE BELİRLİYOR”
Çağdaş yaşamın; ‘eşit ve özgür yurttaş’ kavramı ile yalnızca hukuksal çerçeveyi tanımlayamayacağını söyleyen Başkan Sakar, çağdaş yaşamın; mimarlığı ve kent kültürünü de belirlediğini işaret etti. Modern dünyada mimarlığın bir yandan bireyin özgür kimliğini bir yandan da toplumun kamusal duyarlılığını gözettiğini işaret eden Bakar, “Bu bakış açısı yerelde farklı tasarım dilleri geliştirse de, küresel ölçekte egemen unsur modern kültürdür. Nitekim Türkiye Cumhuriyetini kurulduktan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde çağdaş yaşam kültürünün gelişmesi için mimarlığa özel bir önem verilmiştir. Başta başkent Ankara olmak üzere ülkenin her yerinde çağın ruhuna uygun yeni yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Sergi Evi, İller Bankası, Bakanlıklar, Liseler, Atatürk Orman Çiftliği yapıları yalnızca Modern yapılar değildir, aynı zamanda çağı yakalamaya çalışan bir toplumun kendini ispatıdır. Ankara’nın, Adana’nın, İstanbul’un ve daha pek çok kentin planlanması, Modern kamusal yapılarla ve Modern konut mahalleleriyle bezenmesi, fabrikalar ve onlarla bütünleşik işçi-memur lojman yerleşimlerinin kurulması, eşit ve özgür bireyi temel alan ve toplumun iradesini yönetici güç olarak tanımlayan yeni rejimin yeni mimarlığıdır. Bu süreçte Batılı mimarlar kadar yeni yetişen Türk mimarları da etkin görev almışlardır.
“CUMHURİYET DÖNEMİ YAPILARININ YIKIMI DÜŞÜNDÜRÜCÜ”
Günümüzde başkent Ankara’nın birçok değerli Cumhuriyet dönemi yapısının yıkılmış olması ve birçoğunun yıkım tehdidi altına bulunması düşündürücüdür. Uzun yıllardır mimarlık tarihçileri bu yapılarla ilgili pek çok araştırma yaparak, Türkiye ve dünya ölçeğinde bu mimarlığın değerini ortaya koymuş ve bunları kültür mirası olarak tanımlamışken ardı ardına yıkımların yaşanması salt kentsel rant kaygısı ile açıklanamaz. Başta İller Bankası ve AKM olmak üzere Cumhuriyet’in simge binalarının yıkım tartışması aynı zamanda bir çağdaşlık tartışmasıdır da. Nasıl ki Mimar Sinan’ın eserleri görkemli bir imparatorluğun mimarlığını simgeliyorsa, Cumhuriyet yapıları da 20. yüzyılda büyük bir savaşla bağımsızlığını kazanmış bir ulusun kültürünü simgeler.
Büyük Usta Mimar Sinan’ı, kültürümüze ve uygarlık tarihine yapmış olduğu katkıları nedeniyle saygıyla anarken, 94. yılına ulaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde çok önemli yeri olan Modern mimarlık mirasımızın hak ettiği saygıyı görmesini diliyor, başta karar vericiler olmak üzere herkesi Cumhuriyet’e ve onun mimarlık değerlerine sahip çıkmaya davet ediyoruz” diye konuştu. (bülten)