SONER AYDIN
Bakanlar Kurulu tarafından OHAL kapmasında yayınlanan 689 ve 690 ve sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye çağında 484 akademisyenin görevine son verildi. Görevden ihraç edilen akademisyenler arasında Mersin Üniversitesi’nden 21 akademisyen yer aldı. Mersin Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyenlerin tamamının barış bildirisine imza atan akademisyenlerin olması dikkat çekti. İhraçlara tepki gösteren akademisyenler barış ve demokrasi mücadelesine devam edeceklerini vurguladı.
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” barış bildirisine imza attıkları için Mersin Üniversitesi ile ilişiği kesilen akademisyenler şöyle; Uzman Deniz Galip Altınay, Uzman Bermal Aydın, Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Şahin, Prof. Dr. Atilla Güney, Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz Bayraktar, Araştırma Görevlisi Esin Gülsen, Yrd. Doç. Dr. Eylem Çamuroğlu Çığ, Yrd. Doç. Dr. Hakan Mertcan, Yrd. Doç. Dr. Melahat Kutun Gürgen, Doç. Dr. Metin Altıok, Prof. Dr. Mustafa Kalay, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener, Yrd. Doç. Dr. Selim Çakmaklı, Doç. Dr. Serdal Ulaş Bayraktar, Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören ve Yrd. Doç. Dr. Veli Mert, Yrd. Doç. Dr. Yasemin Karaca, Yrd. Doç. Dr. Hakan Altun, Doç. Dr. Ayşe Devrim Başterzi, Prof. Dr. Ayşe Gül Yilgör, Prof. Dr. Çetin Veysal.
“ARTIK ASACAĞIM TABELAYI DA BİLİYORUM: 'KHK’DAN SATILIK’”
Son yayınlanan KHK ile görevden ihraç edilen Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, sosyal medya hesabından ihraçlara tepki gösterdi. ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye “Sadece barış gelsin, adalet olsun istedim, istiyorum diye imza attım” diyen Doç. Dr. Bayraktar açıklamasında şu ifadeler yer verdi:”“Sadece bu niyetle attığım imzayı çekmedim. Terörle mücadelede ifademi alan polis memurlarına -savunmamdan sonra-söylediğim gibi o imzadaki tek muradım, onların eşlerinin, annemin; çocuklarının, benim ve kardeşimin yaşadıklarını yaşamamalarıydı. Anlamadınız, anlamak istemediniz… Canınız sağ olsun… Sağ olsun çünkü biliyorum ki, canınız sağ oldukça aklınıza düşeceğim. Yaptınız haksızlığı adımı her duyduğunuzda, beni her hatırladığınızda idrak edeceksiniz. Sizin için sarf edebileceğim hiçbir beddua yok. Ne de olsa, annelerine belirsiz bir sure için elveda diye Umut’un o bir damlacık gözyaşı, Ada’nın kardeşini güldürmeye çalışırken titreyen o dudağı, Bediz’i havaalanına götürürken arabadaki o sessizliğin ağırlığı sizi bulacak, eninde sonunda, nerede olursanız olun. Ben mi ne yapacağım bu esnada? Şimdiye değin ne yapıyorsam onu elbette.
Öğrencilerimle ilişkimi sadece dersler; müstakbel meslektaşlarıma desteğimi resmi danışmanlıklar, okuma yazmayı puan ve teşvikler, meslektaşlarımla dostluğumu unvanlar, makamlar üzerinden kurduğumu sanmış olamazsınız. Şimdiden bitirmem gereken bir kitap değerlendirmesi, bir kitap bölümü var. Bugün bir lisans öğrencimin ilk sunuşuna gideceğim mesela. Bir atılsam da, soyunsam dediğim dört, okusam dediğim yüzlerce kitap var. Maya’mızda bir sürü proje var hem. Daha dün lisemin mezunlar derneği yönetim kurulunda neler neler konuşmuş, hele bir atılayım gerisi kolay demiştim. Ne zamandır bir hayal olarak konuştuğumuz kütüphane şimdiden yer konuşulan bir proje oldu bile. Para mı? Elimin kiri. Kafam rahat zira sahip olduğum hiçbir konfora ihtirasla bağlı değilim. Eski rektörüm hatırlayacaktır, imzamı çekmem için özel telkininden sonra söylediğim gibi: hiçbir şey yapamazsam satılacak bir evim ve arabam var. Artık asacağım tabelayı da biliyorum: 'KHK’dan Satılık.'”
“KARARIN HUKUKİ DEĞERİ YOK”
Mersin Üniversitesi (MEÜ) rektörlüğü tarafından yaklaşık bir yıl önce sözleşmesi yenilenmeyen ve 690 sayılı KHK ile ihraç edilen akademisyen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şener, ise “Sıra Mersin Üniversitesine gelmişti. Kararın hiçbir hukuki değeri yoktur. Neyin hukuku? Uygulanan artık diktatörlük hukuku” şeklinde konuştu. Üniversitenin bir yıl önce sözleşmesini sonlandırdığını hatırlatan Şener, “Bu KHK ile düşman hukuku uygulandığını belirterek, resmen cesedimizi çiğnemek istiyorlar. Vahşi bir intikam hissiyle benim gibi kamu görevlisi olmayan ve sözleşmesi yenilenmeyen birçok arkadaşımda ihraç edildi” ifadelerini kullandı.