Hediye Eroğlu – Mehmet Nabi Batuk
Eczacılar Haftası geride kalırken, sorunları her geçen gün artan eczacılar dertlerine derman bekliyor. Mersin Eczacı Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Şimşek, sorularımızı yanıtlayarak, gazetemize önemli açıklamalar yaptı.
SORU: İlacın üretiminden hastalara erişimine kadar önemli bir kamu görevi yürüten eczacılar için 14 Mayıs’ın önemi nedir?
H. ŞİMŞEK: Eczacılık, insanlık tarihi kadar geçmişi olan eski bir meslek dalıdır. Eskiden eczacılar, aynı zamanda hem din adamı, hem de doktordu. Ama zaman içinde tüm meslek alanlarında olduğu gibi eczacılık da diğer mesleklerden ayrıştı ve bir bilim dalı haline geldi. 1839 yılında Tıbbiye Şahane dediğimiz Tıp Fakültesi Binası’nın içerisinde bir eczacılık fakültesi kuruldu. 14 Mayıs 1839 tarihinde bir bilim adamımız tarafından ilk eczacılık dersi verildi. Bununla birlikte son 60 yıldır eczacılar; ilk eczacılık dersinin yapıldığı 14 Mayıs Gününü, Eczacılık Günü olarak kutluyor.
“MERSİN’DE ECZANE AÇILABİLECEK TEK YER TOROSLAR”
SORU: Mersin Eczacı Odası’nın şuan kaç üyesi var? Kent merkezinde ve şehrin diğer noktalarında kaç tane eczane bulunmakta?
H. ŞİMŞEK: Eczane sayımız kent genelinde 617 civarındadır. Türkiye’de nüfusa oranla eczane sayılarına bakıldığında ilk 10 il arasında bulunuyoruz. Kamunun dışında çalışan 700’ün üzerinde eczacımız var.
SORU: Bu eczane ve eczacı istatistiklerini göz önüne aldığımızda siz bu rakamların kent için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
H. ŞİMŞEK: Eczane açılması ile ilgili yasal bir sınırlama getirildi. 2018 yılından sonra mezun olan eczacı adayları ile bu yasal düzenleme devreye girecek. Yeni düzenlemeye göre yeni mezun eczacı adayları eczane açmak için sıraya girecekler. Ancak bugünden itibaren Mersin’de sıraya girebilecekleri bir yer yok. Mersin sahip olduğu nüfusuna göre çok fazla sayıda eczaneye sahip. Mersin’de eczane açılabilecek bir tek Toroslar ilçemiz var o da Şehir Hastanesinin oraya taşınması sonucu oluştu. Ancak burada da ciddi sorunlar var.
Şuanda Şehir Hastanesi’nin etrafında eczane açmak isteseniz kiralayacağınız iş yerlerinin sahipleri fahiş rakamlar istiyor. Hatta işyeri sahipleri eczacıların patronuna dönüştü. Elde edilen karın daha üzerinde bir kira talebiyle eczacının karşısına geliyorlar. Bazı arkadaşlarımız çaresizlikten bu duruma ‘tamam’ diyor ama bu şartlarda çok fazla hayatta kalma şansları olmuyor.
Toroslar Belediyesi, Şehir Hastanesi etrafında yaptırdığı iş yerlerinin ihalesine çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bizim talebimiz ihalenin özel bir şirkete verilip büyük rantlara dönüşmesinin önlenmesi. İş yerleri belediyenin belirleyeceği bir fiyat üzerinden kura usulü ile eczanelere verilsin. Çünkü geçmişte kadın doğum ve çocuk hastanesinin etrafına yapılan işyerlerinin ihalesi bir şirkete verildi ve insanlar oradan çok büyük rakamlara iş yeri almak zorunda kaldı. Oradaki eczaneler daha giderlerini dahi karşılamadan hastane kapandı.
“İLAÇ FİYATLARINDA, TERAZİNİN TOPUZU KAÇTI”
SORU: Eczacıların günümüzde karşısına çıkan en büyük sorunlar nelerdir?
H. ŞİMŞEK: Eczacıların çok uzun bir süreden beridir yaşadığı en büyük sıkıntı ilaç fiyatları üzerine yapılan baskılardır. İlaç fiyatlarının pahalı olması bizlerinde istediği ve kabul ettiği bir şey değil. Ancak ilaç fiyatı ve kalitesi arsında bir denklem var ve bu denklemde terazinin topuzu kaçmamalı.
Türkiye’de ise bu topuzun kaçtığını, ilaç güvenliği artı fiyat denkleminin sıkıntılı bir yere doğru gittiğini düşünüyoruz. Çünkü kamu otoritesi sadece ucuz ilaç almayı hedefliyor. 2005 yılından beridir ilaçların fiyatları yaklaşık 70 kere düşüş gösterdi. Ama Türkiye’de 2005 yılından bugüne enflasyon oranı yüzde 200 – 250’lileri geçti, maliyetler ise kat kat arttı. Yani eczacının sürekli olarak düşen bir kar marjı varken, sürekli yükselen bir gider kalemi oluştu. Kısacası eczacılar hayatta kalmaya çalışıyor.
“SEKTÖR KÖTÜYE GİDERKEN BU KADAR ÇOK MEZUN VERMEK AKIL KARI DEĞİL”
Bir diğer sorun; kontrolsüz açılan eczacılık fakülteleri… Türkiye’de vakıf üniversiteleri ile birlikte eczacılık fakültesi sayısı 44’e ulaştı. Bu fakülteler her yıl yaklaşık olarak 1700 mezun veriyor. Türkiye’de bugün 26 bin eczane var. Bu sayı ile Avrupa’nın en fazla eczanesine sahip olan ülkelerden biriyiz. Bu sayının önümüzdeki yıllarda 32 bine çıkacağını tahmin ediyoruz. Fakülte açmak ve eczacı yetiştirmek bir ülke için çok önemli ama bunun doğru eğitimciler ve teknik imkanlarla olması gerekir. Ama maalesef Türkiye’de laboratuarları olmayan üniversitelerimiz var. Biz bundan sonra yeni fakültelerin açılmasını istemiyoruz. Mezun olan çocukların geleceğini düşünmemiz gerekiyor. Sektör zaten kötüye giderken bu kadar çok mezun vermek akıl karı bir iş değildir.
“SAĞLIKTA ANGARYA İŞLER ECZACILARA YÜKLENİYOR; YIPRANIYORUZ”
SORU: Bazı meslek gruplarına karşı tanınan yıpranma payı hakkı sizin mesleğinize karşı tanınmıyor. Sizin böyle bir talebiniz var mı?
H. ŞİMŞEK: Bize yönelik yıpranma payı uygulaması bulunmuyor. Ancak hakikaten çok fazla yıpranıyoruz. Sağlık bakanlığı her gün farklı bir uygulama başlatıyor. Bu uygulamalarda hastaları direkt olarak ilgilendiren uygulamalar oluyor. Bu uygulamaları da hastalara aktarması gereken ise hep biz oluyoruz. Örneğin bir muayene ücreti uygulaması getiriliyor, bizim üzerimize kalıyor. Hastanın geçmişi ile ilgili işlemler yapılıyor o işte eczacılara kalıyor ama bu uygulamaların bize hiçbir getirisi olmuyor. Bu durum daha nereye kadar gidecek onu da bilmiyorum.
NÖBETTE GÜVENLİK YETERİNCE SAĞLANMIYOR
SORU: Eczaneler ciddi bir güvenlik sorunu yaşıyor, bu konuyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
H. ŞİMŞEK: Meslektaşlarımız, şiddet, taciz, gasp gibi pek çok sorun ile baş etmek zorunda kalıyor. Özellikle de ülkemizde sağlık okur yazarlığının düşük olması nedeniyle meslektaşlarımızın yaşadığı sıkıntıların sonuçları çok ağrı olabiliyor.
Örneğin bir ilacın gece belli bir saatten sonra ecza depoları kapalı olduğu için temin edilemeyeceğini anlatamıyorsunuz. Çünkü sağlık okur yazarlığı çok düşük!
Yaşadığımız bu sıkıntıları periyodik olarak güvenlik güçlerimize aktarıyor, işbirliği halinde olmaya özen gösteriyoruz. Ancak güvenlik güçlerimizden ve halkımızdan bu konuda daha fazla hassasiyet bekliyoruz. Yaptığımız iş özellikle de nöbet uygulamamız kutsal bir iş buna saygı duyulsun.
“İLAÇ VARKEN YOK DEMEYİZ”
SORU: Geçtiğimiz günlerde SGK ile yapılan anlaşma nedeniyle ilaç temini noktasında sıkıntılar yaşandı. Tam olarak o süreçte neler yaşandı?
H. ŞİMŞEK: O süreçte çok fazla ilacı piyasada bulamadık. İlaca zam gelecek diye ilaç firmaları ve ecza depoları ilacın eczanelere aktarımını durdular. Bu yüzden hastalar ile eczacılar arasında büyük problemler yaşandı. O dönemde eczacıları da stokçu olarak ilan ettiler ama bizim hiçbir eczanemiz hastası kötü durumdayken ona ‘ilaç yok’ diyemez. Bu sorunlar ortaya çıkınca bundan sonra zam sürecini kısalttılar. Yani zam süreci 45 gündü. 45 gün o sorunu yaşamak zorunda kalıyorduk. Ama şimdi o sorun 5 güne düştü.
TARİHİ GEÇMİŞ İLAÇLAR ORTADA KALIYOR!
SORU: Tarihi geçmiş ilaçların geri iadesi ile ilgili sıkıntılar sürüyor. Talebiniz nedir?
H. ŞİMŞEK: Her evde miadını doldurmuş ilaç var. Bu çözülmesi gereken büyük bir sorun. İnsanlar bu ilaçları ya çöpe atıyorlar ya da tuvalete boşaltıyorlar. Bunların tamamı da korkunç bir tehlike yayıyor. Çünkü o ilaçların içinde birçok etken madde var ve bu maddelerin doğaya karışması çok tehlikeli bir durum ortaya çıkarıyor. Biz eczanelerimizin raflarında biriken ilaçları Avrupa’da olduğu gibi firmalara iade edemiyoruz. Avrupa da ilaç firmaları son kullanım tarihi geçmiş ilaçları toplayıp uygun düzeneklerle imha ediyor, geri dönüştürüyor. Ama maalesef Türkiye’de bu sistem henüz yok.
Biz Mersin Eczacı Odası olarak eczanelerdeki miadı geçmiş ilaçları topluyor ve bu ilaçları ücretsiz olarak imha ettiriyoruz. Doğaya zarar vermeyecek bir formatta imha işlemi gerçekleştiriyoruz. Bu imha işlemini Kocaeli ve Ankara’da iki tane fabrikada imha edilebiliyor. Bunun bütün maliyetini de Mersin Eczacı Odası olarak biz çekiyoruz.
“İLAÇ İMHASI BÜYÜKŞEHİR’İN GÖREVİ”
Aslında kentte miadını doldurmuş ilaçların sorumluluğu Büyükşehir belediyesine ait. Örneğin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kurduğu bir şirket il şuanda tüm Türkiye’ye hizmet veriyor. Bunu Mersin’de yapabilir. Bu noktada Mersin Büyükşehir Belediyesi ile ortak çalışabiliriz. Eczaneler bu ilaçların toplanma noktası olabilir. Daha sonra bu ilaçlar eczanelerden alınarak imha edilebilinir.
“HASTAYI ŞEHİR HASTANESİNE TEKRAR GÖNDERMEK ZORUNDA KALIYORUZ”
SORU: Mersin’de Şehir Hastanesi’nin açılışı ile birlikte, Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’nin ardından Devlet Hastanesi de kapandı. Birçok eczacı çok zor durumda kaldı. Şuan son durum nedir?
H. ŞİMŞEK: Mersin Devlet Hastanesi ve Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi kapandığı zaman 70 civarında eczanemiz direkt olarak etkilendi. Çünkü bire bir olarak çok yakınlardı. Şehir Hastanesi’nin etrafında eczane açacak yer olmaması veya mevcut yerlerin çok pahalı olması nedeniyle bir çok eczacı sokak aralarına taşınmak zorunda kaldı.
Mersin Şehir Hastanesi çok güzel ve modern bir tesis ama ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bilgisayar sistemleri yenilendiği için teknik problemler çok fazla. Ayrıca yeni personel ve hekimler kente adapte olmadı. 3 – 4 hekime 1 sekreter verildiği için hekimlerin iş yükü çok ağırlaştı. Hekimler ilaç yazarken kullanılan programı çok bilmedikleri için bazen ilaçları sisteme yanlış girebiliyorlar. Örneğin günde 3 defa alınması gereken bir ilaç, sisteme 3 kutu şeklinde işlenebilir. Bu tür durumlarda hasta ilacını Mezitli’deki bir eczaneden almak istemişse, tekrar hastaneye dönüp bu hatayı düzelttirmek zorunda kalıyor.
Bu tür aksaklıkların çözümüne yönelik hastane ile iletişime geçmek istediğimizde ise karşımızda muhatap bulamıyoruz.
TARIM BAKANLIĞININ İLAÇ RUHSATI VERMESİ TEHLİKELİ
SORU: İlaçların markette bile satılabilir hale getirilmesi nasıl bir tehlike yaratıyor?
H. ŞİMŞEK: İlaçların marketlerde satılabilmesi için girişimler sürüyor. Şuanda bunun yasal olarak imkanı yok. Ancak bazı firmalar ilaçları Tarım Bakanlığı’nın onaylatarak, bu süreci arkadan dolaşıyor. Örneğin böcek ilacı ruhsatlı bir ürün zayıflama ilacı olarak satılabiliyor.
Öte yandan televizyon kanalları aracılığıyla yapılan ilaç satışları da ciddi bir tehdit durumunda. Bu konuda denetim mekanizmalarının çalıştırılmasını istiyoruz.
Tehlikenin boyutunu artık görmemiz gerekiyor. ABD’de her yıl 192 bin kişi yanlış ilaç kullanımına bağlı olarak geri dönüşsüz böbrek rahatsızlığı, karaciğer rahatsızlığı gibi hastalıklara yakalanıyor. Bunların büyük bir kısmı da 20 – 30 tane ilaç dışı ürün kullanıyor. Bunun nedeni ise marketlerde reçetesiz ilaç satışının fazla olması ve ilaç firmalarının reklamlarla insanları gereksiz yere teşvik etmesidir.
“AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEYE ÇALIŞIYORUZ”
Amerikan İlaç Kurumu, bu sonuçlara yol açan OTC (Over the Counter: Tezgah üstü piyasası) kavramını yeniden masaya yatırdı.
OTC alanında yaşanan kavram karmaşası, üretilen ürünlerin kalitesizliği ve çalışma etiğinin olmadığı satış anlayışı Türkiye ilaç piyasasındaki OTC pazarını olumsuz yönde etkilemekte ve küçültmekte. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın ruhsatlandırdığı takviye edici gıda ürünlerine ve Sağlık Bakanlığı'nın ara ürün olarak adlandırdığı ürünlere topluca OTC adı verilmesi tehlikeyi büyütüyor.
Şimdi Amerika, ‘OTC’den nasıl kurtuluruz’ diye kara kara düşünüyor. Bizde Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışıyoruz. Türkiye’de de reklamın serbest olduğunu düşündüğümüzde ilacın eczane dışından temin edilme oranlarını düşündüğümüzde korkunç hayat kayıpları yaşayacağımız ortadadır.
Öte yandan internetten alınan ilaçların yüzde 100’ünün sahte olduğunu söyleyebiliriz.
“EVLERDEKİ İLAÇLAR DEHŞETE DÜŞÜRÜCÜ”
SORU: Bilinçsiz ilaç kullanımı toplumumuzun en büyük sorunlarından biri. Neler söylemek istersiniz?
H. ŞİMŞEK: Burada yine sağlık okuryazarlığı kavramı karşımıza çıkıyor. Akılcı ilaç kullanımı sıkıntımız ar. Evlerimizde çok fazla ilaç bulunduruyoruz. Her evde 3 – 4 çeşit antibiyotik mevcut. Bazen hastalarımız arıyor, şikâyetlerinden bahsediyor ve ‘evimde şu ilaç var, kullanabilir miyim?’ diye soruyor. Bir uzman hekimin bile yazarken elinin titrediği ilaçlar insanların evinde rastgele duruyor. Avrupa’da antibiyotik kullanımı sıralamasında birinciyiz.
“İLAÇ PİYASASININ KONTROLÜ FİRMALARA GEÇECEK”
SORU: İlaç piyasasının gidişatını nasıl görmektesiniz?
H. ŞİMŞEK: Bu yıl yaptığımız etkinliklerde özellikle OTC kavramının yani reçetesiz ilaçların ülkemize neler getireceğini anlatmaya çalışıyoruz. Ulusal ve uluslararası firmalarının son 5 yıldır yoğun olarak yatırım yaptığı OTC yani reçetesiz ilaçta listesi günden güne genişletiliyor. Ancak OTC pazarının genişlemesi bazı sakıncaları da beraberinde getiriyor.
Şuanda ilaçlar eczanelerde eczacıların kontrolünde satılıyor ve fiyatlar belirli bir standartta tutuluyor. Ancak daha çok ilaç OTC kapsamına alındığında fiyatlar diğer dünya ülkeleri örneklerinde gördüğümüz gibi 3 - 4 kat artacak. Bu durum ayrıca firmalar için bir reklam serbestîsi de sağlayacak. İlaçlar OTC kapsamına alındıkça ilaç, ticari bir meta haline dönüşecek.
SORU: Fiyatlar artarken satışlar nasıl artıyor?
H. ŞİMŞEK: Firmalar, reklamlarla halkı kullanmaları gerekmeyen bazı ilaçları kullandırmaya özendirerek daha çok satın almalarını sağlamaya çalışacak. Bir reklam temelde hiçbir zaman bir ürünün yan etkilerini ve zararlarını anlatmaz. Reklamlar daha çok ürünün bir özelliğini abartarak anlatarak, tüketimi cezp eder. OTC kavramıyla da çok fazla ürünün reklam ile satışı sağlanacak.
Sağlık Bakanlığı’nın OTC kavramı ile ilgileniyor olması bizi daha da üzüyor. Çünkü bakanlıkta şöyle bir yararlınım içersine girecek; bazı ürünler reçete dışına çıkarıldığı için devlet bunlara para ödemekten kurtulacak. Yani Sosyal Güvenlik Kurumu’nun dışına taşınacak. Böylece hem devlet hem de ilaç firması kazanacak ama sosyal devlet ilkesi yıkılacak.