Osmanlı döneminde kurulan Tarihi Yörük Köyü yok oluyor!
28 Mayıs 2017 Pazar 18:25
Mersin’in Mut ilçesine bağlı tarihi Yörük Köyü eski adıyla Şanşa yeni adıyla Gökçetaş Mahallesi, kamu kurumlarının ilgisizliği nedeniyle yok olma tehlikesi altında!
Yaz aylarında yaylaya çıktığında elektriksiz ve susuz kalan ancak Borusan’ın yanı başında elektrik ürettiği Yörükler, mahallenin Karaman’a bağlanması için yetkililere çağrı yaptı.
Mehmet Nabi Batuk
Osmanlı döneminde Yörükler tarafından Şamşa adı ile kurulan tarihi Gökçetaş Mahallesi, kamu kuruluşlarının ilgisizliği nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Mersin’in Mut ilçesine bağlı olan ve 180 hanede 700 vatandaşın yaşadığı mahalle kent merkezine yaklaşık olarak 235 kilometre mesafede yer alıyor. Karaman il sınırına sıfır noktada bulunan mahallede vatandaşlar mevsimlik tarım ve küçükbaş hayvancılık yaparak geçimini sürdürüyor. Vatandaşların yaz aylarında 6 ay boyunca yerleşik olarak yaşadıkları Katırardıç isimli yaylada elektrik şebekesi bulunmazken, su şebekesi yetersiz kalıyor, telefon hatları ise çalışmıyor. Vatandaşların elektrik, su ve iletişim gibi temel ihtiyaçlarının karşılanamadığı yaylada yaşanan vatandaşlar acil durumlarda ancak köyün etrafındaki tepelere çıkarak yetkililere ulaşabiliyor.
Mahalledeki kamu binaları da nüfus özelliklerine göre yetersiz durumda. Yüzlerce öğrencinin bulunduğu mahalle okulunda sadece iki sınıfta, eğitim sisteminden kaldırılmasına rağmen bütünleştirilmiş sınıflarda ders veriliyor. 1950 yılında kurulan eski okul binası bir uçurumun kenarında,yetersiz altyapı ile hizmet veriyor.
Mahallede sağlık ocağı bulunmazken; gezici aile hekimi her Salı günü mahalle camisinde hastalarına bakabiliyor. Mahallede muhtarlık binası bulunmazken mezarlık ve kamu binaları bakımsızlık nedeniyle yok olmaya yüz tutmuş.
“15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİ BİLE 2 GÜN SONRA DUYDUK”
Gökçetaş Mahallesinde yaşayan vatandaşların yazları yaylak olarak kullandıkları Katırardıç yaylasında en büyük sorunun elektrik ve su olduğunu kaydeden Gökçetaş Mahallesi Muhtarı Mehmet Şen, “Katırardıç’ı yaz aylarında kullanıyoruz. Valiliğe ve Toroslar Enerjisa’ya defalarca yaptığımız müracaatlara karşın hala elektriğimiz yok. Diğer bir yandan telefonlarımız çekmiyor. Elektriğin ve telefonun olmadığı yerde yaşam olmuyor. Bizim Türkiye’den ve dünyadan haberimiz olmuyor. Adeta bir mahrumiyet bölgesinde yaşıyoruz. Bazen köylüler rahatsızlanıyor. Acil durum ekiplerine haber vermek için tepelere çıkmamız gerekiyor. Çok fazla mağduriyetler yaşanıyor. Biz yaylaya çıktığımızda gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişimini bile 2 gün sonra duyduk. 2 gün sonra Sertavul Yaylasına gittiğimizde oradakiler darbe girişimini anlattı. Devletimiz az kalsın elimizden gidiyordu ama bizim iki gün sonra haberimiz oldu. Telefonlarımız çekmiyor. Elektriğimiz olmadığı için televizyon izleyemiyoruz” dedi.
“YAMAÇTA KALAN EVLERİN RİSK KAPSAMINA ALINMASINI İSTİYORUZ”
Eski ismi Şanşa olan Gökçetaş Köy merkezinin Osmanlı döneminde verimli tarım arazilerinin korunması amacıyla bir kayalığın yamaçlarına kurulduğunu belirten Muhtar Şen, Yörük mimarisine ait taş ve çamurdan yapılan tarihi köy evlerinin bugün yamaçlardan kopan kayaların tehlikesi altında olduğunu kaydetti. Mahallenin güvenli bir bölgeye taşınması için 1983 yılında çalışma başlatıldığını ifade eden Muhtar Şen, taşlar nedeniyle birçok yaralanma ve ekonomik kayıplar yaşanmasına rağmen kendilerine incelenme çalışmaları dışında hiçbir yardım gelmediğini söyledi. Muhtar Mehmet Şen, “Bölgemizde ki tarihi evlerin başka örnekleri kalmadı. Düşen taş ve kayalarla ilgili Mut Kaymakamlığımıza defalarca dilekçe verdim. Daha sonra Mersin Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nden gelen memurlar kayalığın en üstünde kurulan sadece 12 eve taş düşme riskinin olduğuna dair rapor verdi. Ancak bu yamaçta toplamda 50 tane ev bulunuyor. Ama AFAD İl Müdürlüğü’nden gelen memurlar kalan 38 eve risk raporu vermedi. Biz tehlikede olan diğer evlerinde risk kapsamına alınmasını istiyoruz. Çünkü bu kaya düşme riski altında yaşayan diğer mahalle sakinlerimiz riskli raporu almadıkları için bu binalardan mahalemizin yanındaki güvenli araziye taşınamıyor. Bu insanların kalacakları başka bir yer yok. Rakımı çok yüksek olan bir bölgede yaşıyoruz. Bu insanlar nereye gidecekler? Mahallemizin üzerinde alarm zilleri çalıyor. Özellikle AFAD İl Müdürlüğümüzdeki yetkilerimizin sesimizi duymasını istiyoruz. Kayalıktaki geriye kalan evlerimizind e riskli ev kapsamına alınmasını istiyoruz. Böylelikle kalan vatandaşlarımızı da güvenli bölgelere taşıyabileceğiz” şeklinde konuştu.
“KAMU BİNALARI YETERSİZ”
Gökçetaş Mahallesindeki devletin sadece okulu ve camisi olduğunu söyleyen Muhtar Mehmet Şen, sağlık ocağı ve muhtarlık binasının olmadığını kaydetti. 4. Sınıf’a kadar eğitimin verildiği ve 3 öğretmenin bulunduğu Gökçetaş Köy Okulu binasın köy nüfusunun ihtiyaçlarını karşılamadığını da söyleyen Şen, okulun bir uçurumun kenarında olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Okulumuzun iki sınıfı var ama köyün ihtiyacı 4 sınıflı bir okuldur. Birleştirilmiş sınıflar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kaldırıldı ancak, bizim öğrencilerimiz hala birleştirilmiş sınıflarda ders görmeye devam ediyor. Okulumuz emniyet ve güvenlik açısından birçok güvenlik sorunu var. Öğrencilerin beden eğitimi derslerini görebileceği bir alanı yok. Okul bir uçurumun kenarında kurulmuş ama bu uçurumun etrafında sadece bir tel örgü var. Bu tel örgüyü de köylü kendi imkanları ile kendisi yaptırdı. Elektrikler sık sık kesiliyor. İnternet hattı çalışmıyor. Okulun Bilgisayarları çok eski ve güvenlik sistemi yok. Yazları bu okul bana zimmetleniyor. Ama güvenlik kamerasının, alarmın ve aydınlatmanın olmadığı bir okulu korumamı bekliyorlar. Buraya artık köye uygun yeni bir okulun inşa edilmesini istiyoruz. Öğretmenlerimizin lojmanları dar ve yetersiz olduğundan onlar her gün Mut İlçesinden gidip geliyorlar. Bu okulun sahip olduğu olanakları Mut Kaymakamı ve İl Milli Eğitim Müdürü de gelip kendi gözleri ile gördüler. Ama bugüne kadar değişen hiçbir durum olmadı. Sözler vardı ama biz bir icraat göremedik.”
“BİZ YÜZ YILDIR BURADA KİMSESİZ VE BİR EL GİBİ YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Küçükbaş hayvancılık yaparak geçimini sürdüren mahalle sakinlerinden Mehmet Mayda, “Doğduğum günden beri yani yaklaşık 72 yıldır burada yaşıyorum. 1998 yılında köyün muhtarıydım. O günlerde 4 kez dilekçe vermeme rağmen elektriği köyün yaylasına getiremedim. Benden sonraki muhtarlarımızda dilekçe verdi ama bugüne kadar onlarda bir sonuç alamadı. Bu yaylakta 120 hane yaşıyor. Biz yaylağın camisinde her gün karanlıkta namazımızı kılıyoruz. Camide önceleri güneş paneli de konulmuştu ancak onu da söküp götürdüler. Biz yüz yıldır burada kimsesiz ve bir el gibi yaşamaya çalışıyoruz. İçme suyumuz bir var bir yok. İçme suyunu sağlamak için elektrik olmadığı için güneş panelleri ile çalışan bir sistem kurdular. Ama bulutlu havalarda, güneşin olmadığı zamanlarda sularımız akmıyor. Eğer köyümüzde elektrik olsaydı. Suyumuz hiçbir zaman kesilmezdi. Telefonlarımız çekmiyor. Geçen yaz darbe oldu bizin darbeden hiç haberimiz olmadı. Benim bir pilli radyom vardı. Radyo çalışmıyordu. Daha önceki darbeler gibi oldu. Radyolarımız çalışmadı. Bizde radyoda bir arıza olduğunu düşündük. Sonra iki gün sonra Sertavul yaylasına gittiğimizde oradaki arkadaşlarımız söyleyince bizim haberimiz oldu. Televizyonumuz, telefonumuz ve elektriğimiz yok. Bizim hiçbir şeyden haberimiz olmuyor. Biz artık devletimizden bize sahip çıkmasını istiyoruz. Namazımızı bile karanlıkta kılıyoruz. Siyasiler sadece seçim zamanı gelmesin. Ama geçim zamanı siyasetçilerimizi köyümüzün civarında görmüyoruz. Sadece kâğıt üzerine sürekli yazı yazmayı biliyorlar. Bizi hala 1950 yılının olanaklarını yaşatıyorlar. Bir mektebimiz vardı. Hala o dönemden kalmadır. 1950 yılındaki merkep hala devam ediyor. Biz hala çapayla ekiyoruz sıpayla çekiyoruz. Ekin makinelerimizi, iş makinelerimizi bırakın elektriğimiz bile yok” dedi.
Diğer bir mahalle sakini Hasan Coşar ise, daha iyi hizmet almak için defalarca Mersin’den ayrılıp Karaman iline bağlamak için referandum yaptıklarını ancak Ankara’daki yöneticilerin yaşadıkları tüm sıkıntılara göz yumarak kendilerini Mersin’de tutuklarını söyledi. Coşar, “Benim köyüm Mersin’e 235 kilometre, Karaman’a ise 30 kilometredir. Bu konuda Karaman’a bağlanmak için defalarca referanduma gittik ve kazandık. Ama Ankara’dakiler bir türlü bizim köyümüzü Mersin’den alıp Karaman’a bağlamadılar. Biz Karaman iline bağlansaydık beklide köyümüze daha çok hizmet gelirdi. Elektriğin olmadığı bir yerde hayat olur mu? Biz hale 50 senenin önceki yaşantısına devam ediyoruz. Çamaşırlarımızı yıkamak için motosikletle köy merkezine 12 kilometre yol gitmek zorunda kalıyoruz. Bize üvey evlatmışız gibi davranıyorlar. Onun dışında yaylamızın yanına BORUSAN Holding enerji üretimi için rüzgar gülleri yaptı. Burada dibimizde elektrik üretiyorlar. Elektrik 5 metre ötemizde yani ama biz buradan bakıyoruz. BORUSAN Holding yöneticileri bu elektrik santralini kurmadan önce buraya geldi ve bazı sözler verip vaatlerde bulundu ama iki yıl oldu bu vaatlerini yapmadılar. ‘Cami yaptıracağız, köye imam getireceğiz, yaylaya elektrik vereceğiz’ dediler. Bize söz verileli 4 yılı geçti ama hala bir şeyler yapılmadı. Gerekirse parasını biz ödeyelim, elektrik santralinden yaylamıza bir elektrik hattı çekilsin. Ama sözlerini tutmadıkları gibi birde elektrik vermiyorlar” şeklinde konuştu.
“MERSİN’İN VALİSİNDEN KARAMAN’A BAĞLANMA DIŞINDA BİR BEKLENTİMİZ YOK”
Mahallede tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan Bekir Yıldırım isimli mahalleli ise, “Ramazan günü yaylamızda karanlıkta yaşıyoruz. Akşam iftarda musluklardan bir tas içecek suyumuz yok. Suyu bir şekilde temin edebiliyoruz ancak elektriği hiçbir şekilde temin edemiyoruz. Yaylamızın dibinde rüzgardan elektrik üretiyorlar. Ama bize parayla bile elektrik vermiyorlar. BORUSAN Yöneticileri bize birçok söz verdi. Ama hiçbiri verdikleri sözün arkasında durmadı. Sözü işlerini bitirinceye kadar söylediler. Bizi yıllarca oyaladılar. Ve bu böyle gitmeye devam ediyor. Ama artık verdikleri sözleri yerine getirsinler. Diğer yandan biz Mersin’in ne valisini ne de kaymakamını tanımıyoruz. Bugüne kadar lütfedip de köyümüze gelmediler. Ama artık bir tanışsak çok iyi olacak. Bizim onlarla tanışma imkanlarımız yok. Mersin 235 kilometre oraya gidemiyoruz. Ne maddi ne de manevi imkanımız yok. Bağlı olduğumuz Mersin’e 235 kilometre, bağlı bulunduğumuz Mut ilçesine 60 kilometre uzaklıktayız ama bizi 40 kilometre dibimizdeki Karaman’a bağlamıyorlar. Köy olarak da, ilçe olarak da en büyük sıkıntımız budur. İki kez referanduma gittik yüzde 80 – 90 oranla Karaman’ı istedik. Ama isteklerimiz resmi olarak ta karşılığını bulmadı. Mersin’in valisinden, milletvekillerinden bizi Karaman’a bağlanmasını talep ediyoruz. Bu validen başka hiçbir şey istemiyoruz. Yanımızda Göksü nehri akıyor ama biz zeytin ağaçlarımızı sulayamıyoruz. Ağaçlarımızın çoğu kuruyor. Su akıyor elektriğimiz olamadığı için biz sadece akan suya bakıyoruz. Biz artık icraat bekliyoruz. Köyümüze beş senedir affet evleri yapacaklar hala bekliyoruz. Yollarımızı iyi yapmıyorlar. Sözde belediye geçen sene asfalt döktü bugün gidin bakın birçok yer geçilemez durumdadır” dedi.
“TARİHİ EVLERİMİZİN KORUNMASINI İSTİYORUZ”
Gökçetaş Muhtar Azası Talip Ceylan ise, köydeki riskli yapılara dikkat çekerek, “Bu evler kayaların yamaçlarına yapılmış durumda. Ama şuan bu evler kayaların tehdidi altında. İl Affet Müdürlüğü ekipleri gelip burada çalışma yaptılar. Ancak yamaçtaki tarihi evlerin sadece üst kısmındakilere riskli raporu verdiler. Ama yanındaki evlere rapor vermediler. Oysa yukarıdan gelecek bir taş yamaçtaki evlerin tamamını tehlikeye atıyor. Affet Müdürlüğümüzün köyümüzü affet evleri projesine eklenmesini talep ediyoruz. Yamaçtaki evlerinin tamamının proje kapsamına alınarak güvenli bölgeye taşınmasını istiyoruz. Bizi burada ölüm ile burun buruna yaşamak zorunda bırakıyorlar. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin hiçbir hizmetlerini alamıyoruz. Ama aynı zamanda Osmanlı dönemindeki atalarımızdan bize miras kalan ve bugüne kadar koruduğumuz bu tarihi evlerinde korunmasını talep ediyoruz. Bu güzelliğin korunmasını talep ediyoruz. Yollarımızın tamamının düzgün bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz. Yollarımızda hala yapılmamış, yollar var. Yolumuzun çoğu bölümü iki tarafı da uçurum olan bölgelerden geçiyor. Yollarımız aynı zamanda güvenli halede getirilmelidir. Yıllardır bizi burada unuttukları için gençlerimiz kentlere göç ediyor” dedi.
“SADECE SEÇİM ZAMANI GELİR ATARLAR, TUTARLAR, SIKARLAR”
Son olarak konuşan mahalle sakinlerinden Ormancı Recep Pala, köyün ilk kurulduğu yıllarda geçim kaynağının sadece kıl keçisi olduğu için kayalıklara evler yapıldığını belirterek, “Bu evler daha sonra çoğalmış burası bir yerleşim alanı haline gelmiştir. Zamanla bu kayalıklarda yapılan yanlış hayvancılık uygulamaları ve kuraklığın etkisiyle kayalıkları ve taşları adeta sarmalayan maki örtüsü tükenince, yukarıdaki kayalar ve büyük taş kütleleri evlerin üzerine yuvarlanmaya başladı. Bu taş olayları nedeniyle 1983 yılında taşınması için çalışma başlattılar. Ama 1983’ten beridir bir türlü bu köy taşınamadı. O yıllarda komple olarak taşınacaktı ancak hükümetin kurulamaması ve siyasi nedenlerden dolayı taşınamadı. Yıl oldu 2017 hala köyün taşınması için uğraşılıyor. Köyde yaşayan Muhammed Şen, Ali Tekirdaş, Ali Öztekin ve Mehmet Pala isimli mahallemizin evlerine büyük kaya parçaları düştü. Biz mahalle olarak bu olaylarda kimsenin bir yardımını görmedik. Mahalleli olarak toplandık komşularımızın evine düşen kayaları balyoz gibi ilkel yöntemlerle çıkarttık evlerini tekrardan inşa ettik. Bizim mahallemize yöneticiler ve siyasetçiler sadece seçim zamanları gelirler. Atarlar, tutarlar, sıkarlar diğer seçim gelene kadar bir daha da gelmezler. Yollarımızın, yaylamızın, elektrik, su şebekelerimizin hali ortadadır. Sözler çok var ama icraat hiç yok” diye konuştu.