Tarih : 19.02.2018
E-Mail : pinardoganersoy@hotmail.com
CEBİMDEKİ YABANCI FİLMİNİN HİSSETTİRDİKLERİ
Sinema bana bir kez daha parmak ısırttı. Vay be! Dedirtti. Helal olsun! Dedirtti. Bir gün biri bir soru soruyor; aslında bu soru, herkesin zaman zaman sorduğu ve cevabından korktuğu bir soru. Ve bir gün biri, bu soruyu sormakla kalmayıp, cevabı ile ilgili bir kurguyu beyaz perdeye taşıyor ve filmi izleyen herkes kendi mahreminin karanlık yani ile yüzleşmek zorunda kalıyor.
Filmin adı: Cebimdeki Yabancı. Filmi henüz izlemeyenler olduğunu düşündüğümden çok ayrıntıya girmeyeceğim merak etmeyin.
Filmden çıktığında hissettiğim şey; elimdeki telefonun benim bütün iç dünyamı yansıtan bir kara kutu olduğuydu. Sonra biraz daha düşündüm; cep telefonu ile yaptığım her eylemin (telefon konuşmalarımın, mesajlaşmalarımın, izlediğim video, film ve müziklerin) başkaları tarafından tamamen bilinmesi fikrin bana ne hissettirirdi. Daha da önemlisi, onaylanma ihtiyacının tüm yapıp etmelerimizi etkilediği düşünüldüğünde, ben aslında kimdim?
Hiç kimsenin okumasından rahatsızlık duymadan mesajlaşmam mümkün müydü?
Hiç kimsenin dinlemesinden rahatsızlık duymadan hoparlör açık konuşabilir miydim herkesle?
İzlediğim tüm film, video ve müzikleri arama geçmişinden görseler de umurumda değil diyebilir miydim?
Filmden sonra ben kendime ve önemsediklerime karşı biraz daha fazla dürüst olmaya karar verdim. Belki okunmasından, duyulmasından ya da görünmesinden daha az rahatsızlık duyacağım şeyler yapabilirdim telefonum üzerinden. Belki bu bana daha iyi gelebilirdi. Belki. Belki bu dürüstlük hayatımı biraz daha az eğlenceli hale getirebilir. Ama belki, dürüstlüğün hafifliği beni daha iyi hissettirebilir de. Belki. Denemeli.