Bir kent düşünün; 321 kilometre sahile sahip denizi, eşsiz koyları, 300 gün güneşi var. Bir kent düşünün; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, hatta insanlığın yerleşik düzene geçiş dönemlerine tanıklık etmiş binlerce yıllık tarihi var. Bir kent düşünün; Toros Dağları’nın eteklerinden tepelerine kadar uzanan, suyuyla havasıyla yeşiliyle muhteşem güzellikte yaylalara sahip. Bir kent düşünün; her türlü sebze ve meyvenin yetişmesine uygun toprağı var. Bir kent düşünün; tarihi, kültürel ve doğal her zenginliği, her güzelliği, bağrında barındırıyor.
Tüm bu zengin potansiyel bir kenarda dursun…
Şimdi de kıyı boyunca bir uçtan bir uca yayılmış portakal bahçelerini dozerle yerle bir edip, denizin önüne çirkinlik abidesi çok katlı sitelerle betondan bir set çeken kenti düşünün. Kumsalları bile talan edilmiş, kaçak yapılarla bezenmiş bir kenti düşünün. Belediyelerin verdikleri imar izinleriyle binlerce yıllık tarihi yok edilmiş bir kenti düşünün. Bir tarafta Akkuyu Nükleer Santrali bir tarafta balık çiftlikleriyle altına dinamit döşenen bir kenti düşünün. Tarım alanları birer birer yok olan bir kenti düşünün. Tüm bunlara karşın, bırakın Türkiye’yi, dünyada çok az sayıda kente nasip olacak çok zengin potansiyeliyle ‘Ben buradayım; beni görün, bana dokunun, beni sahiplenin’ diye avaz avaz bağıran bir kenti düşünün.
Bu çığlığı atan kent elbette Mersin. Peki, bu çığlığı duyan var mı? Yok.. Bu güzellikleri değerlendirip kenti turistlerin, moda deyişle ‘cazibe merkezi’ haline getiren var mı? Yok.. Yılın her ayında binlerce turist çekebilecek özellikte, turizm merkezlerinin birçoğundan bırakın eksiğini, kat kat fazlası olan bu kent, birçok alanda olduğu gibi turizmde de sahipsiz ve çok şanssız bir kent.
Son günlerde dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, televizyon kanallarında Ünye’yi tanıtan bir reklam filmi yayınlanıyor sürekli. İmrenerek izliyorum. Küçücük bir ilçe belediyesi, günlerdir bir fazla turisti kentine getirebilmek için çabalıyor. Hiç tanıtım yapmasa da her yıl binlerce turistin akınına uğrayan Marmaris de aynı çaba içinde. Marmaris belediye başkanı, kentini tanıtmak için Türkiye’nin 38 ilinden 400’e yakın yerel gazeteciyi mükemmel şekilde ağırlıyor ve ilçesini ballandıra balladıra anlatıyor. Bu gazeteciler, gazetelerinde, radyo ve televizyonlarında günlerce Marmaris’i anlatıyor. Daha ne olsun..
Biz, yılan hikayesi ne dönen Tarsus-Kazanlı Turizm Bölgesi’nde bir arpa boyu yol gidildi mi, gidilmedi mi tartışmalarını yapaduralım, onlar, Mersin’in onda biri potansiyelleriyle dörtnala koşsun. Biz, turizme de büyük katkısı olacağı düşünülen Çukurova Bölgesel Havalimanı’nda hala kamulaştırmalarla uğraşaduralım, onlar, iki saat uzaklıktaki havaalanından bile ilçelerine binlerce turist çekmeye devam etsin.
Bize, Mersin’i sahiplenecek, değerine değer katacak yöneticiler lazım. Bize, ufacık bir dokunuşun bile turizm kapılarını sonuna kadar açacağı Mersin’e dokunacak yöneticiler lazım. Bize, Mersin’i gerçekten sevecek yöneticiler lazım.