image
Mitat ÇELİK

Tarih : 9.12.2018  E-Mail : haberciniz33@gmail.com


MÜZİKAL YENİDEN ÜRETİM

Bugünkü yazıya, oto yıkamada tanıştığım Fehmi arkadaş vesile oldu. Kendisi buranın emekçisidir. Sohbet buraya nasıl geldi bilmiyorum ama kendimizi halk müziği üzerine konuşurken bulduk. Bunun üzerine Fehmi, cep telefonundan kuzenin bağlamayla çaldığı Ali Ekber Çiçek’in Haydar Haydar eserini dinletti. Şelpe ile icra edilmiş enfes bir kayıt. Müziğe ilgisinin nereden geldiğini sorduğumda ise Alevi-Bektaşi olduğunu öğrendim. Kısa günün dersi, bizi kuşatan yoz kültürün içerisinde bir vaha olsa gerek…

Adorno, “Müzikal yeniden üretim, müzik ile toplum arasında dolayım kurar”, der.

Müzikal yeniden üretimle neyi kastettiğini bilmekle birlikte, kendi koşullarımız içinde neyi ifade edeceği de farklılık gösterir.

Buradan hareketle geleneğin yeniden üretilmesi de diyebileceğimiz yeni söylemlerden ziyade, müzik ve yabancılaşma üzerine aldığımız başka bir biçimden söz etmeliyim. Modern eleştiri, kötüyü yazmayarak, görmeyerek cezalandırır. Yine de önce ondan birkaç kelam etmekte fayda var.

Ülkemizde, çok değil 1960’lı yıllara kadar müzik ile toplum arasındaki dolayım gelenek üzerinden şekillenirken, bahse konu yıllardan sonra önceleri özgün, sonraları arabesk olarak anılan bir başka türev topluma bulaşarak, yabancılaşmanın seyrini bir başka alana çekmiştir.

Arabesk müziğin icra edilişinde hangi çalgıların ağırlıklı olduğunun bir önemi yoktur. Nitekim bu müzikte, bir klasik müzik çalgısı olan obua ve Hint çalgısı olan sitar dahi kullananlar olmuştur. Asıl toplum ile dolayımını ise manipülasyon üzerinden kurar; düşünsel alt yapısıyla insanı hastalıklı acılarıyla baş başa bırakarak derin bir yalnızlığa iten bu kültür, günümüz insanının da habercisiydi. Kadını ya da erkeği arzu olarak bir nesneye indirgeyen bu anlayış, referanslarını yine bu toplumdan almaktadır. Kent kalabalıklarında yitip giden bireyin yanılsamalarının bunda etken olması gerekir.    

Müziğin yeniden üretiminde baskın bir kültür olan bu durum, diğer disiplinleri de kendisine uymaya zorlamıştır. Hal böyle olunca, süreçte, başta halk müziğinin icrası olmak üzere popüler müziğin de söyleyiş ve içerik olarak arabeskle benzeştiğini söyleyebilirim. Ya da bu yoz müziğe taşınan halk ezgilerinden de bahsedebiliriz…

Fakat yinede kendisini, arabesk kültürün dışında kuran Alevi-Bektaşi bir halk kültürü var ki tam da ihtiyaç duyduğumuz pek çok şeyi içinde barındırarak, sokakta, evde veya konser salonlarında yaşatılmaktadır. Türk Halk Kültürü’nün izleğini buralarda sürebiliriz.

Geçmişte her biri halk kültürü olan; deyişler, semahlar, Aşık Veysel, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Bozlak, Barak, vs. türkülerini dinlemenin günümüzde, entelektüel bir bilgi alanına girdiğini de söylersek yanılmış olmayız. Kendiliğinden bir bilgi alanı olması gerekenlerden söz ettiğimin farkındayım.

Ayrıca şunu büyük bir gururla ifade etmeliyim ki, halk müziği kültürüyle birlikte ülkemizde icra edilen klasik müziğin yeniden üretiminde mücevher değerinde besteci ve eserlerimiz olmuştur. Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, gibi mihenk taşlarımızın izinden, Selman Ada, Fazıl Say gibi ustalıklı isimlere ulaştık. Hatta Fazıl Say, Aşık Veysel’den Pir Sultan Abdal’a halk ezgilerini yeniden üreterek hazinemize yeni zenginlikler de katmıştır…

Bu bir serzeniş yazısı değildir. Arabesk ya da halk kültürü, her şey olması gerektiği gibi kendi yolundadır.




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA