Beethoven sonatlarını seslendirmesiyle hayran olduğum İsrail asıllı dünyaca ünlü şef ve piyanist Arjantinli Daniel Barenboim, aynı zamanda yüz yılımızın en önemli entelektüellerinden birisidir. Hayatı neredeyse resmi İsrail ideolojisine karşı halkların kardeşliğini öne çıkaran bir düşünsellik geliştirmekle geçti. En yakın arkadaşı ve destekçisi ise Edward Said oldu. Bu ikilinin Ortadoğu barışı için verdiği emek, sanatın kamusallığını göstermesi açısından oldukça öğreticidir.
Birlikte hayata geçirdikleri pek çok proje olmakla birlikte bunların içinde en önemlisi, 1999 yılında ilk başta Arap ve İsrailli müzisyenleri birleştirmek amacıyla Almanya Weimar’da Barenboim-Said Akademisi çatısı altında kurdukları “Batı-Doğu Orkestrası” olmuştur.
Şimdilerde Akademi, dünyanın pek çok yerinden yetenekli müzisyene burs vermekte, destek olmakta, böylece müzik eğitiminde dünyanın gözde okulları arasında gösterilmektedir. Akademi, yeni nesil müzisyenlerin yetiştirilmesinde fırsat eşitsizliğini deniz yıldızı misali ortadan da kaldırmaktadır.
Aman canım, Wiemar nerde Mersin nerde diye düşünenler olacaktır.
İyi şeylerin yayılma hızı ne yazık kötü şeyler kadar hızlı değil. Dünyanın neresinde iyilik boy veriyorsa emin olun bizim de bir yanımız iyileşiyordur. Hele ki toplumların bir o kadar birbirlerine yakın durduğu bu çağda.
Daniel Barenboim, bizlere gösterdikleriyle büyük insanlığın vicdanında gizli özne olarak durmaktadır. Yaptıklarını görüyor, biz de seni seviyoruz koca çınar.
O halde, bu büyük üstadın yorumuyla Beethoven Piyano Sonatı no: 17 “The Tempest” eserini dünyanın tüm iyi insanları için bir kez daha dinleyelim.
Sevgiyle…