31 mart seçimlerinin üzerinden yüz gün geçti.
Yeni seçilen yönetimlerin karne dönemi başlamıştır bana göre.
Yüz günlük süreci değerlendirdiğimiz de Mersin için iyi şeyler söylemek mümkün görünmüyor.
Sayın başkan "Devri sabık yaratmam" cümlesi ile işe başladığında kaotik bir dönemin işaret fişeklerini de görmüştük zaten.
Ama bu kadar dağınıklık, hazırsızlık ve öngörüsüzlükte beklemiyordum şahsen.
Neresinden tutsanız elinizde kalacak hissi veriyor mevcut görüntü.
Mersin adına, Mersinli adına ürkmemek, endişe duymamak mümkün değil.
Eleştirilerim nedeniyle kimse bana kızmasın.
İstanbul seçimleri ve Ekrem İmamoğlu'nun mücadelesi,duruşu, yaptıkları ve yapacakları herkese örnek olsun.
Bırakın Millet ittifakını tüm ülkeye "Umut" olmadı mı İmamoğlu.
Öyle etkili ve kararlı durdu ki; ülke siyasetinde oluşabilecek değişimlerin fitilini ateşledi diyebiliriz.
Yani sadece bir kentten, bir belediyeden bahsetmiyoruz bugün.
Gelecek korkusunun yerine umutlu ve moralli bir atmosfer yarattı yerel seçimler.
Sandığın hala güçlü olduğunu, ülkenin geleceğini etkileyecek önemini koruduğunu da gördük bu seçimde.
Millet İttifakının adaylarının temel kazanma sebepleri kişiliklerinden çok "umut" olarak görülmeleridir.
"Başkan" olarak değil, siyasi "tercih" olarak seçim kazanmışlardır.
Bunu unutmaması gerekenlerden biri de sayın Seçer'dir.
Eğer egosuna yenilip "biz kazandık" yerine "ben kazandım" sarmalından çıkamazsa "tercih" kullanan seçmenini büyük hayal kırıklığına uğratır.
Bizim korkumuz budur.
Bizim korkumuz "yanan umut ışığının yanlış ellerde ziyan edilmesidir."
Mesele Seçer değil Mersindir.
Mesele gelecektir.
Umuttur.
Sorumluluktur.
Yakınken doğru yolu göstermektir.
Eleştirilerimiz bu yüzdendir.
Mersin kişisel egolardan büyüktür.
Hatırlatmakta bizim görevimizdir.
**
Sevdiğim Laflar:
"DUYMAK İSTEMEYEN KADAR KÖTÜ SAĞIR YOKTUR.."