Havalar soğudu sıcaklık iyice düştü ve kış ayak seslerini duyurmaya başladı. Durum böyle olunca, güzel Mersin’imizin kış turizmini konuşmanın zamanı da geldi. Eee ne de olsa hep böyle yapmıyor muyuz? İlk bahar da deniz ve yayla turizmi, sonbaharda ise kış turizmi planları yapmak, bunları konuşmadan ne yaz’ın “yaz”lığından bir şey anlıyoruz, ne de kış’ın “kış”lığından.
Ama bütün bunlara rağmen 40 yıldır bu kent’te ve bu mesleğin içindeyim, ne toplantılar ve konuşmalar gördüm ama bir tek turist göremedim Mersinde. Ne olur du yani çarşıda geziyorken, farzı misal İstiklal caddesinde yürüyorum, sağımdan solumdan İngiliz, Alman, Fransız, İspanyol turistler geçiyor, o meraklı ve ışıl ışıl gözleri ile etrafa ve bana bakıp gülerek geçerken yanımdan, “hello” dese bana bende “gel lo yine gel” biz çok uzun zamandır hasretiz sana desem.
Ama maalesef olmuyor, yıllardır yapılan toplantılar, konuşmalar, harcanan paralar hepsi boşmuş bu gün istiklal caddesinde gezerken gördüğüm tek turist, Suriyeliler onlarda zorunlu seyahat te, işin garibi ne biliyor musunuz? Ne hikmetse Esat bunlara henüz küsmemiş ve kızmamışken bunlar da gelmezdi bu ülkeye ve bu kente, ama şimdi kardeş olduk o ayrı!
Turizm deyip geçmeyelim bence, ülke ekonomisini neredeyse yalnızca turizme bağlayan ülkeler var, ABD başta olmak üzere Fransa, İspanya, Çin, Almanya gibi dev ülkelerin bile turizmden büyük beklentileri oluyorken bizim geç kalmamamız gerekir. Onun için de biz Mersinli’ler, başta kent yöneticilerimiz olmak üzere üzerimize düşen görevi biliyoruz değil mi? Biran evvel çalışmalara başlayıp turizm konusuna hak ettiği değeri vermek üzere toplanmalıyız diye düşünüyorum.
Konuu, sonbaharda olduğumuz için “kış turizmi” kapsamın da, Karboğazı’ndan başlayabiliriz mesela, ne de olsa “her şey Mersin için.”