Merhaba sevgili dostlar;
Corona virüsünün tüm dünya gündemini kasıp kavurduğu bugünlerde ülkemizde de açıklanan ilk vaka ile yer yerinden oynadı. Tüm komşularımızda görüldüğü halde ne hikmetse bizde görülmeyen bu musibet, kaderin cilvesine bakın ki tam da Dünya Bankası 50 milyar dolarlık fonu açıkladıktan iki gün sonra sağlık bakanımız tarafından yapılan açıklama ile ülkemize giriş yaptı. Hem de ne giriş! Kolonya ve dezenfektan karaborsaya düştü, maske zaten yoktu şimdi herkes kendi maskesini yapmanın yollarını buldu. Marketlerde makarnaya, tuvalet kağıdına hücum başladı. Haftada bir banyo yapmayı kişisel hijyen sayan milletimiz elini yıkamayı ve temizliğin önemini bir haftada öğrendi. Keşke davetsiz misafirin bize tek ikramı limon kolonyası olsaydı ama maalesef tablo çok daha acı elbette. Okullar ve neredeyse sosyal yaşamın tüm mecralarının kapatılması zaten kötü giden ülke ekonomisini çok daha karanlık bir kuyuya doğru itiyor hızla. Uzun süre sürdürülmesi imkansız olan bu olağan üstü kriz durumu toplumsal yaşamımızı ve ekonomimizi felç etmiş durumda. Tablonun insan sağlığı kısmı mı yoksa ekonomik boyutları mı daha tehlikeli karar vermek zor. Küresel kapitalizmin tıp endüstrisini de elinde tutan baronlarının daha önce de defalarca uyguladığı yöntemler bu salgında da çok belirgin bir şekilde uygulanıyor. Korku ve panik, geliştirilecek trilyon dolarlık aşının etken maddeleri olarak işin başından beri tüm dünyaya zerk ediliyor. Elbette bu salgın da kontrol altına alınacak. Neyse ki çok yakında havalar ısınacak ve aşının yaygınlaşmasıyla (şu anda bile Çin, ABD ve Belçika’da hastalığı 80 yaş üstünde bile tedavi edecek ilacın geliştirildiğine dair açıklamalar yapılıyor) bu korkunç Corona günleri yavaş yavaş unutulacak.
Peki bu on binlerce kişinin ölümü ve tüm dünyada yaşanan korku ve panikten kim kazançlı çıkacak? Sizce sadece kolonya, maske ve makarna satanlar mı? Tabii ki de hayır. ABD ve arkasındaki egemen güçler, karşı bloğunda koca bir tehdit olarak duran ve kendilerince dizginlenmesi gereken dev Çin ile ilgili bir takım planları zaten çok uzun zamandır yapıyorlardı. Enerji devi Rusya ise ABD’nin kendisini dünyanın tek hakimi gördüğü dev aynasını kırmış; kendisi zaten çok büyük petrol rezervlerine sahipken bir de Ortadoğu satrancında avantajlı bir konuma geçmişti. Avrupa Birliği ise özellikle Trump ABD başkanı olduktan sonra ayrı bir bela olmuştu. İlk önce Brexit ile İngiltere’yi Avrupa Birliği’nden uzaklaştırdılar; ardından neredeyse 1,5 milyarlık nüfusu ile üretim ve ticaret devi Çin’i insanların sokağa çıkamayacağı hale getirerek ticareti de üretimi de bitirdiler. Bir de üstüne Suudilere petrolün varil fiyatını patron çıldırdı kıvamında 30 doların altına kadar çektirince rezervlerinin çok önemli bir kısmı Sibirya’da olduğundan varili 45 doların altına mal edemediği için vallahi kurtarmaz demek zorunda kalan Rusya’yı da çıkmaza soktular.. Çünkü Rusya’nın ihraç edebildiği tek şey enerji kaynakları. Tarım, sanayi, teknoloji diğer tüm kalemlerde dışa bağımlılar. İngiltere’yi kopartıp güvence altına aldıktan sonra başta İtalya ve İspanya olmak üzere tüm Avrupa’yı virüsle sallayınca Avrupa Birliği’nin zaten sallanan taşıyıcı sütunları çatırdamaya başladı, doların baş belası euro dizginlendi. Trump dün bir açıklamasında ilk kez ‘Çin Virüsü’ tabirini kullandı. Dil sürçmesi ya da Trump’ın genel patavatsızlıklarından birisi olarak görmek safdillik olur. Bu ekonomik bir savaş ve ABD ile arkasındaki güçler kendilerini yeni dünya düzeninde bu hamleler ile çok iyi bir pozisyonda konumladılar. Çin bir süre bu darbenin yaralarını sarmakla uğraşacaktır.
Konu çok tatsız ve ürkütücü ama bir o kadar da kapsamlı. Ama bu satranç yüzlerce yıldır oynanıyor sevgili dostlar ve tabii ki her zaman zavallı bizler yani halk, bir piyon bile olamadığımız bu oyunun içinde damalı tahtanın üzerindeki toz gibi silinip gidiyoruz. Bütün bu karanlığın içinde insan olduğumuzu hatırlatan ve yüzümüzde azıcık da olsa bir gülümse yaratan tek şey topyekûn karantinaya alınan İtalyanların balkonlarda birbirlerine eşlik ederek şarkı söylemesi sanırım. İtalyanlar sahne sanatlarına çok düşkün bir millettir ama buradaki duygudaşlık, ortak acı kaderi paylaşma biçimi ve içten gelen o eski normal günlere duyulan özlem hissi gerçekten çok etkileyici.
Bu günler geçecek dostlar... Önlemimizi alalım, kolonyamızı dezenfektanımızı eksik etmeyelim. Ama yeni dünya düzenindeki aktörlerin yerini de unutmayalım özellikle kendi aktörlerimizi belirlerken.