“Çok gergin” bir meclis beklediğimi yazmıştım bir önceki yazımda.
Gerginliği geçtim.
Utanç verici bir meclis izledik.
O atmosferi yaşatanlar utandı mı bilmiyorum.
Haklı çıktığım için ben utandım.
Düne kadar “yüce meclis” diyenlerin tavırlarını hepimiz gördük ne yazık ki.
Siyaset denen çirkin yapının bir şehrin yönetimine talip olmuş ve “seçilmiş” insanlarını nasıl körleştirdiğini gördük.
İktidar adına konuşanları gördük; üzüldük.
Muhalefet adına konuşanları gördük; yine üzüldük.
Hüseyin’in kahvesindeki “taş” çalma tartışmaları daha düzeyli olurdu inanın.
Kendi adıma konuşuyorum;
Yazık bizlere.
Yazık Mersin’e.
Çadır tiyatrosu gibiydi.
Herkes birbirinden rol çaldı.
Mahmut Tat “başkan” gibi konuştu.
Bay başkan muhalif gibi.
Körlerle sağırlar birbirini ağırladılar, “kakafoni” nasıl olur hepimize gösterdiler.
Arada doğrular da yok değildi;
Mahmut Tat Atatürk Parkına sahip çıkarak övgüyü hak etti.
“Logo” konusunda “meclisin aklı ile oynama” mesajını kibarca vermeyi de unutmadı.
Bay Başkan şaşırdı;
“Otoparkta ihtiyacımız, ne edelim şimdi” diye saçmalayıp grogi durumuna düştü.
“Logo” idi “simge” idi diye kekelerken rengi de keyfide kaçmıştı zaten
Zafer Şahin Özturan koca meclisin göremediğini görüp “kapkaç otopark” uyanıklığını Bay başkanın yüzüne vurmaktan çekinmedi.
Taş tam da gediğine oturdu yani.
Bundan sonrası çirkinleşti.
Başkanın yancısı hatipler iyice dağıldı.
Özellikle Zekeriya Özgür’ün otopark ile ilgili yorumları tam bir çaresizlik ve hayal kırıklığı göstergesi oldu.
Ve üzülerek söylüyorum;
“Yakışmadı.”
Sonuçta tarihi bir meclis izledik.
Şahsımın sıkıntısı yok.
Bir yazılık değil “tefrikalık” malzeme çıktı.
Ve;
Bizleri kimlerin yönettiğini kendi gözlerimizle gördük.
“Ders” alırsak karda bile sayılırız.
Ne diyelim;
Hayırlısı olsun!.
**
Sevdiğim laflar:
“ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ!..”