Son belediye meclis toplantısında kaldı aklım.
Takkeler düştü, keller ortaya çıktı.
Ne kadar da çok kelimiz varmış meğer.
Bizi hangi kafaların yönettiğini canlı yayında izledik.
İzlemez olaydık.
Atatürk parkı zaten Macit Özcan döneminde gözden çıkarılmadı mı?.
Şehrin nefes alabildiği tek yeşil alan resmen kamuya peşkeş çekilmiş deseler, kim itiraz edebilir?..
Geriye yeşil alan olarak bir tek mezarlık kaldı malumunuz.
Resmi daireleri yer yokmuş gibi Atatürk Parkı’na kondurdular.
Kafelere paylaştırdılar.
Bunların büyümelerine, kaçak yapılaşmalarına, işgallerine göz yumdular.
Tüm Mersin’i kandırdılar;
Atatürk Parkı’nı Mersinli’den çaldılar.
Beton kafalı “yok edici” bunlar.
Hala da çalınıyor Atatürk Parkı.
Zaman, zemin, o, şu, bu sıkıntıları yok bu yok edicilerin.
Çeyrek yüzyıldır devam eden Atatürk parkı düşmanlığının devamını gördük son mecliste.
Neden “devr-i sabık yaratmam” dedikleri ortaya çıktı.
“Devam” filmi seyrediyoruz .
Niyet aynı.
Kafa aynı.
Atatürk Parkı “olmasa da” olur..
Kontrol edememiş.
Denetleyememiş.
Çakallara kaptırmış.
Bari “otopark” yapalım diyor.
“Cinayet mi işledik” diyerek espri yaptığını zannediyor, çaresizce.
Gözüne ışık tutulmuş gibi panikliyor.
Neden;
Mersinlileri sayan yok zaten.
“Yüce meclisi” aptal yerine koyuyor.
Otoparkı yapmış bitirmiş.
“Onay” istiyor.
Ve;
“Ayıp” Mersin’e uğramıyor olacak ki;
Bunca yılın deneyimi dediğimiz Zekeriya Özgür;
“Geçici” diyor.
“Tüm parkları bile kullanabiliriz” diye de ekliyor.
Belki de suçüstü yakalanmanın telaşıyla niyetlerini söylüyor.
Belediye başkanlığından bu günlere neden geldiğini ibretle seyrediyoruz ne yazık ki.
Şundan artık emin olalım;
Bay Başkan’a bol gelmiş Mersin.
Yönetemiyor.
Ne kendisi.
Ne kervanı yürütmekten sorumlu sözde yol arkadaşları.
Ne değişimci “ergen” kadrosu.
Ne de, durumdan vazife çıkaran yancıları.
Şimdi;
“Çabalama kaptan, ben gidemem” tınıları eşliğinde hep beraber söyleyelim.
“ALLAHIM, NEYDİ GÜNAHIM!..”
**
Sevdiğim laflar:
“ACEMİ KATIR KAPI EŞİĞİNE YÜK İNDİRİR!..”