Sanki kafataslarının içine harç dökülmüş gibi, kıyılarımızı ve ormanlarımızı betona boğuyorlar. Beton sizin toteminiz mi, putunuz mu?
Böylesine doğa talanı yaşanırken yurdun dört bir yanından kadınların haykırdığı, “Ormanlar Vatandır”, sloganı da yükselmeye başladı.
Adı konulmamış tarihsel bir izleğin hayaleti dolaşıyor olmalı ki, Anadolu Kadınları, Bursa’dan Rize’ye memleketin ormanı-doğası için direniyor. Herkesin suspus olduğu bu dönemde şalvarıyla örtüsüyle onların gür sesini daha çok duyuyoruz.
Elbette şaşırmıyorum, kadınlarımızın tarihsel izleğini her kim sürse, onların kriz dönemlerinde sergiledikleri destansı mücadelenin de tanığı olacaktır. Bakınız Kurtuluş Savaşı’na, bakınız Çanakkale’nin isimsiz kahramanlarına. Bir örneğini de (üzeri tozlanmaya yüz tutmuş) 1244 yılının Kayseri’sinde de buluruz.
Selçukluları yenmenin rahatlığıyla Anadolu’da dikensiz gül bahçesi uman Moğollar, Kayseri’yi de aynı kolaylıkla alacaklarını düşünürken Bacıyan-ı Rum olarak anılan kadın örgütlerinin direnişiyle sarsılmıştır. Korku iklimini bir anda tersine çeviren bu kahramanlar, uzun sürecek bir mücadelenin fitilini de ateşlemiştir. Cumhuriyet’i geçtim, şimdilerde eğer bir Osmanlı’dan bahsediyorsanız temellerini buralarda aramak zorundasınız.
O dönem, işgale karşı tutumunu eleştiren Karamanoğlullarına kocaman dervişler, “Biz dervişleriz, bizim nazarımız Allah’ın iradesine bağlıdır. O kimi isterse, memleketi kime verirse biz de onun tarafındayız, onu isteriz”, cevabını vermiştir. (Ariflerin Menkıbesi-Eflaki) Dönemin ruh haline bakar mısınız? Fakat onlar gibi düşünmeyen Anadolu Kızkardeşliği (Bacıyan-ı Rumlar), yenileceklerini bildikleri halde 17 gün süren destansı bir direnişle kenti savunmuştu. Nasreddin Hoca’nın da (Ahi Evren) eşi olan Fatma Bacı, bu direnişin önderiydi.
Bu öncü kadın atalarımızın ruhu, halen yaşıyor olmalı. Öyle ya yine sindik, yine korkuyoruz, yine kadınlarımız (örgütsüz de olsalar ) ayakta.
Betondan putlarınızı kadınlar yıkacak, Kaz Dağları’ndan Karadeniz’e ormanlarımız, Aydın’da JES’lere kurban edilen ovalarımız, bal damlayan incirimiz ve üzümümüz, böylece kurtulacak.