image
Yüksel EKİCİ

Tarih : 13.05.2022  E-Mail : facebook.com/Yüksel Ekici


YA HEP BERABER, YA DA HİÇBİRİMİZ!..

    Yaklaşık 50 yıldır basın camiasının içerisindeyim.

    Çıraklıkla başlayan gazetecilik serüvenimde sektörün nereden nereye geldiği,     hangi zemin ve şartlarda mücadele edildiğini iyi bilenlerdenim haliyle.

    Kentin gelişimi ile ortak bir ilerleme kaydetmelidir basın sektörü de.

    Daha doğrusu öyle olması gerekir.

    Çünkü basın kentin en önemli paydaşlarından biridir.

    Kent büyüyecek, gelişecek, çağdaşlaşacak, marka olacaksa o kentin basınının da aynı düzeyde gelişmesi ve marka olması gerekir bana göre.

    Basının güçlü, tarafsız ve özgür olamaması durumunda o kentin her anlamda gelişmesi, çağdaşlaşması ve marka olması da mümkün olamaz.

 Kent bileşenleri ve basın en azından kafa olarak işbirliği yapmalı, kentin geleceği şekillenirken sorumluluk üstlenmeli, gerekirse tartışmalı, hatta kavga etmeli kent ve kentli için sorumluluk üstlenmelidir.

    Deyim yerinde ise kentin geleceğinde doğrudan etkili olmalıdır.

    Peki bu Mersin’de olmuşmudur?.

    Veya başarılmışmıdır?.

    Buna cevap vermek yerine kentin bugün içerisinde bulunduğu durumu görmekte yarar var.

    Cevap orada çünkü.

    Mersin bugün itibariyle gelişmiş bir kentmidir?.

    Hayır.

    Çağdaşlaşmış diyebilirmiyiz?.

    Hayır.

    Markalaşmıyız?.

    Hayır.

    Bazı arkadaşlar evet diyebilirler.

    Ancak evetlerin nedeninin “siyasi” olduğunu da hepimiz biliriz.

    O zaman gerçeklere dönelim.

    Mersin yaklaşık 40 yıl önce mütevazi nüfusuna rağmen gelişmelere açık, potansiyel olarak çağdaşlığı yakalamış bir kentti.

    Ekonomik ve sosyal olarak diğer kentlerin kıskandığı, yıldızı daha da parlayacak bir konumdaydı.

    Şimdi.

    Mersin bugün kocaman bir köydür.

    Yıllar önce başka kentler için söylediğimiz “köy” lafı bugün Mersin’in yakasına yapışmış, özdeşleşmiştir.

    Yerel yönetimlerin uzun yıllar boyunca kenti geleceğe taşımak adına hiçbir konuda tam anlamıyla başarılı olamadığını bugün hep beraber görebilmekteyiz.

    Başımıza gelen krizlerin hiç biri doğru yönetilememiş, sorunlar çözülememiş, aksine üst üste bindirilmiş ve bugünlere gelinmiştir.

    Yerel yönetimler elbette ki kötü gidişin tek sebebi değildir.

    Kentin ekonomik yapısına yön verenler de beceriksizlik diyelim veya öngörüsüzlük diyelim çarpıklığa göz yummuşlar, kenti değil ceplerini düşünerek “köy” oluşumuza katkı sağlamışlardır.

    Aynı şey siyaset kurumu içinde geçerlidir.

    Yıllar içerisinde sayısız siyasetçi gelmiş, geçmiş ancak iz bırakmamıştır.

    Varsa söyleyin özür dileyeyim.

    Ve basın.

    Eskinin Dördüncü kuvveti.

    Olmazsa olmaz sacayağı.

    Bu dönemde basın ne yaptı diye sorarsak eğer;

    Pek iç açıcı bir cevap veremeyiz.

    Sadece şunu söyleyebilirim,

    O zamanlar daha saygın, güvenilir, sözü dinlenir bir camiaydı.

    Ancak, bugün aynı Mersin gibiyiz.

    Yarım yamalak, kırık, dökük ve dostlarımız alınmasın ama birazda pespaye.

    Çok, ama çok büyük bölümü yerel yönetimlerin, Ekonomik çevrelerin ve STK’ların emir eri pozisyonundadır.

    Bu çevreler üç beş kuruş parayla terbiye ettikleri basını ihtiyaçları olduğunda kullanır, lazım olana kadar bir kenara koyar.

    Çarşaf, çarşaf bültenler küçük menfaatler karşılığında yine çarşaf çarşaf yayınlanır, gazeteler itinayla katlanır ve “bak sahip bültenini bastım” edasıyla sahiplerin masalarına bırakılır.

    Tabi bu arada gerdan kırıp, hafif bir reverans yapanlar üste bir de “aferin” alma şerefine erişirler.

    Sonuç ne kardeşim diyorsanız;

    Aynı Mersin gibi dedik ya.

    Tarım, ticaret, turizm, sanayi veya başka bir şey olabilmiş mi bu kent?.

    Hayır.

    Ama hepsinden biraz, biraz var.

    O kadar.

    Demem o ki biraz da çuvaldızı kendimize batıralım.

    Bu kentin düştüğü pespaye durumun sebeplerinden biri de biziz.

    Bir şeyler yapmak isteyenler var elbette, ama bu durumu mazur göstermez, göstermemeli.

    Bu kentin dinamiklerinden biri olmak, kentin geleceğine olumlu katkılar sağlamak istiyorsak ki; bu gazetecinin asli görevidir zaten, önce saygınlığımızı geri almak zorundayız.

    Kimse kimseye durup dururken saygınlık vermez.

    Hele bu kentin sözde dinamikleri hiç.

    Ama işimizi doğru yaparsak, gazetecilik ilkelerini eksiksiz uygularsak,     Mersinlilik bilinci ile davranabilirsek saygınlığımızı geri alabiliriz.

    İçimizdeki çürük yumurtaları ayıklamakta bizim işimiz değil.

    O yumurtaların sahipleri düşünsün  ayıklama işini.

    Biz işimizi yapalım.

    Göreceksiniz o zaman her şey daha iyiye gidecek.

    Bu kenti kurtaracaksak eğer.

    Bizsiz olmaz.

    Sevdiğim Laflar:

    “IŞIĞI ÖNÜNE  AL DA YÜRÜ, GÖLGEN ARKANDAN İSTER GELSİN, İSTER GELMESİN.”




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA