Ağustos Meclisi toplandı.
Tıpkı daha önce izlediklerimiz gibi Güldür güldür şov kıvamında bir izlenceydi bu mecliste. Eğlencelik bölümünü çıkardığımızda geriye kalan ise Mersin adına yine hüsran olarak hatırlanacak.
“Nerden düştük bu derde” dedirtecek sudan işlerin, sudan tartışmalarla nasıl sulandırıldığını izledik hep beraber.
Meclis üyesi Beyefendinin biri sudan cezayı yemişti hatırlarsanız.
Çıkmış; akla gelmeyen bir teknik hatadan dolayı ceza yemiş gibi mağduru oynayıp masum masum savunma yapmaya telaşında.
Olayı haberleştiren gazetelere sataşıyor.
Beyefendiye “sizin başınıza da gelmişti” göndermesi yapıyor.
Su müdürünü şahit göstermeye çalışıyor.
Çırpınıyor da çırpınıyor.
Kendisinin aslında “cin” akıllı gibi olduğunu bilen meclis üyeleri de kıkırdayarak tek kişilik skeci izliyor.
Şahit olarak gösterdiği Su Müdürü kibarlık gösteriyor yine de;
Yönetmelikler“kaçak” diyor kardeşim deyince, kaçacak yer kalmıyor yerine oturuyor masum ve mağdur meclis üyemiz.
Daha önce başından benzeri bir kaza geçirmiş bizim beyefendi de uzatmayınca konu kapanıyor ve iş Akdeniz belediyesinin olağanüstü meclis toplantısına geliyor.
Bazı meclis üyelerinin göz altında olduğu sırada toplantının yapılmasını doğru bulmayanlardanım. Ama hep kendine yontan anlayışa da karşı çıkarım.
Akdeniz meclisinde CHP-HDP birlikteliğinde oynanan başta meclisi ve belediyeyi çalıştırmama oyunlarını hatırlatırım.
İstiklal marşımızı okumak istemeyenlerin, şehit ismi üzerinden kaos yaratma çabasında olanların neden bu kadar tartışılmadığını sorarım.
Yıllardır iki partinin elinde hizmet yoksunu olarak kalan Akdeniz’in kaderinin değiştirilme çabalarının neden baltalanmaya çalışıldığını, Akdeniz halkının neden kentten enterne, dezavantajlı bir halde bırakılmak istendiğini merak ederim; herkesin etmesini ve tartışmasını da beklerim.
Devlet gücünün hizmet için kullanılmasından daha doğal bir şey olmadığını düşünürüm, kullanılmasını yadırgamam.
“Ama arkasında devletin gücü var” eleştirisi ile hizmeti beğenmeme, engelleme çabasında olanları yadırgarım.
İktidar karşıtlığını anlarım, hizmeti engellemeyi anlamam.
Meclise girecek çoğunluğu olan, gündemden tutun, gözaltıları, varsa hukuksuzluğu, adaletsizliği mecliste sorgulayacak,belki toplantıyı erteletebilecek, kararları değiştirebilecek, hatta tarihi açıklamalar yapabilecek sayısal gücü olanların neden meclise girmeyi tercih etmediklerini sorgularım.
İki muhalif partinin mücadeleyi meclis dışına taşımakla neler kaybedip, kazandıklarını merak ederim.
Sadece ben değil hepimiz merak etmeli, sorgulamalıyız.
Korkmayın başınıza kötü bir şey gelmez!.
Sevdiğim Laflar:
“İNCİR ÇEKİRDEĞİNE EZİYET ETMEYİN!..”