Mersin birer bire simgelerini kaybediyor.
Mustafa Tekgüç de kentin önemli dama taşlarından biriydi.
Babası Mehmet Ali amca mübadele yıllarında Girit’en göç etmişti..
Mustafa Abi’ ye nasıl geldiklerini sorduğumda , her zaman olduğu gibi espirili yanıt verirdi; ”Ayakkabılarımızı kayık, çoraplarımızı yelken yapıp geldik.”
50’li yıllardan 70’lı yılların ortasına kadar Mersin gazeteler başbayiliğini yaptı.
Aynı zamanda kitapçıydı.
Yıllarca sabahın en erken saatlerinde bıkmadan , uzanmadan kalkıp, Mersinlileri gazeteyle buluşturan isimdi.
Dahası kitapçı dükkanı ile Mersinlilerin okuma alışkanlığına da önemli katkısı oldu.
Kentin merkezinde, Gümrük Meydanı’ ndaki (şimdiki Denizbank’ın olduğu bina. O zamanlar tek katlıydı.) dükkanı herkesin uğrak yeriydi.
Kitaplar üzerine sohbet yapılır, gazetelerdeki haberler değerlendirilir artan zamanda da fırkalar anlatılır ve sohbete neşe katılırdı.
Sabah geçerken, akşam dönerken mutlak uğrayan müdavimlerin sayısı ise oldukça fazlaydı..
Mustafa Abi’ yi ve tam bir Osmanlı olan eşi Yeter ablayı 13 yaşında tanıdım.
O yıllarda yaz tatilinde çalışarak, aile bütçesine katkıda bulunma alışkanlığı vardı.
Sen geç sabahın altısında dükkanda olur, Yaşar , İbrahim ve Mahmut Abi’ nin yıldırım gibi sayarak bize verdiği gazeteleri koltuğumuzun altına alıp, şehri turlardık.
Çünkü, o zamanlar gazeteler marketlerde ve kitapçılarda satılmaz, müvezziler tarafından okuyucuya ulaştırılırdı..
Akşam saatlerinde de dönüp, kalan gazeteleri iade edip, hesabı kapatırdık.
Yorucu ama eğlenceliydi..
Sonrasında Mustafa Abi’ nin dükkanında çalışmaya başladım.
Hem okuyup hem çalıştım.
Gazeteci olmamda önemli payı olan o zamanların Hürriyet Gazetesi Muhabiri Müfit Bekiroğlu’ nu da (Müfit emmi) orada tanıdım.
53 yıllık dost , ağabeyi ve manevi babam gibi gördüğüm Mustafa Tekgüç ’ten çok şeyler öğrendim.
Öncelikle de işime saygıyı ve iş disiplinini.
Ve de mümkün olduğunca, kimseyi kırmamayı…
Mustafa Abi, tüm özel günlerimde yanımda oldu.
Oğlu Hüseyin’le kardeş gibi büyüdük.
Hep söylerim her şey bu dünyada diye…
Mustafa Abi’ nin cenazesinde bunu bir kez daha gördüm.
Yaşıtları fazla kalmamıştı ama dostlarının çocukları hep cenazedeydi…
Hüseyin’le birlikte Onu kabrine yatırırken, çocukluğum şerit gibi gözlerimin önünden geçti.
Mustafa Abi’ yi tanıdığım için ve yıllarca yanında çalıştığım için çok şanslıyım.
Adam gibi yaşadı, adam gibi öldü.
Mustafa Abimi unutmak çok güç olacak.
Mekanın cennet olsun sevgili Mustafa abim…