Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 33 No’lu Gıda ve İçecek Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Vahit Kenli, gıda üzerine faaliyet gösteren firmaları temsil ettiklerini söyledi. Sektörün sorunlarını yakından bildiğini ve çözüm üretebilmek adına Komite Başkanlığı görevine talip olduğunu kaydeden Kenli, MTSO Yönetiminin de desteği ile oluşturacakları lobi faaliyetleriyle ilgili kurumlarla temas kurup, sorunlara çözüm üretmek istediklerini anlattı.
İlk olarak halk ekmek büfeleri ile ilgili düşüncelerini ortaya koyan Kenli, şöyle konuştu: “Mevcut durumdaki fırınlarımızın önemli bir bölümü zarar ediyor. Maalesef fırınlarımızın oldukça yakınında bir adet halk ekmek büfesi bulunuyor. Bizim fırınlarımızda 300 gramlık bir ekmek 2 TL’ye satılıyorken halk ekmek büfelerinde 500 gramlık ekmekler 1,5 TL’ye satılıyor. Belediye fırınının üretim kapasitesinin yüksek olması nedeniyle daha uygun fiyatlarla ürün satabilmesi oldukça doğal. Aslına bakılırsa bu fırınların kurulma amacı da halka ucuz ekmek sunabilmek. Ancak bu satışların gelir düzeyi düşük semtlerde artırılması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde bizim rekabet imkanımız azalıyor ve üretici fırınlarımız sıkıntı yaşıyor.”
Türkiye’nin her yerinde halk ekmek satışı olduğunu ve böyle bir uygulamayı desteklediklerini vurgulayan Kenli, “Ancak satış yeri olarak Siteler, Çay Mahallesi, Eğripazar, Demirtaş gibi semtler tercih edilmeli” dedi. Fırınların çok sayıda işçi çalıştırdığını, her birinin sigortası, vergisi, maaşı, kirası bulunduğunu hatırlatan Kenli, “Emek yoğun bir sektörde faaliyet gösteriyoruz ve hiçbir çalışanımız asgari ücretle çalışmıyor. Tatilimiz, bayramımız yok. Zor bir mesleğimiz var ve bu nedenle birçok arkadaşımızın gideri oldukça fazla. Kentimizdeki 80 adet ekmek fabrikasının 60’ı rekabette zorlanması nedeniyle son üç yılda fabrikasını satma noktasına geldi. Biz halk ekmek büfelerinde ekmeklerin düşük fiyatlarla satılmasına değil, bu büfelerin fırınlarımızın yakınında kurulmasına karşıyız” ifadelerini kullandı. Konuyla ilgili olarak Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ile görüşeceklerini anlatan Kenli, yaşadıkları sorunu paylaşmak istediklerini söyledi. Fiyat rekabetine gidemeyince sorunun çözümü için ürün çeşidini artırma yoluna gittiklerini anlatan Kenli, “Birçok firmamız gayrimenkullerini satıp borçlarını kapatmaya çalışıyor, ancak dayanma güçleri azaldı. Bu konuda destek bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
“KÜME MANTIĞI İLE ÇALIŞMALIYIZ”
Sektör olarak yetişmiş eleman bulma noktasında sıkıntı yaşadıklarına da değinen Vahit Kenli, artık eskisi gibi alttan usta yetişmediğini de anlattı. Bu nedenle mevcut ustaların maliyetinin arttığını dile getiren Kenli, “Oysa maliyetlerimizi düşürmemiz, mevcut durumda rekabetçi yapımızı güçlendirebilmemiz adına önemli” değerlendirmesini yaptı. Önümüzdeki süreçte komite olarak sektör temsilcilerinin rekabetçi yapılarını güçlendirebilmek adına maliyetleri minimize edebilecek çalışmalara yoğunlaşacaklarını bildiren Kenli, özellikle küme mantığı ile hareket edebilmenin yollarını araştıracaklarını, küme olmayı başarabilmeleri halinde sarf malzemelerinin ortak alımı sonucu üretim maliyetlerini düşürebileceklerine inandığını söyledi.
Suriye ekmeklerinin satışı noktasında da memnuniyetsizlikleri bulunduğunu anlatan Kenli, bu alanda faaliyet gösteren firmaların çok azının kurallara uygun çalıştığını, büyük bölümünün faaliyetini merdiven altı olarak tabir edilen kayıt dışı yollarla sürdürdüğünü bildirdi. Suriye ekmeği satan birçok firmanın ruhsatının, vergi levhasının bulunmadığını ifade eden Kenli, “Tandırı kurup ekmeği açıkta pişirip satan çok sayıda kişi var. Hijyenden bahsetmek mümkün değil. Bu sorunla mücadele adına denetimlerin artırılması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
“MALİYETLERİN DÜŞMESİ ÖNEMLİ”
Son 2-3 ay içinde tüm girdi maliyetlerine zam geldiğini de kaydeden Vahit Kenli, şöyle konuştu: “Un, maya, elektrik, su, poşet, kağıt, susam, kısacası aklınıza gelebilecek tüm girdilerimizin fiyatları arttı. Örneğin susamın kilosunu 6 bin liraya alırken 2 ay içinde 10 bin liraya çıktı. Ya da poşeti bin TL’ye alırken yine 2-3 ay içinde 9 bin TL’ye almaya başladık. Ancak bu yükselen maliyetimizi fiyatlarımıza yansıtmamız mümkün değil. 2 yıldan bu yana fiyatlarımız değişmedi. Ekmeğin maliyeti 1 liranın üzerinde olmasına rağmen biz hala 1 liraya satıyoruz. Hatta bakkallara 70 kuruştan vererek zarar ediyoruz.”
Bir firmanın zarar görmesinin paralelinde birçok tedarikçi firmayı olumsuz etkilediğini anlatan Kenli, “Mersin’de 138 fırın varken son 8 yıl içinde sayı 80’e düştü. Bu sayının hızla azalmasından endişe ediyoruz” dedi. Sıkıntılı geçen süreçte sektör temsilcilerine tavsiyelerde de bulunan Kenli, “Bu dönemde kaliteden ödün vermemek büyük önem taşıyor. Özellikle hijyen önceliğimiz olmalı. Aynı zamanda işinin başında durup iyi takip eden kişiler de yaşanan sorunlara karşı zamanında pozisyon alarak çözüm üretebilecektir” dedi. Konuşmasını komite olarak önümüzdeki süreçte yapmayı planladıkları çalışmaları özetleyerek sürdüren Kenli, “Önceliğimiz sektörde diyalogu artırmak olacak. Birlikte hareket edebilmek adına çalışacağız. Ayın zamanda kamuda da sorunlarınızın çözümü adına lobi çalışmalarına ağırlık vereceğiz” diye konuştu.
“MERSİN MARKASI OLUŞTURULABİLİR”
Yaşanan sıkıntıların çözümünde güç birliğinin yalnızca alımlarda değil her alanda önemli olduğunu vurgulayıp markalaşmanın önemine değinen Vahit Kenli, şöyle konuştu: “Mersin’de her mahallede 5-6 tane pide fırını açılmasının yanı sıra artık halkın alışveriş alışkanlıklarının da değişmeye başladığını görüyoruz. Günümüzde alışverişin büyük bölümü AVM’lerden yapılıyor. Özellikle AVM’ler içinde yer alan büyük marketler kendi unlu mamullerini, ekmeklerini de üretiyor. Bu durum fırıncılık sektörünü etkiliyor ve sektörün geleceğine dair endişe uyandırıyor. Komite olarak bu sorunun çözümünü güç birliğiyle giderebileceğimize inanıyorum. Belki tek bir fırın sahibi kompleks bir yer açamaz ama güçlerimizi birleştirip kentte her türlü unlu mamul çeşidinin, tatlı çeşitlerinin bir arada satıldığı, insanların alışveriş yapmanın yanı sıra oturup dinlenebildikleri, çocuklarının oyun oynayabildiği geniş, nezih mekanlar açabiliriz. Güçlerimizi birleştirirsek Simit Sarayı benzeri, farklı bir konsept ile Mersin markası dahi oluşturabiliriz. Önümüzdeki süreçte çalışmalarımızı bu doğrultuda yoğunlaştıracağız. Bugün güç birliğine giden firmaları devlet de destekliyor ve KOSGEB başta olmak üzere birçok kurum çeşitli destekler veriyor. Bu birlikteliği sağlayarak hem yaşanan sıkıntılı ortam içinden çıkabileceğimize hem de diğer sektörlere örnek teşkil edebileceğimize inanıyorum.”