SONER AYDIN
Hükümet ve Memur-Sen arasında 20 gündür devam eden ve 3 milyon 200 bin memurla 2 milyona yakın memur emeklisinin 2020/2021 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma çıkmaması üzerine hakem heyetine gidilmişti. Üyelerinin çoğunluğu Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenen ve 28 Ağustos’a kadar karar vermesi beklenen hakem heyeti kararından önce hükümetin son teklifi ilk yıl yüzde 4+4, ikinci yıl ise 3+3 oldu.
Memur ve memur emeklilerini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç çıkmaması üzerine Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 27 Ağustos Salı günü 1 günlük iş bırakma eylemi kararı aldı.
“İNSANCA BİR YAŞAM VE GÜVENCELİ İŞ İÇİN 27 AĞUSTOS SALI GÜNÜ G(Ö)REVDEYİZ!”
KESK Mersin Şubeler Platformu yaptığı açıklama ile kamu emekçilerini dayanışmaya çağırdı. Platform adına açıklamayı okuyan Platform Dönem Sözcüsü ve Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, “İnsanca bir yaşam ve güvenceli iş için 27 Ağustos salı günü g(ö)revdeyiz!” dedi.
Muşlu, “Mevcut anti demokratik toplu sözleşme sistemine bile aykırı olarak diğer konfederasyonlardan habersiz bir şekilde 19 Ağustos 2019 pazartesi gününün ilk saatlerinde Çalışma Bakanı ile yandaş konfederasyon Genel Başkanı arasında bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Çalışma Bakanı görüşme sonrasında, saat 02.16’de attığı tweet ile hükümetin teklifinin 2020 yılı için yüzde 4 + yüzde 4, 2021 yılı için ise yüzde 3+yüzde 3 olarak ‘revize’ edildiğini adeta bir müjde gibi sunmuştur.
“MÜTEAHHİTLERE KIYAK VAR AMA MEMURA KAYNAK YOK”
Kamu işvereni olan hükümet bu 20 günlük süreçte beş milyonu aşkın kamu emekçisinin ve emeklisinin insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş güvenli gelecek taleplerine kulaklarını tıkamıştır. En yalın şekilde ifade ettiğimiz taleplerimizi anlamazdan gelmiştir.
Yıllardır hakim hale gelen tercih bu kez de değişmemiştir. İstihdam üretmediği rekor kıran işsizlik rakamları ile tescillenen bir avuç mutlu azınlığa Hazinenin kefen parası olarak tabir edilen İhtiyaç Akçesine kadar yağmur olup akanlar bize damlayı çok görmüştür.
Ödediğimiz vergilerle patronlara, yandaş müteahhitlere, bir avuç mutlu azılığa ‘kıyak’ üstüne ‘kıyak’ yapmakta sınır tanımayanlar bize gelince yine ‘kaynak yok, bütçe imkanlarımız kısıtlı’ demiştir.
Biz KESK olarak kendi adımıza 5 milyon kamu emekçisinin ve emeklimizin yaşadığı sorunları, aileleri ile birlikte yaklaşık 20 milyonluk bir kitlenin yani Türkiye nüfusunun dörde birinin beklentilerini bu süreçte anlattığımıza inanıyoruz” dedi.
“SORUN SADECE MAAŞ DEĞİL”
Toplu sözleşme sürecinin en başından beri, yaşanan sorunların sadece insanca yaşamaya yetecek bir maaş sorunundan ibaret olmadığının da altını çizen Sinan Muşlu, masada da sürekli olarak bu durumu vurgulamaya devam ettiklerini aktardı.
Muşlu, “Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi bir yıl önceki seçimlerde verilen 3.600 ek gösterge sözünün gereğinin yerine getirilmesi, maaşların insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çekilmesi başta olmak üzere kamu emekçilerinin temel taleplerini masaya taşıdık.
Kadrolu personel alımının durma noktasına geldiğini buna karşın sözleşmeli istihdamda bir patlama yaşandığını devletin resmi kurumlarının verileri ile açıkladık. Kimseden bir itiraz gelmedi.
4/B statüsüne geçirilen 4/C’lilerin özellikle ek ödeme adaletsizliği konusu başta olmak üzere yaşadığı sorunların devam ettiğini, ‘4/B’li 4/C’liler’ gibi ara bir statü oluşturulduğunu ifade ettik. ‘Yok, öyle değil’ diyen olmadı.
Bizi ezenin TÜİK vasıtası ile açıklanan çarpık enflasyon rakamları değil, bu rakamlara perdelenmek istenen sokakta, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon olduğunu vurguladık. Maaşlarımızın, yıllardır bu çarpık rakamlara göre belirlenmesi, hiçbir zaman tutmayan enflasyon hedeflerine göre artırılması sonucunda her geçen gün daha eridiğini ifade ettik.
Kamu görevine alınmada, görevde yükselmede KPPS ve yazılı sınavların işlevsiz hale getirildiğini ifade ettik. Adayların bilgisini, yeteneğini, mesleki yeterliliğini ölçmeye hizmet etmesi gereken sözlü sınav veya mülakatların bu amaçtan uzaklaştığını, siyasal iktidar ile farklı çizgide olan veya torpili olmayan adayların KPSS puanı, yazılı puanı ne kadar yüksek olursa olsun elenmesinin aracına dönüştürüldüğünü anlatmaya çalıştık. Bu duruma bir an önce son verilmesini, adil- demokratik bir çalışma yaşamı tesisi edilmesini talep ettik.
Hiçbir konfederasyonun, sendikanın temsilcisinin değinmediği, değinmekten çekindiği OHAL KHK’leri ile yaşanan ihraçları da KESK olarak sadece biz masada gündeme getirdik.
Son 22 günde yaşadığımız süreç Türkiye’deki mevcut toplu sözleşme sürecinin iflas ettiğini bir kez daha teyit etmiştir.
Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emekliklerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir.
En başından beri bu ilke doğrultusunda, kamu emekçilerinin ortak çıkarları için mücadele eden, bunun için bedeller ödeyen konfederasyonumuz KESK her zaman olduğu gibi bugün de üzerine düşen sorumluluğun gereğini getirmeye hazırdır.
Üzerimize düşen bu sorumluğun gereğini yerine getirmenin bir adımı olarak bağlı sendikalarımızın üyelerinin katılımı ile 27 Ağustos Salı günü üretimden gelen gücümüzü kullanarak tüm yurtta 1 gün iş bırakacağız. 27 Ağustos’ta, insanca bir yaşam ve güvenceli iş için g(ö)revde olacağız!
Tüm konfederasyonları, sendikaları, hangi sendikanın üyesi olursa olsun ya da herhangi bir sendikanın üyesi olmasın tüm kamu emekçilerini bizi yok sayan, alay eden teklifler sunanlara karşı haklarımızı korumak için 27 Ağustos’ta omuz omuza vermeye, g(ö)reve çağırıyoruz” diye konuştu.